Biricik

14.4K 1K 515
                                    

Aral sulanan yeşillerinden yaş akmaması için gözlerini direkt olarak tavana sabitlemişti. Yumruk yaptığı ellerinin içine kendi tırnaklarını hırsla bastırıyordu. Dilini yuvarlıyor,kendi yanak içlerini kemiriyordu ağlamamak adına.

"Bir kere ağla,her gün ağlama."diye kendini telkin ediyordu lakin Alparslan'dan ilk günden beri ,o sikik kapıda yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak üzere dikildiği günden beri etkileniyordu. Hatta tüm bu şeyler yaşanmasa Aral'ın deli gibi ilgisini çekecek biri olacağına yemin edebilirdi Aral. Kendisi onun peşinde dönüp muhtemelen annesinin yolladığı tabakları doldurmak için mutfakta saatler harcar ve Alparslan'ı görüp sohbet edebilmek adına akşam iş saatini beklerdi.

Bunlara fırsat vermeden nereden kaynaklandığı anlamsız bir nefretin içinde düşman olarak bulmuşlardı kendilerini. Yoksa ne bir başkasının ne de gelecek olan bir başkasının esamesi dahi okunmazdı.Ömründe gördüğü en güzel yüze sahipti. Üstelik ruh hastası hallerinden çıktığında gayet babacan,eğlenceli ve ağır oturaklı bir adam olabiliyordu. En beter halinde bile her zaman yardımseverdi ya da bir şekilde dışarıda onu hiç bir zaman mağdur bırakacak hale getirmiyordu.

Zaman makinesini tekrar icat edemezdi lakin Aral aynı tanışma fırsatını ona vermişti. Yakınlaşmış ve neredeyse ilanı aşklarından sonra onunla yatak muhabbeti dışında bir temas geliştirmeye odaklamıştı kendini.

Alparslan ise arkadaşları hala evdeyken elini oğlanın elinden çekmiş,yürümeye başlamıştı.

Ancak arkadaşlarının yanına kapıya yürümemişti. Alparslan bir küfür savurarak,direkt olarak mutfak penceresine doğru adımlamıştı. Mutfak penceresi ardına kadar aralıktı ve henüz daha sineklikleri takılı değildi. Alparslan atik bir biçimde pencere Simba'nın radarına girmeden,pencereyi kapatmak üzere uzanmıştı.

"Olum götünüzde bir delik açıp pencere yapayım sizin içeceğiniz sigarayı da paketini de kedi var diyoruz,kapatın diyoruz mal mısınız siz amına koyayım ?"

"Mıstık,yamuk tutma bilgisayarı bokum. Senden pahalı ,kendini sat ödeyemezsin onu sen."dedi Ercan sinirle. "Şunu ver kucağıma ya,çizecen bilgisayarımı.Taksidi bitmedi."

Ayhan elindeki kola şişesi ve cips paketiyle birlikte terliklerini ayağına geçirirken Alparslan kapıya doğru boş bir bakış yollamıştı. Ayakta yemek yemekle ilgili bir şeyler mırıldansa da üstelememişti. Gözleri ufak olanı arasa da küçük kedi odadan çıkmayı tercih etmiyordu pek.

Aral istemsizce gözünden süzülen yaşla birlikte Alparslan'ın fırtına grilerine bakınırken Alparslan ona iki yanaşmıştı. Aral tekrar elini uzatacak gibi olsa da son anda vazgeçmişti.

Belki de erkendi.

Düşünmesi için ona da zaman tanıması gerekliydi.Alparslan kendinden emin olmadan başlamayı Aral da istemezdi sonuçta.

Aral kendi tilkileri kendi beynini kemirirken Ercan gür bir sesle "Alparslan hadisene abicim.."diye gürlemişti. "Soğuk doldu içeriye.Zaten elektirikler yoktu,kutuplara döndük."

Aral kuru bir sesle "İyi geceler.."diye mırıldansa da Alparslan bilmiş bir tebessümle oğlanı süzmüştü. Aral dalgınca bir kapıya bir de Alparslan'a bakınırken Alparslan pek de "dünya" üzerinde gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir şeyi "rüyalar aleminden" çıkarıp getirmişti.

Önce oğlanın belini sıkıca sarmalamış sonrasında dudaklarını oğlanın dudaklarının üzerine doğru kapamıştı. Aral hareketsiz,balmumundan bir heykel gibi dikiliyor dudaklarını dahi oynatamıyordu. İrileşen yeşilleri yuvalarından fırlayacak gibiydi. Alparslan ise oğlanın belini tek eliyle sarmalamıştı,boşta kalan eliyle ise oğlanın yanağına kondurmuştu. Oğlanın dudaklarına uzun bir öpücük kondururken parmak uçlarıyla oğlanın yanaklarını okşamıştı.

Yeni Oğlan Where stories live. Discover now