Bir Tabak Fazla ve Gölgesinde

12.7K 879 171
                                    

Sofraya çağıran kadının sesiyle tüm gerginlik hattı bir fay hattının kırılma anına dönüşmüştü. Alparslan oğlanı sinek savuşturur gibi fayanslara ittiğinde Aral arkasından bir lanet savurmakla yetinmişti.Dediklerinin haklılık payı vardı. Ancak olay para ile ilgisizdi. Hakan'a ilk görüşte bir çekim yaşamıştı bu doğruydu ancak bunun devamlılığını sağlayan şey yakışıklılık ya da para değildi. Her şeyden uzak yeni bir başlangıçta eskiden bir şey bulabiliyordu. Aynı dili konuşacağı birinin varlığı tüm paradan daha zevk veriyordu. Yoksa ucuz bir şarap içip ormanda oturup saatlerce konuşmak bile Hakan ile çok güzel olurdu.

Üç kişiydiler. Lakin bir orduya yetecek yiyecek mevcuttu. Aral anlam veremeden masaya bakmayı sürdürdü. Hoş yemek takımları,gold detaylı çatallar, ütülü ve yumuşatıcı kokulu enfes bir dantel...Lakin dört kişilik servis açıktı ve sadece  üç kişiydiler.

"Şey ayıp olmaz mı babanı bekleyelim."dedi Aral yanındaki Alparslan'a.

"Babam gelmeyecek,köy evinde."dedi Alparslan boş bir bakışla.

Bol mayonezli enfes makarna salatası,kısır,mercimek köfteleri dağ gibi dizilmişti.Bunun yanı sıra hem tuzlu kurabiyeler hem de renk renk şekil şekil tatlı kurabiyeler vardı. Tencere dolusu yaprak sarma servis tabaklarına boca ediliyor Aral gözlerini kırpıştırıyordu. Bunun için insanın tüm gün mutfakta sabahlaması gerekliydi. Üstelik arkada krem şantili bol çilekli bir pasta,ona eşlik eden kakaolu hindistan cevizli ıslak kek,bununla birlikte de  masanın üzerini kaplayan çeşit çeşit börek vardı. Aral bu evi o kadar çok sevmişti ki Alparslan'ı atıp kendilerini evlat edinse kadının onu Hansel ve Gratel masalındaki cadı gibi tıkamasına izin verirdi.

Mezeler,soğuk yoğurtlu çeşitler,zeytinyağlılar...

Alparslan sadece bir dilim böreğe uzanmış,yanına da bir dilimcik makarna salatasından uzanmıştı.Kadın Aral'ın tabağını doldukça dolduruyor oğlan dur dedikten sonra ekstra bir porsiyon daha ekleyip diğerine geçiyordu.

"Öğrencisin çocum,aklın çalışsın..."

Aral'ın gözü hala boş tabaktayken Alparslan'ın bunca şey içerisinde "aç" olmasına rağmen neden bu kadar aldığını merak etmeden duramıyordu. Yüzü ifadesizdi. Bir görev,vazifeymiş gibi yiyordu sadece. Oysa yiyecekler Aral'ın hayatında gördüğü en güzel koku,sunum ve lezzete sahip şeylerdi. Alparslan açlıktan öldüğünü ve kapı bile açamayacak halde olduğunu söylemesine karşın bir dilim böreği düşük bir yüz ifadesiyle yiyor boş tabağa gözlerini diki dalıp gidiyordu.

Kadın bir an boş tabağa hevesle uzanıp doldurmaya yeltense de elleri havada kalmış,gülümseyişi de soluvermişti.

"E şehri gezdirdi mi abin sana ?"diye yanıtladı kadın. "Alparslan,gezdirdin mi oğlum ? Küçük senden. Ailesi de uzaktaymış,bıraksın seni okula..."

Alparslan arkada sesi yankılanan haberlere kulak verip annesini duymazdan gelirken kadın çatalın ucundaki sarmadan bir ısırık daha alıp "Aa..."dedi, "Dolapta meyvesuyu da var,patates salatası da var, koyayım mı,ılıktı..."

"Çok çok çok teşekkürler ama.."dedi Aral şişik yanaklarıyla. "Cidden fulledim ben,ellerinize sağlık çok güzeller ve..."

"Afiyet olsun."dedi Alparslan masadan kalktığında.

Onca şey içerisinden kahvaltı tabağından bir kaç dilim süzme peynire uzanmış,dolaptan rakı şişesini kavramış ve bir dilim ekmeğe uzanmıştı yalnızca. Aral istemsizce ağzındaki lezzetli kekin ve kısırın tadından ziyade oğlanın hareketlerine anlam vermeye çabalıyordu ve bir yandan da hevesli kadının "nerelisin,annenler de uğrar mı buralara..."sohbetine eşlik etmeye çalışıyordu.

Yeni Oğlan Where stories live. Discover now