Bölüm 28

6K 361 158
                                    




Dudaklarım aralandığında, bundan fırsat bulup; sıcak dudaklarını bana yaklaştırdı. Öpmeye başladığında her zamankinden daha farklı bir hissiyatı en dip noktalarımda bile hissettim. Arzusu, sadece bana duyduğu bağlılıktan gelmiyordu. Beni bekliyordu. Zaman zaman kendini ne kadar zor tuttuğunun farkındaydım ama aramızda ki ateş, tutuşmaya hazır vaziyetteydi. Kelimenin tam anlamıyla deliriyordu.

Ona karşılık vermeye başladığımda bunun tamamen içgüdüsel olduğunu fark ettim. Ona karşı gelmek istiyordum, yataktan kalkıp bağırmak ve beni bu içine soktuğu durumdan biran önce kurtarmasını söylemek istedim. Onun yerine ise dudaklarını narince karşıladım.

Hislerimi saklamanın hiçbir anlamı yoktu, iç dünyamda neler döndüğünün gayet farkındaydı ama bunu alal ade dışa vurmaya hazır mıydım bilmiyorum. Dudaklarında ki öpücükler, inlemelerle karışarak giderek daha da sertleşiyordu. Bir süredir her şeyi alttan almaya çalıştığını biliyordum ve şuan patlamaya hazır bir bomba gibiydi.

Vücudumda hissettiğim sıcaklık, bedenimi ele geçirirken kapının tıklatılmasıyla gerçek dünyaya yeniden döndüm. "Alfa, emrettiğin gibi kedinin mamasını getirdim." Kapının arkasından gelen ses, tanıdık değildi. Yine de öpüşmeye ara verip kafamı çevirmem gerekti. Bunu yapınca Teo'nun bana hırıldamasını beklememiştim.

"Kapının önüne koy."

Poşet hışırtısını ve uzaklaşan adım seslerini duyduğumda Teo hala üzerimdeydi. Nefeslerimiz birbirine karışmaya devam ederken gözlerinin maviliği hala duruyordu. Aslında bu, kurda dönüşmek üzere olduğunun habercisiydi. Yatağın diğer ucunda aniden bir hareketlenme olduğunda Teo'nun dikkatli dağılarak kafasını çevirdi. Yatağa atlayan Bal'a bakarken fırsattan istifade hemen altından kayarak kurtuldum ve ayağa kalktım.

Üstümü düzeltip kapıya doğru ilerlerken arkamdan homurdandığını duyabiliyordum. Kapıyı açıp, önünde ki poşetleri alarak mutfağa ilerledim. İki tane tabak alarak salona geri gittim. Suyunu ve mamasını ayarlarken Teo'nun yatakta sırtüstü uzanmış, yorgun bakışlarla beni izlediğini gördüm.

Bal, yemeğini yerken yere oturup onu sevmeye başladım. Kısa tüylerinin arasından parmaklarım geçerken iştahla yemeğini yiyordu. Güzel ela gözleri, bana sevecenlikle bakarken ensesini sevmeye devam ettim. Bacağıma dolanırken memnun ifadelerle beni karşılıyordu. Huzurluydu.

Teo, yataktan kalkarak karşımda ki koltuğun önüne, benim gibi yere oturdu. Bizi izlerken aradan geçen birkaç dakikadan sonra sessizliği bozdu. "Senin için olanların zor olduğunun farkındaydım. Seni üzersem Ahu, kendimi hiç düşünmeden öldürürüm. Bunu yaparım." Söylediği itiraflarla kanım tekrar ısınmaya başlarken gözlerimi ona çevirdim. Konuşmaya devam etti. "Ama senin ait olduğun yer burası. Benim yanım, bu sürü."

"Artık ailemi göremeyecek miyim?" Sorum karşısında bakışları değişti, bunu beklemiyor gibiydi.

"Göreceksin. Savaş bittikten sonra."

Bal'ı sevmeye devam ederken gözlerimi ona diktim. "Peki ne olacak Teo, her şey nereye gidecek?"

Yorgun olduğunun farkındaydım. Yine de, tüm yakışıklılığı ile göz kamaştırıcı derece iyi görünüyordu. "Kadere göre seçim yapman gerekiyordu ve yaptın. Bağımızı tamamlayıp, halkın güçlenmesini ve soyumuzu devam ettirmemiz gerekiyor."

Onu izlemeye devam ederken Kaderde yazanlar zihnimden bir bir akmaya başladı. "Tohum filizlenecek derken..."

"Bebeğimiz olacak."

Bu cümle, onun ağzına oldukça yakışıyordu. Gerçek olamayacak kadar içimde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu biliyordum ama bir bebek, tanrım. Kesinlikle buna hazır değildim. Teo ise, aslında bu durumdan baya memnun görünüyordu. "Bunu aileme kesinlikle açıklayamam."

MÜHÜRWhere stories live. Discover now