Bölüm 12

7.7K 430 53
                                    




Baş ağrım, midemin bulantısıyla karışarak kendimi bilinçsiz hissetmeme neden oluyordu. Yarı baygın şekilde gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm şey karşımda ki sandalyede oturmuş bana dikkatlice bakan gözlerdi.

Onu inceledim. Oldukça uzun boyu, oturuyor olmasına rağmen belliydi. Beyaz, soluk teni kahve saçlarına uyum sağlamıştı. Baştan aşağıya siyah giyinmişti. Yüzü oldukça kusursuzdu. Onu daha önce de görmüştüm ama bu sefer tek fark gözleri kırmızı değil, yeşildi.

"Sonunda uyandın."

Etrafıma baktığımda büyük bir yatağın üzerinde yatıyordum. Eski bir eve benziyordu. Birkaç çanta, ağzı giysi dolu şekilde yere atılmıştı. Boynumda ki yara izine öyle bir bıçak saplanmıştı ki, elimi istemsiz şekilde oraya götürmek istedim. Büyük bir acıyı bileğimde hissetmemle acıyla inledim. Sağ elim yatağın demirine kelepçelenmişti.

Tüm vücudum acı içerisinde kıvranıyordu, tenimin yandığını hissettim. Yan tarafta ki yanan şömineye rağmen tüm bedenim üşüyerek titriyordu. Boynumda ki yara izi kavruluyor, acısı şakaklarıma ve oradan başıma vuruyordu.

Ona doğru baktım. Bir şeyler söylemek istiyordum. Belki bağırmak, kaçmak ya da kendimi savunabileceğim herhangi bir şey. O kadar güçsüzdüm ki, parmaklarımı dahi hareket ettiremedim.

"Seni işaretlediği için."

Ona anlamayan gözlerle baktım. "Çok hastasın çünkü seni işaretledi ve ondan uzak kaldığın için acı çekiyorsun."

Gözlerimi tekrar kapattım. Tüm bunların bir rüya olmasını ve sıcak yatağımda uyanmak istedim. Yara izim kavrulmaya ve beni bilincimin kaldırabileceğinden daha fazla acıya sürüklerken adım sesleri duydum.

"Bunu içmelisin sana iyi gelecek." Gözlerimi açtığımda elinde küçük bir şişeyle önümde duruyordu. Kafamı çevirdim.

"Sana zarar verecek bir şey yapmam. Ağzını aç."

Kafamı diğer tarafa tekrar çevirdiğimde iri parmakları beni ona çevirdi. Zorla ağzımı açtığında küçük şişeyi boşalttı ve boğulacağımı sanarak yutkunmaya çalıştım. Bana ne verdiğini bilmiyordum ama ona direnecek hiçbir gücüm yoktu.

Aradan geçen dakikalardan sonra hala daha yanımda oturmuş bana bakıyordu. Boynumda ki yara izi, yavaşça etkisini kaybetti. Başımda ki ağrı dindi ve titremelerim normale döndü. Vücudumu kasıp kavuran acı gitmiş, yerine oldukça rahatlama gelmişti.

"Bana ne verdin?" ne kadar zamandır baygındım bilmiyorum ama sesim çatallaşmıştı. "Kamelya çiçeği özü"

"Yani?" dedim anlamayarak. "Bir süreliğine acını dindirip uyuşukluk etkisi yaratacak. Ağrı kesici gibi düşün, zararsızdır"

Boşta olan elimi boynuma götürdüm. Bana herhangi bir şey yapmamıştı. Vücudumda bir iz yok gibi görünüyordu ama emin olamayarak ona döndüm. "Bana ne yapacaksın?"

Kafasını yan çevirerek dudaklarını büzdü. "Sana birçok şey yapmak isterdim ama sırası olduğunu düşünmüyorum."

"Teo seni öldürecek."

Yarım ağız bana gülerek baktı. "Theodor White mı? Ah, hiç sanmıyorum." Onun ismini ilk defa tam olarak duymuştum. Bunca zaman boyunca bunu bilmiyor olmak garip gelmişti. "Ona güveniyorsun sanırım." yataktan kalkmıştı. "Bilmediğin çok fazla şey var."

Odadan çıktığında içeride ki çatal bıçak seslerini duydum. Tabakta sandviçle ve elinde ki viski şişesiyle yanıma geri geldi. "Acıkmış olmalısın."

Boşta olan sol elimle yemeğe çalışırken önümden aldı ve parçalara bölerek yememe yardımcı oldu. Söylediği doğruydu aşırı açtım.

Yemeği bitirdiğimde yanıma kutu meyve suyu koyup tekrar karşıma geçti. "Hiç ona nasıl bu kadar kolay bağlandığını düşündün mü?"

"Ona bağlandığımı nereden çıkardın?" Beyaz tenine ters düşen kırmızı dudaklarıyla histerik bi kahkaha attı. "Bunu anlamak zor değil."

