Duygusal Enkaz

8.9K 737 322
                                    

"Sen çok tatlısın."diye fısıldadı Aral halıda debelenen ve kendi patisini tırmıklayan küçük şeye bakarak. "Çok güzelsin." Aral titrek dudaklarıyla birlikte boş gözleriyle küçük yumağa bakınırken yutkundu. "Yumak mı olsun ki adın..."

Nefesi daralıyor kalbi derinden sancıyordu. Kedi dünyanın en tatlı şeyiydi lakin Aral bitmek tükenmez bir vicdan azabıyla iki büklüm halde halıda hıçkırmaya başlamıştı. Onu şimdiden çok sevmişti lakin verdiği sevgiyi sanki Simba'dan çalıyor gibi hissediyordu. Ona şimdiden kalbinde bir yer vermişti ancak sanki Simba'nın varlığını silmiş de onu üstüne örtüyor gibi hissediyordu. Kediye söylediği her tatlı sözde,her öpücükte sanki hayatının bir zamanlar ayak ucunda uyuyan hımbıl koca şişkosunu yok ediyor gibi hissediyordu.

Bu sefer de bu küçük,minik afacana yeteri kadar ilgili ve sevgili olamayacağı konusunda paranoyakça bir kaybetme korkusu yaşıyordu. Ona bağlanamazsa? Onu yeteri kadar mutlu edemezse ? Onu yarabandı gibi Simba için yok  edemezdi ki. Ne bu küçük şeyi sevmekten geri durabiliyordu ne de Simba'nın şuan yanı başında olmasını arzulamaktan geri durabiliyordu. Aslında kediler sadece tatlı küçük pembe diller ve kürkler arasında gizlenmiş anılar gibiydi. Aral o kadar çok şey kaybetmişti ki her biri yeninin gelişiyle yok olmuş ve hiç var olmamış gibi hisseder olmuştu.

Kuzenleri evlenmişti. O Yavuz'un maçlarını izlemek için düğünde anne ve babasına eşlik etmemişti.Sahi büyükannesiyle birlikte en son ne zaman tatlı yemişlerdi ? Ailece pazar kahvaltıları  sanki Simba gibi bir anda elleri arasından kaybolup gitmişti. Yavuz ile harcanan tüm yılların tek kazandırdığı Simba idi. Ve kedi artık onun için bir kediden ziyade duygusal enkazından sağ çıkan tek parça gibi bir anlama sahipti.

Küçük,iri maviş gözleriyle ona bakınan kediye bakarak içli içli ağlamaya yumruklarını sıkmaya devam ediyordu. Sanki mutluluk küçükken kovaladığı ilaçlama aracıydı. Ne kadar kovalarsa kovalasın ancak havasına,kokusuna maruzdu. Hiç bir zaman atlayamıyordu,yakalayamıyordu. Ne olursa olsun ancak aldığı  yelle sabit kalıyordu. Kovaladığı tüm çabası kendine kalıyordu.

"Aral Abi?"

Yerde hıçkırıp ellerini yüzüne kapatarak ağlayan Aral'ın aralık kapısından içeri davetsiz bir biçimde Ayhan gelmişti. Elinde bir küçük tencere sarma ve kek vardı ki bocalamış,aceleyle onları merdivene bırakmış ve "Abi,bayıldın mı?"diye koşarak Aral'ın başına adımlamıştı.

Ayhan hıçkırarak ağlayan Aral'ın kollarından savurup panikle "Abi,iyisin mi?"diye bağırıyordu.

"İ-iiyim.Yalnız kalmak istiyorum." Ağlamaktan kızaran ve şişen gözleriyle küçük kediye bakarak daha da kötü hissetmişti.

Eve gelmiş,zaten yabancılık çeken ufacık bir hayvana aptal gibi güven kaybı veriyordu. Muhtemelen yüksek sesli ağlamaları onda sonsuza kadar kalıcı travmalar bırakacaktı. Asla Aral'ı sevmeyecekti. Zavallı küçük kedinin de psikolojisini kendi gibi mahvedecekti. Tüm her şey gibi "Ben yarattım !"diye böbürlendiği küçük dağların tek tek  altında kalması gibi kediyi de üzecekti. Aral daha da şiddetli ağlarken Ayhan apartman boşluğunda gür bir sesle yankılatmıştı sesini.

"Aslannnn abiiiiiii."

"Noluyo la?" 

Alt kattan kafasını uzatan Ercan üzerinde yırtık pijaması ve ayıcıklı kazağıyla dikilirken "Eleman bayıldı mı ?"diye kafayı içeri uzatmıştı.

"Alparslan Abiiiii."

"Lan su mu bişi verelim."dedi Ercan yerde ağlayan oğlana. "Anaaa,enik la.."

"Pisicik,bebecikk."dedi Ayhan tebessümle. Sonra yüz ifadesi aniden değişmiş ve Aral'ı yine sarsa sarsa bağırmıştı. "ALPARSLAN ABİİİİ."

Yeni Oğlan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin