Ellerimde Çiçekler

6.5K 625 205
                                    

"Beni böyle ortalarda bırakma..."

Bütün gece uykusunda uyanıp uyanıp Alparslan'ı öptüğünü hatırlıyordu. Sabah olana dek gerçekten de hep onun üzerindeydi. Kah Alparslan'ın göğsüne uzanıyordu kah onun sırtına dolanıyordu. Bazen Alparslan ona arkadan sarılsa da bu durum çok kolay değişiyordu Aral bacaklarını bir şekilde onun üstüne atıyordu.Uyurken onu izleme fikri ilk başta biraz sapkınca ve tuhaf gelse de rahatsız edici boyutta arzu duyuyordu. Kuş gibi uyuyor uyanıyor,Alparslan'ı sarmalıyordu ve yeniden uyanıyor,öpücük bırakıp tekrar uyuyordu.

Kendine bayramlık alınan ufaklık dönemlerinde baş ucuna koyduğu yeni ve gıcır ayakkabılara da böyle hissetmişti. O ışıltılı ve müzikli zamazingoyu öyle derinden arzulamıştı ki baş ucunda kutusuyla durduğunda dahi Aral uykudan uyanıp uyanıp hala orada durup durmadığını kontrol etmişti defalarca kez.

Şimdi de dudakları durmadan Alparslan'ın çenesinde,dudaklarında,saçlarında veya boynuna geziniyordu. Böylece sabah ettiğinde ise sabahın ilk ışıklarında yatağı tamamiyle boştu. Bu sabah okula gitmeyecek olsa da yatağının boşluğu onun uyanmasına neden olmuştu.Adamın evine gitmesi,duş alması,annesine görünmesi ve hazırlanması gerektiği gerçeği tokat gibi çarpıyordu.

Tuhaf ama rahatsız edici bir his yeniden onu ele geçiriyordu. Alparslan'a dolapta biraz yer açsa en azından sabahları onun evinden çıksa çok mu bencilce olurdu bu ? Oğlunu kaybettiği için tam anlamıyla balataları sıyırmış bir anneden son kalan oğlunu da çalmış olurdu muhtemelen. Ayrıca babası neredeyse hiç eve uğramıyor sürekli "geleceğe yatırım" diyerek Alparslan'ın bugününü aksatıyordu.Durumlarının ortalama üstü olduğunu Aral biliyordu. Bir kaç yerden kira ve dükkanla birlikte zaten rahatlardı. Lakin babasının "kırsala" yerleşme sevdası ve Alparslan'ı zabıt gibi oraya dikişi ona ekstra sorumluluk yüklüyordu.Muhtemelen Aral'ın sabahları onunla uyanmayı arzulaması bile bencillik olacaktı.

Aral burnunu oğlanın yastığına gömerken bir kaç telini parmak ucuyla sevdi. Yastığında bıraktığı bir kaç saç teli bile o an iyi hissetmesine dolaylı yoldan vesile olabiliyordu.

Kendini ılık suyun altına attığında dahi zihninde sürekli ama sürekli birlikte duş almak,birlikte bir şeyler yemek geziniyordu.Daha da fenası Alparslan'ın ceketini bile ona giydirmek ve kapıdan onu yolcu etmek istiyordu.

Aral aniden suyu soğuğa çevirip kendine "şok"etkisi vermişti.

Bu düşünceler için fazla erkendi. Bu düşüncelere uzun soluklu ilişkisinde dahi kapılmamıştı. Çocuk sayılabileceği ilişkisinde bile bu kadar yumuşak ve toz pembe bir dünya çizmemişti kendine.

Lakin hiç birinde bu kadar güvenli hissetmemişti. Hiç birinde ne fiziksel ne duygusal anlamda bu kadar sarmalanmış hissetmiyordu. Ne ten uyumu olarak ne de  kelime dahi kullanmadan birinin tek bakışta onun ne demek istediğini anlayabileceği bir frekansta hiç olmamıştı.

Duştan çıkıp kendine bir kahve yaptığında yukarıdan çatal sesleri gelmesiyle tebessüm etti. Muhtemelen annesi oğluşuna börek hazırlamıştı ve birazdan da Aral böreklerden nasiplenecekti. Aral duştan sonra biraz telefonda gezinmiş,kızların attığı sunumun son haline göz gezdirmişti. Kahvesini içtiği anda telefonuna gelen takip numarası sorgulama koduyla birlikte kaş çattı.

Eş zamanlı olarak kapısının zilinin çalınması da tek kaşını havaya kaldırmasına neden olmuştu.Salonun kapısını kediler fırlamasın diye kapatırken koridordan ilerleyip dış kapıya adımladı.

Çiçekler.

Binlerce renk renk,çeşit çeşit çiçekler kapısının önündeydi.

