Bölüm 7

8.7K 504 89
                                    




Ayaklarım acıyor, kalbimin atış sesleri sanki boğazımda gibi hissediyordum. Isparta'ya nazaran daha sıcak olan Antalya sokakları, üşümeme yine de engel olamıyordu. Girdiğimiz restoranttan oldukça uzaklaşmıştım. Yanımda hiçbir şey yoktu. Çantam, telefonum, kimliğim ,param...

Kendimi oldukça çıplak hissediyordum. Kollarımı kendime sararak sessizce akıp giden kalabalığa karıştım. Gülerek şarkı söyleyen insanlar, içenler... Nereye gideceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kuşadasında ki Barlar Sokağına benzeyen bir araya girdim. Karşıma çıkan ilk meyhane tarzında ki yere girdiğimde ayakta genç bir garson beni karşıladı. "Tuvaleti kullanabilir miyim?"

Adam halime baktığında kafası karışmış gibiydi. Yolu gösterdikten sonra içeri girdim. Kapıyı kapattıktan sonra aynada ki yansımamla göz göze geldim.

Saçlarım dağılmış, makyajım akmış ve tam anlamıyla perişan görünüyordum. Tuvaletin kapağına oturup çaresizce ağlamaya başladım. Yara izim sızlamakla kalmıyor sanki asit dökülmüşcesine kavruluyordu. Üşüyordum. Belki duyduklarımdan ötürü belki de hala yakalanabilirim korkusuyla tüm vücudum titriyordu. O küçük tuvalette ne kadar kaldım bilmiyorum ama en sonunda kapının tıklatılmasıyla kendime geldim. "Hanımefendi hala içeride misiniz?"

Kapıyı açtığımda adamın acıyan bakışlarıyla göz göze geldim. Bir cevap bekler gibiydi. "Özür dilerim gidecek hiçbir yerim yok ve ben-" hala akmaya devam eden gözyaşlarımı elimin tersiyle silip devam ettim. "Ben hemen gidiyorum."

Ela gözlü kısa boylu adam birkaç saniye bana bakmaya devam etti "Bir dakika burada bekleyin."

Kısa bir süreliğine yanımdan ayrıldıktan sonra elinde bir ceketle geri döndü. Bana uzattıktan sonra "İsterseniz sizi bir otele götürebilirim. 1 saat içerisinde kapatmış olacağız. Bekler misiniz?"

Adama güvenme konusunda kararsız kaldım. Sonra kendi içimde yüzleştiğim 'bu sabah seni kaçıran adamla öpüşüyordun ne güveninden bahsediyorsun' sorusunu görmezden gelerek konuşmaya devam ettim.

"Küçük bir işim var. Halledip gelsem olur mu?"

Adam beni süzdükten sonra "Tabi ama 1 saate yetişmeye çalışın" dedi.

Yünlü ceketi üzerime giydikten sonra meyhaneden çıktım. Kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başlamış, kafeler kapanmaya hazırlanıyordu. Bir polis veya bekçi görme umuduyla etrafıma dikkatlice bakarak ilerlemeye devam ettim. Bir şekilde ailemin yanına geri dönmeyi umut ediyordum. En azından şuanda aklıma gelen tek şey buydu.

Bitmek bilmeyen ara sokaktan çıkıp caddeye doğru ilerledim. Ceketimin kapüşonunu üstüme geçirdikten sonra Caminin yanında ki banka oturdum. Eğer ailemin yanına gidersem beni yine bulabilirdi. Önce polise gidip ihbarda bulunursam en azından kendimi daha güvenli olabilirdim. Gerçi kimliğimin yanımda olmaması da büyük bir eksikti.

Tam o sırada sağ tarafımda bulunan ağaçta bir gölge gördüm. Kafamı hızla çevirdiğimde hiçbir şey yoktu. Ensemde hissettiğim nefes, tüm bedenimin titremesine sebep oldu. Ayağa kalkıp arkama baktığımda ileride yerleri süpüren adamdan başka kimse yoktu. Sokak boştu. Kulağımda oluşan tiz çınlamayla beraberinde o sözü duydum. "Seni buldum."

Arkama dahi bakmadan caddede hızla koşmaya başladım. Yanlarından geçtiğim insanların bana bakıyor olması umurumda bile değildi. Son sürat hızla koşmaya devam ederken ileride bir polis aracı gördüm. Buz gibi hava ciğerlerime işlerken aniden nefessiz kalıp öksürmeye başladım. Vücudum bana karşı gelirken doğrulup arkama baktım. Kimse yoktu.

Az önce yaşadığım olay gerçek miydi yoksa ben hala daha bulunacağım korkusuyla kafamda mı kurmuştum anlam veremedim. Yara izim sanki nefes almaya çalıştıkça git gide daha da acıyordu. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamış gibi hissettim. Son umudumla önümde ki polis aracına doğru koştum.

MÜHÜRWhere stories live. Discover now