Bölüm 11

8.3K 516 56
                                    




Kafamı gökyüzüne kaldırdım. Yağmur damlaları derime nüfus etmek istercesine akıyordu. Etrafımda bulanık ağaçlardan başka bir şey yoktu. Hızla koşmaya başladım. Neden olduğunu bilmeyerek sadece koştum. Çıplak ayaklarım her toprağa değdiğinde yağmur şiddetini giderek arttırıyordu. Uzaktan bana doğru gelen ışığı fark ettiğimde tüm yönümü değiştirdim, işte kurtuluş yolumu buldum dedim kendime.

Koşmaya devam ederek o ışığa doğru gittim. Tüm vücudum yağmura karşı çaresizce kucak açmış gibi sırılsıklamdı. Ben koştukça ağaçlar azalıyor, şimşekler çakmaya devam ediyordu. Toprak, çamurlaşmıştı.

Işığın önüne geldiğimde onu gördüm. Elleri kan içindeydi. Siyah gözleri bana doğru bakarken ağzından akan kanı ve yerde boylu boyunca uzanmış kızı gördüm. O bendim.

Teo gözlerini hiç ayırmadan beni izliyordu. Yüzünde hiçbir mimik yoktu. Yağmur onu etkilemiyor, aksine daha korkunç gösteriyordu. Ayaklarım çamur zeminde giderek batmaya başladı. Kurtulmak için var gücümle geriye giderken tiz çınlama, tüm bedenimi esir aldı.

Kafamı çevirdiğimde büyük ağacın yanında duran kırmızı gözlerle karşılaştım. İkisi de bana öylece bakarken şiddetli yağmurdan sadece ben etkileniyordum. Batan çamurda yapayalnızdım.

Sonra bir rüzgar esti saçlarıma, yağmur beni içine aldı. Battığım toprakla bütünleşirken son duyduğum ses "Seçim zamanı" oldu.


Gözlerimi araladığımda karşımda bana merakla bakan kişilerle karşılaştım. Öyle ki, bana söylediklerini yeni anlamaya başlamışken rüyamda ki siyah gözler bana yaklaştı.

"Hepsi rüyaydı, geçti."

Bir şeyler söylememi bekleyerek bana bakıyorlardı. Kurumuş dudaklarımı yaladım, nefes almak bile bedenime külfetmiş gibi "Su" diyebildim sadece.

Uzatılan bardakta ki suyu içerken yanaklarımın ıslak olduğunu fark ettim. Ağlamıştım. Teo yanıma iyice sokulurken hala daha herkes benden bir cevap bekliyor gibiydi. Yatakta doğrulduğumda kendime bile yabancı gelen sesimle konuştum. "Hava almak istiyorum."

Kapıdan dışarı çıktığımda hava aydınlanmıştı. Kış soğuğuna karşı çıplak bacaklarım titriyordu. Ağaç ev tarzında ki bungalovun köşesinde ki merdivene oturduğumda bir süre sadece etrafa baktım.

Sol tarafta ki geniş arazide birbirleriyle savaşan kurtları izledim. Karşı tarafımda Mia ve Taylor el ele tutuşarak kendileri gibi diğer çiftlerle gülerek sohbet ediyordu. Herkes kendince bir koşuşturma içindeydi. Buraya aitlerdi.

"Rüyanda ne gördün?" Kafamı kaldırmama gerek yoktu, bu sesin sahibini oldukça iyi biliyordum.

"Sadece kabus."

Bacaklarımdan tutup beni kucağına alırken hiçbir şey söylemedim. "Bu şekilde herkesin önünde olmanı istemiyorum."

Homurdanmalarına karşı hala daha bir cevabım yoktu. Yatağa bıraktığında artık odada uyandığımda başımda olan kişiler yoktu. Önüme yiyecek birkaç şey koyarken onun da benim kadar sessiz vedüşünceli olduğunu fark ettim.

Yemeğimle oynarken konuşmaya başladı. "Bana neler gördüğünü anlatmalısın."

Çatalı tabağa bıraktım. "Teo, beni boğduğunun farkında mısın?"

MÜHÜRWhere stories live. Discover now