Bölüm 18

7.7K 433 15
                                    

O, Yutar tüm şeyleri:
kuşları, hayvanları, ağaçları, çiçekleri;
kemirir demiri, ısırır çeliği;
un ufak eder sert taşları;
öldürür kralları, harap eder kasabaları,
ve yerle bir eder yüce dağları.
Zaman.

Kitap sayfalarından yere düştüm ansızın. Kaldırıp kafamı, göğe baktım. Orada bir şeyler olmalı.

Öfke ile dolu her hücrem, çiğneyerek yürüdüm kaldırımları. Kafamı çevirdim, bana bakan biri olmalı.

Tüm hayatım boşuna mıydı Tanrım, sesimi duyan biri olmalı.

Gözlerimi araladığımda boynumda ki muntazam acı hafiflemişti. Hala daha kendisini belli ediyordu ama ilk seferki gibi değildi.

Yatağın üstüne hangi ara gelip uyuduğumuzu bile hatırlamıyordum, Teo beni işaretledikten sonra bilincim kapanmıştı. Yatakta doğrulmaya çalıştığımda onun yanımda uzanarak bana baktığını gördüm.

"Beni mi izliyordun?"

Yarım ağız güldü. Çıplak göğsü tüm dikkatimi dağıtıyordu. "Eşimi uyurken izlemeyi seviyorum."

Ellerim boynuma gittiğinde üzeri kabuklanmıştı. Teo konuşmaya devam etti. "Biraz daha dinlenmelisin. Birkaç saate yola çıkacağız."

"Ne?" Dedim canım sıkılarak. "Seninle seferi gibi sürekli şehir şehir dolaşacak mıyız?"

"Halletmem gereken işler var. Antalya'da ki sürümün bir kısmı Aydın'a geçti ve bizi de bekliyorlar. Her şeyi ayarladıktan sonra Michigan'a gideceğiz."

Ona bakmaya devam ederken yatakta toparlandı. Başlamaya hazır bir kavganın fitilini çektiğinin farkındaydı. "Michigan'a falan gitmeyeceğim."

"Ahu, bu tartışamaya açık bir konu değil. Sürümün lunasısın ve orada yaşamalıyız."

Yataktan kalktığımda üstümde bol bir eşofman ve ona ait olduğunu düşündüğüm kazak vardı. Sinirle yürürken ellerimi kafamın arasına aldım. Türkiye'den ayrılırsam ailemi bir daha göremeyebilirdim ve burada ki tüm yaşantımı geride bırakmak, kesinlikle kabul edeceğim bir durum değildi.

"Güzelim, şimdilik sadece Aydın'a geçeceğiz. Orada seni tanıştırmak istediğim biri var."

Sinirle başımı salladım. Bu konu, henüz kapanmamıştı. Hazırlanıp otelden çıktığımızda aramızda ki bağın daha da güçlendiğini fark ettim. Sanki elimi tutmazsa veya yakınımda bulunmazsa içgüdüsel olarak kendimi kötü hissediyordum. Aslında bundan şikayetçi olduğum söylenemez ama onun benden daha rahatsız olduğu aşikardı. 

Arabaya geçene kadar hiç yakınımdan ayrılmadı. Güvende ve yanında olduğumu görmek istercesine sürekli gözleri bendeydi. Araba çalışmaya başladığında aklıma gelen şey ile ona döndüm.

"Darcy beni kaçırdığında bir şey gördüm."

Aniden bana döndüğünde yüzünün oldukça sertleşmiş ve gözleri kısılmıştı. "Ne gördün?"

"Üstüme gelip bana dokunmaya çalıştığında sanki zihnimde bi görüntü görüntü gördüm. Orada sen-"

Arabanın tekerlerinden acı bir ciyaklama geldiğinde çoktan kenara park etmişti. "Sana dokundu mu?"

Korkunç sesi tüm arabayı doldururken koltuğa sindim. Maviye dönen gözleri asla söylememem gereken bir şeyi ağzımdan kaçırdığımı bana gösteriyordu. Direksiyonu tutan parmakları neredeyse onu parçalayacaktı.

"Hayır. Bana dokunmadı sakin olur musun? Sadece üstüme yürümüştü."

Hırıltısı, konuyu kapatmayacağını belli ediyordu. "Sana bana dokunmadı dedim. Buna devam edeceksen anlatmayacağım."

Bir süre daha bana baktı. Gözlerimde yalan söylediğime dair bir şüphe arıyordu sanki. İkna olup yola tekrar devam ettiğinde mırıldandı. "Devam et."

