Bu Ateş Bizi Yakar

13.4K 967 351
                                    

Oğlanın ince belini avuçlarında o kadar sıkı kavramıştı kı teninin üzerinde mühür niyetine kendi beş parmak izini görmek ona haz veriyordu.
Kucağında dalgalanan sert  ve yuvarlak kalçalar her gelgit  ile birlikte daha da kıvam alıyordu.
Daracık,sıkı ve sıcaktı.
Alparslan oğlanın darlığını sertçe zorluyor,kendi iriliğini oğlanın içine zorlukla yolluyordu.
İriliği içine almakta zorlanan Aral ise boğuk bir nefesle birlikte başını geriye atıyordu.

Alparslan oğlanın içinde zevkle kendi iriliğini gezdirdiyor ,ensesine dişlerini geçirip diliyle birlikte oğlanın boynunda kendine has izlerini bırakıyordu.
Kucağındaki her sert gitgelle birlikte Aral daha da ballanıyordu.
Kızaran ve tokatlanmaktan el izi çıkmış kalçalar Alparslan'ın avuç içlerinde daha da titriyordu. Sert gitgellerle birlikte dalgalanıyor,Alparslan'ın kasıklarına doğru titriyordu.

Sıcak ve dar deliğe kendini gömdükçe Aral'ın her daim bıçak keskinliğini andıran ,vahşi ve ehcilleşmez gözleri kısılıyordu.
Alparslan'ın kucağında zevkten gözleri kayarken ve tokatlanırken ehcileştirilemez bir kaplan değildi de onun kucak kedisi gibiydi daha ziyade.
Baygın ve iştahlı gözleriyle Alparslan'ın grilerine bakınıyor ve onu delirtecek çığlıklar savuruyordu.

"Kucağında bayıltana kadar senin yap."

"İçime boşal Alparslan..."

"Alparslan!" Zevkle inleyen oğlanın bakışları kısılıyor,sesi daha da tizleşiyordu.
Alparslan oğlanın deliğine kendini gömüyor en derinlerini erkekliğiyle yokluyordu.
Kalçaları dalgalanıyor,eti etine çarptıkça yankılanan sesle birlikte birlikte Aral daha tiz çığlıklar koyveriyordu.
"Alparslan,Alparslan.....ah!"

"Alparslan?"

Fırtına grisi iri gözler aralandığında kan çanağıydı ve geceden beri durmaksızın içmekten damar damar hale gelmişti.
Alparslan yakınından gelen sese bakmak üzere gözlerini aralamıştı.
Aral yatağının ucuna oturmuş ,yüzünde iri bir tebessümle onu izliyordu.
Alparslan erkekliğinden damlayan zevk suyuyla birlikte kasılıyordu.
Kasıkları onu deli edecek kadar zonkluyor,karıncalanıyordu.
İriliği karnına kadar çarpıyor ve iç çamaşırının kumaşı bile huzursuz eder hale geliyordu.

"Günaydın."diye mırıldandı oğlan yumuşak bir bakışla.
"Gitmeden annen uğramıştı,sabah uyandırabilir misin diye ben de hem teşekküre hem de seni uyandırmaya geldim. Korktun mu?"

"Senden mi?"dedi Alparslan tersçe.

"Sabah şekeri niyetine."diye mırıldandı Aral.
Elleri Alparslan'ın yüzünde gezindiğinde Alparslan boğuk bir inilti koyvermişti.
Kasıkları onu o kadar zorluyordu ki rahatlamaya ihtiyacı vardı.
Kasıklarında bitmeyen bir ateş yanıyordu ve baksırı sıyırmamak için kendiyle savaş verdiğini hissediyordu.

Aral'ın kıkırtılı gülüşü ve cin cin bakışları yine onu bulmuştu.
Bu çocuk bunu yapmayı acilen bırakmalıydı.
Yandan gülüşler atıp,göz süzmeyi ve ukala çok bilmiş halde dudak büzmelerini kesmeliydi.
Ne yaptığını bilmiyordu.
Böyle giderse Alparslan öğretmek zorunda kalacaktı.

"Ayhan yazdı gece. Söylemeyi unuttum. İkisinin de aşıları tam. Kuduz değildir yani. Gelmeden yıllık kuduz dozunu yaptırmıştım Simba'nın. Ama seni çizdi ya belki alerji falan olmuş olabilir."
Aral dudak büzmüş ve mont cebinden krem çıkarmıştı.
"Hem teşekkür hem özüre geleyim,o esnada da krem getireyim dedim. Bizimki seni biraz biçmiş. Şahsi algılama ama o yabancılara hep öyle."

Dudaklarına nemlendirici sürmüş olmalıydı.
Islak ve parlak dudaklarında nasıl bir tta varsa Aral farkında olmadan durmadan kendi dudaklarını yalıyor ya da dişliyordu.
Tadı gelmese de kiraz kokusu geliyordu.
Alparslan parlak ve ıslak dudaklara gözlerini kitlemiş ve sertliği göbek deliğine kadar çarpan erkekliğinin çileden çıkmasıyla daha da öfke kontrol problemi tesiri altına girmişti.

Yeni Oğlan Donde viven las historias. Descúbrelo ahora