İstanbul'da Gece Yarısı - 20. Bölüm / Part 1

2.2K 168 69
                                    

Bölüm Başı Notu:

Selam, öncelikle sözlerime değer verip oy sınırını bu kadar kısa sürede geçtiğiniz için çok teşekkür ederim. Siz sözünüzü tuttunuz, o yüzden sıra bende! Elbette diğer bölümler kadar uzun bölümler olmasa da dediğim gibi 2-3 güne bir yeni bölüm atmaya gayret edeceğim ama bu kısa bölümleri bir tam bölüm olarak paylaşmadığımı da bilin. Bir bölümü partlara bölüp sizlerle buluşturacağım. Bu sayede isteyen bölümler geldikçe hemen, isteyen bölüm tamamlandıktan sonra okuyabilir. 

Aynı şekilde oy sınırı geçildikten sonra yeni bölüm gelecektir. Keyifli okumalar :') Oy sınırı +55 

19. Bölümden

"Korkut'u bilmem ama ben sana istediğin o özgürlüğü verebilirim."

"Nikolai'a senden emin olmadığımı söylediğimde bana kızmıştı." Buz gibi, dar ağızlı bir namlu enseme bastırıyordu. Sesin sahibi ise gelmesini dört gözle beklediğim Marianne'den başkası değildi. "Bu itirafı duyduğum iyi oldu."

Silahının güvenliğini kapattı ve namlusunu enseme bastırırken son bir kez fısıldadı. "Önce Diane şimdi Mina, senin benim küçük kadınlarımla derdin ne kızım?"

Yakın dövüşte hiç iyi değildim ama puma patilerimden fırlayacak tırnakların Marianne orospusunun yüzünde nasıl eserler bırakacağını merak ettim.

Üstelik, bu cani kadın tek bir kurşunla rahatça ölmeyi de hiç hak etmiyordu. Ve hayır, bu kez bıçaklarıma da güvenmiyordum.

Benden hiç beklemediği bir çeviklikle arkamı dönüp dirseğimle kolunu ittirdim. Elindeki silah ateş alıp duvardaki aynayı parçalarken Tamina yeri çöküp kulaklarını kapattı. Aynı anda kabindeki adam dışarı fırlamış ve bu hareket davetsiz misafir Marianne'i kısa bir an sarsmıştı. "Karışma!" Diye bağırdım adama. Marianne ile aramızda çok kısa bir mazi vardı ama buna rağmen bana ödemesi gereken bir sürü borç yapmıştı. Kendi ellerimle tahsil etmek istiyordum onu.

Beni şaşırttı. Marianne eğilerek kolumun altından belime hücum ettiğinde hareketine mana vermem biraz sürmüştü. O yüzden gücü ve ivmesi beni yere çaldığında çok kısa bir süreliğine beni alt etmesine izin verdim.

Başım sert semine çarpıp içeride çığlıkvari bir çınlamaya sebep oldu.

İşte bu yüzden yakın dövüşü sevmiyordum; arada mesafe varken adamları çok daha kolay haklıyordum... Ama pes etmek yoktu. Marianne beni koltuğumun altına girerek yere düşürdüğü için o çok daha dezavantajlı durumdaydı ve ben de bunu kullandım. Kalkmaya çalıştığı sırada boynunu kolumla belim arasına sıkıştırıp nefesini kestim. Debeleniyordu.

Hayır, bu fazlasıyla kolay bir ölüm olurdu. Debelenmeleri yumuşarken açtım kollarımı.

Benim gırtlaklandıktan sonra uyandığımda aldığım ilk nefes gibi öksürük dolu ve bir düdük gibi incecik ötüşlerin eşlik ettiği bir nefes aldı. Kendini benden uzağa atarken gözlerinde korkuyu gördüm. Silahını bile aramıyordu. Beni Nikolai'a devretmeye karar verdiğini düşündüm.

Ama fırsatı olmayacaktı. Kolundan yakalayıp onu arkalardaki bir tuvalet kabinine savururken adama emrettim. "Tamina'yı getir!"

Marianne benimle giriştiği mücadelede hızla korkuya teslim olduğundan debelenmeleri saniye saniye güçsüzleşiyordu. Benim serbest takılan bir fahişe olmam onun gözünde bu piyasanın yemi olmam anlamına geliyordu. Onun perspektifinden hiç mücadele etmemiş, erkeklerle dövüşsem de hiç kadınlarla karşı karşıya gelmemiştim. Onun saldırısı beni korkutacaktı onun hesabına göre.

Paris'te Gece Yarısı (+18)Where stories live. Discover now