"En azından o kolumu kelepçelememişti." Kahkahası sadece gülümsemeye dönüştüğünde konuşmaya başladı.

"Alfanın bir gücü, insanların zihnini yönetebilmektir."

gözlerimi kısarak ona baktım. "Bunu zaten biliyorum."

"İnsan olduğunun farkındasın değil mi?" bakışları değişmişti. Sandalyesinde arkasına yaslanarak kollarını bağladı.

"Ama eşine karşı bu gücü kullanamaz." dedim onu savunmaya çalıştığımın farkında bile değildim.

"Sana böyle söyledi ve direk inandın mı" gülümsemesi solmaya başladığında kafasını geriye attı. "Eşimin daha akıllı olduğunu düşünmüştüm."

O anda ne kadar salak olduğum yüzüme tokat gibi çarptı. Bunca zaman boyunca bunu sorgulamaya gerek dahi duymadan ona inanmıştım.

"Alfa, istediğini elde etmek için her yolu dener. Sana sahip olana kadar bu onu durdurmayacak. Özellikle seni işaretlemişken"

söylediği sözlere karşılık doğruldum. "Sende şuanda bunu yapmıyor musun?" Koluma bağlı kelepçeyi gösterdim. "Bu da istediğini elde etmeye çalışmak."

Yüzünde eğlendiğini gösteren gülümsemesi soldu, ciddiye bürünerek kaşlarını çattı. "Sence ailene ne dedi?" sorumu görmezden gelmişti. "Sana sahip olmak için onları öldürmüş dahi olabilir. Aradan çıkması onu memnun ederdi ki, eli dahi titremeden bunu yapabileceğini bence çok iyi biliyorsun."

Göğsümde büyük bir sızı, ben buradayım dercesine ayağa kalkmıştı. Tüm vücudum kavrulurken kendi silahını ona doğrulttum. "Peki ya sen? Bunu sende yapmış olabilirsin."

Yeşil gözleri benimle alay edercesine bakmaya devam etti. "Ben o kadar cani değilim."

"Bunu nereden bilebilirim?"

Bakışları elimde bağlı olan kelepçeden kayarak, masada duran kristal bardağa kaydı ve elinde duran viskiyi içine döktü. "3 yıl önce Denizli'de bir toplantıya gideceğine dair bilgi almıştım. Şanslıydım ki sürüsüyle değil yalnız gidiyordu. Tüm zaman boyunca onu takip ettim. Alfamız bir sokağın önünde bekledi. Neyi izlediği umurumda bile değildi, onu öldürmek için harika zamandı. Ama kader alay etmeyi çok sever." Viskiden bir yudum aldı.

" Yaklaştığımda beni fark etmeyecek kadar dalgındı. Ona saldırmak üzereyken izlediği şey dikkatimi çekti, seni o zaman gördüm. O çocuğa nasıl güldüğünü, bakışlarını... Kalbim yerinden çıkacak gibiydi eşim olduğunu o zaman anladım." Büyük bir yudum daha aldı.

"Planda olmayan asıl şey, Alfa'nın da sana mühürlü olmasıydı. Hissettiği şeyi yüzünde görmüştüm, acı içindeydi. Çünkü aynısını bende yaşıyordum. Bazen düşmanına bile merhamet etmen gerekir." Bardağı bitirmişti.

Geçmiş, tozlu raftan düşen bir kitap misali açılmış sayfalarla bana bakıyordu. Tozlar, harfler gibi etrafa dağılmış; onları görmem ve toplamam için orada bekliyordu. Hepsini elimle itekledim. Şimdi bunu düşünmenin zamanı değildi.

"Peki ya şimdi" diye sordum konuyu değiştirmek umarak. "Onu öldürmeyi mi planlıyorsun?"

Boş bardağına viskiyi koyarken boğazını temizledi. "Şimdi sadece benim olanı almak istiyorum. Savaş geldiğinde zaten ölü olacak."

İçimde ki anlayamadığım özlem, yerini korkuyla doldurmuştu.Taylor'un doktorun yanındayken söyledikleri zihnimde yankılandı. 'Seni çiftleşmeye zorlayacak. Hem kendisi için hemde kurmakta olduğu yeni ordusu için.'

"Bana zorla sahip olamazsın. " Gözlerim korkuyla açılmıştı, aklımdan bir sürü senaryo geçmeye başlarken ayağa kalktı.

"Şuanlık öyle bir amacım yok. Aklımda başka planlar var."

Yerde duran çantadan cam şişe içerisinde mor bir sıvı çıkardı. "Bir tane daha mı ağrı kesici" diye sordum bana yaklaşırken.

"Biraz daha farklı, bu senin tüm sorunlarını dindirecek bir şey." Yatağın kenarına doğru oturup eğildi.

"Alfanın sana zorla bıraktığı izi sileceğim için mutlu olmalısın."

MÜHÜRWhere stories live. Discover now