Bölüm 21

7.1K 423 42
                                    

Aydın'ın merkezine indiğimizde birbirinden renkli caddelerden geçtik. Havanın karanlık olmasıyla insanlar evlerine dağılmış, sokaklar tenhalaşmıştı.

Birkaç araba ile beraber dolanmaya devam ederken sonunda ahşap, büyük bir lokantanın önünde durduk.

Teo arabadan inip, benimde inmeme yardımcı olduğunda el ele içeri doğru yürümeye başladık. Arkama baktığımda arabalarından inen diğer sürü üyelerini gördüm.

"Hoşgeldiniz efendim."

Kapıda ki adam, tanıdığını belli edercesine başını eğdiğinde içeri girdik. Merdivenlerden yukarı çıktığımızda geniş bir masa bizi karşıladı. Teo, başta ki sandalyeyi çekip oturmama yardımcı olduktan sonra diğer sürü üyeleri de kendi yerlerine geçmişti.

Teo, kulağıma eğilerek fısıldadı. "Bugün özel bir gün."

Ona baktığımda ne olduğunu soracaktım ki, önümüze yemeklerin gelmesiyle sustum. Çorbayı içerken herkes neşeli şekilde birbiriyle sohbet ediyordu. Mia ile gözlerimiz buluştuğunda gülümsedim. O da bana gülerek el salladığında masanın diğer ucunda olmasına üzülmüştüm. Aslında Mia dışında çok fazla kız yoktu.

Diğerleri kızlar biraz daha kendi içlerine dönüklerdi. Isparta'da, Antalya'da gördüğüm sürü halkı bana karşı hep saygılı ve nazikti. Yine de hafızamı yokladığımda gördüklerim çoğunlukla erkekti.

Teo'ya döndüğümde yanında ki Leon ile ciddi bir sohbette olduğunu gördüm. Biraz kulak kabarttığımda sürünün durumu ve belgeler hakkında sıkıcı konulardı. Gözlerimiz buluştuğunda cümlelerini tamamlayıp arkasına yaslandı. "Bir sorun mu var güzelim?"

Ona doğru yaklaşarak kulağına eğildim. "Neden kız sayısı çok az?"

Gözleri etrafta tur attıktan sonra tekrar bana döndü. "Asıl sürü Michigan'da. Kadınların genellikle çocuğu olduğu için seyahat etmezler, ki eşleri de bunu istemiyor. Oraya gittiğinde hepsiyle tanışırsın."

"Oraya gitmeyi düşünmüyorum. Ayrıca bana Alaska'dan geldiğini söylemiştin?"

Gözlerini kıstığında ona karşı çıkma ihtimalimin olmadığının farkındaydım. Yine de Türkiye'den her şeyi öylece bırakıp gidemezdim. Ailemi ve geride kalan tüm şeyleri düşününce bu beni tedirgin etmeye yetiyordu.

"Alaska doğduğum yer. Aslında tüm kurtlar oralı, yüzyıllar önce soyumuzun başlangıç noktası. Michigan'a yerleştikten sonra halk orada yaşamaya devam etmiş."

Diğer cümlemi görmezden gelmişti ama belki de bu daha iyiydi. İkimizinde burada tartışmak istemediği belliydi. Ama bu konuyu evde konuşmamız gerektiğini aklıma not ettim. "Alaska'nın çok soğuk olduğunu duymuştum."

"Evet. Üşümemen için her şeyi yapacağımdan emin olabilirsin." Diyerek göz kırptı.

Önüme döndüğümde konuşmayı sonlandırarak patatesimi yemeğe devam ettim. Teo, iri parmaklarını, ellerimin üzerinden hiç ayırmıyordu. Çekmeye çalıştığımda buna izin vermeyip daha sıkı tutuyordu. Yanımda olması bana güven verse de bunu bu kadar göz önüne sokmaya aşılabileceğimi sanmıyordum.

Üzerimde ki siyah elbise tüm hatlarımı belli edecek kadar dar olduğu için bugün bunu seçtiğime biraz pişman olmuştum. Üstüne Teo'nun hırıldayarak üstümden çıkarmak için her yolu denediğini düşünürsem, pek gerek yok gibiydi. Yemeğimi bitirdikten sonra etrafımı izlemeye devam ettim.

"Alfa, izninle Luna'yı biraz almak istiyoruz."
Mia ve arkasında ki siyah saçlı kız bize yalvaran bakışlar atıyordu.

"Hayır. Yanımdan ayrılamaz." Teo ellerimi daha sıkı tuttuğunda neden her seferinde bunu yaşadığımızı anlayamıyordum. Ona kalsa yalnız duş bile alamayacaktım.

MÜHÜRWhere stories live. Discover now