Hatta kargocu artık taşımaktan yılmış olmalıydı ki rastgele merdivenlere doğru dizmişti. Güller,karanfil aranjmanları,yenilebilir çikolata çiçekler,orkideler...Aral ilk başta hevesle dudaklarını dişlemişti zira muhtemelen dün gece yaşadıkları anlardan sonra Alparslan sabah ona sürpriz yapmıştı.

Ancak sorun şuydu.Alparslan'ın anneler günü ve öğretmenler gününde aldıkları haricinde gül ve papatya dışında çiçek cinsi tanıdığına bile emin değildi. Değil aranjmanlar,yenilebilir çikolatalar ve diğerleri Alparslan'ın rengarenk buketleri ahenkle dizdirebileceğine pek inanmıyordu.

Ayrıca hepsi göze güzel görünen binlerce seçeneğin tek tıkla kapıya yığılması gibi görünüyordu.

Aral kaş çatıp buketlerin üzerindeki nota göz gezdirdiğinde alayla gülmekten kendini alıkoyamamıştı.

"Son zamanlar yaptıklarıma bakma ne olursun benim aklım başımda değil.Sana söylediklerimi kafana takma ne olursun ,onlar ipe sapa gelir şeyler değil."

- Hakan.

Şarkının QR kodunu dahi bırakmıştı.

Aral sinirinden gerçekten gülüyordu çünkü insan aklıyla alay eder gibi bir davranıştı. Türlü imalar,kısıtlamalar,üste çıkmalar ve hatta attığı tokat...

Kafaya takılmayacak ne vardı bilmiyordu ama karşısındaki kişinin takıntılı ve kesinlikle red yemeyi hazmedemeyen biri olduğuna emindi.Sabah sabah yaşadığı ufak bir botanik bahçeye dönüşen apartman boşluğu saçmalığına baksa da yüzündeki hırslı gülümseme asılı kalmıştı.

Alparslan'ın fırtına grileri merdivenin başında duraksamış,öylece oğlanın evinin önünü kapayan çiçeklere bakıyordu. Oğlanın elindeki nota bakıp sırıtışını da çiçeklere hevesle bakışını da görmüştü.

Dahası o an yanında olabilecek en kötü kişi duruyor,arkasından geliyordu .

"Akü bitmiş senden yükleyeyim de benzinliğe geçince hava basacağım..."diye yukarıdan gelen Serkan'ın sesi ve diğerlerinin uğultusu bugün kahvaltıda Alparslan'ın tek olmadığının göstergesiydi.

Daha da fenası elinde Aral için ayırdığı tabakla inmişti Alparslan.

Yüzünde sadece bomboş bir ifade mevcuttu. Gözleri hissizce bakıyordu,yeniden ne hissettiği bile belli olmayan yaşam belirtisi dahi vermeyen ifadesine dönmüştü. Öyle ki sesi bile tekdüzeydi.

"Aşağıda tadilat var."dedi Alparslan yukarıya doğru seslenirken. "Asansöre binin."

"Alparslan."diye fısıldadı Aral. 

Soluk,mat ve cansız bakışlara sahip griler yeniden ilk gün tanıdığı nefret harici ne hissetmesi gerektiğini bilmeyen bocalayan ifadeye sahipti.

Yeniden ve yeniden ait hissettiği tek kişide bile birinin gölgesinde hissetmesine neden olan çiçeklere alayla bakmıştı.

"Bölmeyeyim."dedi Alparslan. "Gülyüzün solmasın yavrum,bak doya doya. Yerleştir sula tek tek. Çok hoşuna gitmişler ,belli."

"Saçmalama."dedi Aral sinirle. "Sinirden güldüm,hoşuma gittiğinden değil."

Alparslan ayağının altındaki renkli vazolardan birine tekme savurup dişlerini sıkarken "Sinirlenince böyle olur."dedi hırsla. "Mesela. Böyle olur,anladın mı ? Oturup nota bakmazsın,çiçekleri incelemezsin. Gitmiş işte hoşuna."

"Aptalın teki!"dedi Aral hırsla. "Yemin ederim hoşuma falan gitmedi,rahatsız oldum yanlış anlayacaksın diye ve..."

"Aral,kapat konuyu. Kalbini kırarım."

"Alparslan."diye adımlamıştı oğlan yeşilleri kızarırken. Ağladı ağlayacak şekilde gergin hissediyordu ve Aral gerçek manada Alparslan'ın bakışlarında bir zerre bile aydınlık olmayışına içerlemişti. "Yemin ederim sikimde bile değil yolladığı hiç bir şey. İlk senden sandım hatta."

"Kapına bırakıp gitmezdim."dedi Alparslan elindeki tabağı nereye bırakacağını bilmeden rastgele ayakkabılıkların olduğu yere savurup derin bir nefes verdi. 

"Elimde sana getirecek kadar tanıdığını düşünüyorum da her neyse ,siktir et. O ,orospu çocuğunun helvasını dağıttırmazsam yedi düvelde beni siksin Aral. Mezarına sokup çıkaracağım bu amına koduğumun otlarını!"


Yeni Oğlan Where stories live. Discover now