Bölüm 4

10.5K 544 138
                                    


"Ne demek gideceğiz?" sorumu sanki hiç duymamış gibi beni yatakta kollarının arasına aldı. Hala daha çırpınmaya devam ediyordum. "Benim okulum var, ailem var. Kaçırıldığımı herkes anlar yakalanacaksınız." Üstünden kalkmama izin vermeden konuşmaya başladı.

"Okulun da ailen de halledildi. Sürüm seninle tanışmak için can atıyor Eşim." dedi yüzünü iyice yaklaştırarak.

"Adım Ahu." 

O harika dişlerini göstererek gülmeye başladı. "Bunu zaten biliyorum." Ona uzun uzun baktım. "Peki beni nereye götüreceksiniz?" 

"Birkaç günlüğüne Antalya'da kalacağız." 

Tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Antalya'ya gittiğimizde kalabalığa karışmak daha kolay olabilirdi. En azından şuan olduğundan daha çok şansım olacaktı. O zamana kadar ılımlı bir şekilde yaklaşırsam daha az da dikkat çekebilirdim belki. Sessizce başımı salladım. 

Beni kucağında oturtur gale getirdikten sonra elleriyle yüzümü sarmaladı. "Seni ne kadar çok beklediğimi tahmin dahi edemezsin güzelim." dudaklarını boynumda ki yaranın üzerinde dolaştırdı. Aniden tüm tüylerim diken diken oldu. Kanım çekildi. Hissettiğim o duyguyu görmezden  gelmeye çalışırken kapı çaldı. Panikle üstünden kalkmaya çalışsam da buna izin vermedi.

Dün sanırım isminin Leon olduğunu öğrendiğim sarışın adam içeri girdi. " Alfa, her şey hazır çıkmak için emrinizi bekliyoruz." 

"Tamam geliyoruz." Kapı kapandıktan sonra ayağa kalktım. Hiçbir eşyam odada değildi. "Benim eşyalarım nerede?" 

"Merak etme hepsi güvende." Yatakta oturur pozisyona gelip saçlarını karıştırdı. Tanrım cidden çok uzundu. Belki de benim boyum 165 olduğu için de olabilir. Hatta 55 kilo olduğuma bakılırsa bu adamın cüssesine karşılık hiçbir şansım yoktu. Bacaklarımdan tutup beni kendine çekti. "Kurdum senin için deliriyor." Bacağımın iç kısmına bir öpücük kondurdu. İrkilerek bir adım geri çekildim. 

"Çıkalım mı artık?" diyerek kollarımı birleştirdim. O ise sadece kot pantolonu ile sırıtarak bana bakıyordu. Dün çıplak gördüğümü anımsadım, hangi ara altını giymişti ki?

Yatağın kenarında duran ince ceketi hızlıca üstüne geçirdi ve elimi sıkıca tutarak kapıdan çıktık. Koridorda bizi gören herkes dün ki gibi başını eğmeye başladı. Nihayet dışarı çıktığımızda üstümde ki ince kazağın hiçbir faydası olmayarak tüm soğuk vücuduma işlemeye başladı. Arkadan bir adam Teo'ya dün tuvalette bıraktığım ceketi verdi. O da hızlıca üstüme geçirince arabaya doğru ilerlemeye başladık. Oldukça büyük siyah arabadan yaklaşık 6 tane olduğunu görünce neredeyse nutkum tutuluyordu. Ben neye bulaşmıştım böyle?

Arabanın arka kapısını açıp benim girmemi bekledi. Benden sonra kendisi de yanıma oturdu ve hızlıca beni kendine çekti. Şoför koltuğuna Leon, yan tarafına da esmer bir adam bindi. Esmer adam arkasına doğru dönüp "Merhaba Luna. Sonunda seninle tanıştık." dedi gülerek. Yüzünde oldukça samimi bir sırıtış vardı. 

Teo hırıldıyarak "Önüne dön Taylor. " dediğinde dikkatimi başka bir şey çekti. "Neden hepinizin ismi yabancı ve oldukça iyi türkçe konuşuyorsunuz?" Teo bana dönerek bir süre baktıktan sonra "Hepimiz Alaska'da doğduk, buraya sana dediğim gibi sadece toplantı için gelmiştik. Kurtadamların çoğunluğu birçok dil bilir. Bu normal." 

Yolculuğun geri kalanında pek konuşma olmadı. Teo'dan ne kadar uzak durmaya çalışsam da sürekli beni kendine çekiyordu. Kendimi hala daha çok tuhaf hissediyordum. Bunlar nasıl gerçek olabilir anlamakta zorlanıyordum. Ayrıca evde gördüğüm kadarıyla hiç kadın yoktu. Hepsi erkekti. Kafamda oturmayan birçok soru vardı. Teo'ya döndüm. "Kuradamların ne gibi güçleri var, dolunay çıktığı zamanlarda mı değişiyorsunuz?" 

MÜHÜRWhere stories live. Discover now