"Görüntüde sen vardın. Ormanda koşarak geliyordun sanki. Halüsinasyon gördüm sanırım." 

Yola bakarken kaşları çatıldı. Bir eliyle düşünceli şekilde sakalını sıvazlıyordu. "Bu bağ. Çok nadir alfa ve eşinde görülür. Aynı özellik annemde ve babamda vardı."

Meraklanmıştım. "Sende görebiliyor musun?" 

"Seni sadece bir kere gördüm. Genelde eşlerden birisi sıkıntıya girdiğinde kendiliğinden olur."

Yola devam ederken yüzünü inceledim. O kadar etkileyici görünüyordu ki, nefesimi kesiyordu. Kendimi hiçbir zaman dikkat çekici bir güzellikte hissetmezdim. Aslında oldukça sıradandım. Böyle bir adamla birlikte olmak... Bilemiyorum. Hiç aklımdan geçmezdi.

"Bana ailenden bahset." 

Göz ucuyla bana baktı. "Ne duymak isterdin?"

Koltukta bacaklarımı toplarken yorgun bir nefes verdim. "Mesela hayatınız nasıldı? Annende mi kurt adamdı?" 

"Evet. Bu zamana kadar insana mühürlenen tek kurt benim." lambalarda durduğumuzda bana bakıp devam etti. "Ailem birbirine çok aşıktı. Sürekli bağ halindelerdi. Babam savaşta öldürüldüğünde annem daha fazla dayanamadı." 

"Peki sürün... Alfalarının insana mühürlü olmasına hiç iyi tepki verdiklerini sanmıyorum." Kafamı cama yasladığımda Teo'nun çok düşünceli görünüyordu.

"Sürüm Lunası ile tanışmak için bekliyor. Herkes seni sevecek. Aslında anneme çok benziyorsun." 

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken kafam karışmıştı. "Nasıl yani?"

"Kurtlar, insanlara göre daha iri ve uzundur. Ama annem daha kısaydı, tüm sürüden farklı görünüyordu." biraz duraksadı. "İkinizde fazla şefkatlisiniz."

"Bu nereden çıktı?" diye sorduğumda bakışlarımız tekrar birleşti. Gözlerinin derinliği karşısında etkilenmiştim. Bakışları anlam doluyken konuşmaya devam etti. "Seni izlediğim süre boyunca sokak hayvanlarıyla fazla ilgiliydin. Son paranı mendil satan çocuğa verdiğinde deli olduğunu düşünmüştüm. İnsanlara karşı hep naziktin."

"Bunu birçok kişi yapıyor, sadece ben değil." 

Gözlerini kısarak yola bakmaya devam etti. "O çocuk sana vurduğunda hiç karşılık vermedin. Polise şikayetçi olmadın. Neden olduğunu anlamamıştım ama sonra sen..." bakışlarımız buluştu. "Sen onu pişman olmuş halde görmek istemiyordun. Senin yüzünden ceza almasını istemedin çünkü ailesine ne der diye düşünecek kadar şefkatlisin." 

Anılar aklıma bir bir düşüyordu. Korkunç senaryolar eski fragmanlar halinde zihnimin en arka köşesinde belirmişti. Hiç sırası değil dedim kendime, tekrar eski defterleri açıp gerçeklikle yüzleşmenin sırası değil. 

Ona kilitlenmiş öylece bakıyordum. Geçmiş, tutamadığım dakikaları önüme sunarken aradan ne kadar fazla zaman geçtiği yüzüme tokat gibi çarptı. "Bu kadarını nereden biliyorsun? Bu imkansız"

"Tüm zaman boyunca orada seni izledim. Her hareketini, her duygunu ezbere biliyorum."

Tüm gerçeklik yuvarlanarak yüzüme tokat gibi bir kez daha çarpmıştı. O, yaşadığım korkunç geceleri biliyordu. Gizlice ağladığım her şeyi, sır gibi sakladığım olayların hepsini izlemişti. Yalnız olduğumu sandığım günlerde, balkonda sigara içtiğimde hep beni gören biri vardı. 

Zaman, gölgeden oluşan bir katil gibi ensemdeyken geçen tüm hayatımı düşündüm. O hep oradaydı. Odamda yalnız başıma oturduğumu sandığımda bile, o hep vardı.

Yolculuğun geri kalanında daha fazla konuşmadık. 


Lütfen devamının gelmesini istiyorsanız beğenip yorum atmayı unutmayın. Sevgiler..



MÜHÜRDove le storie prendono vita. Scoprilo ora