Bölüm 17

7.6K 424 14
                                    

Otel odasından içeri girdiğimde büyüklüğü karşısında şaşırmıştım. Oldukça para harcadığından emin bir şekilde etrafa bakarken yorgunluk bedenimi esir almaya başlamıştı. Teo omzunda ki çantaları yere koyarken yanına gittim.

"Duş almam lazım." Gösterdiği çantadan gerekli eşyaları aldıktan sonra banyoya doğru ilerledim. 

Eski tipli geniş fransız küvetiyle bakıştıktan sonra doldurmaya başladım. Tüm kıyafetlerimi üstümden ağır bir yükmüş gibi kenara attım. Sıcak suyun içerisine iyice yerleştikten sonra düşünceler, beynimi kemirmeye hazır biçimde akmaya başladı. 

"Hapisten çıkmış." Annemin endişeli sözleri etrafımda dolanıyordu. Tüm zaman boyunca ısrarla görmezden gelmek istediğim her şey, o zaman ki gibi yağmur damlalarıyla zihnime hücum ediyordu. 

Teo bana hiç soru sormamıştı. O defterin ne olduğunu, içinde neler yazdığını sanki en başından beri biliyordu. Hiçbir şey sır değildi aslında, gerçeklik orada öylece gözler önünde duruyordu. Korkmam gerekiyor muydum bilmiyorum. Sanki burada, kendimi güvenli alan tabi ettiğim yerde iyi hissettiğime inanmak istiyordum. Bunun sadece yalandan ibaret olmadığını da biliyordum. Huzurluydum.

Zaman, münferit şekilde zihnimin içinde yol alıyordu. Dilinde zehirli anılar barındıran yılan, tüm vücudumu sarmaladı; beni köşeye sıkıştırdığının farkındaydım. Ona karşı şansım yoktu, beni soktu.

Yere dökülmüş kırık bira şişeleri tüm odayı alkol kokusuyla doldurmuştu. Parçalarından yansıyan görüntümü görüyordum, içler acısı. 

"Beni sen mi ihbar ettin?" Kan çanağı gözlerinde bir ruh yoktu. Tanıdığım birisiydi sadece. Tüm hareketlerini ezbere bildiğim gibi davranan, tanımadığım biri.

Yere tükürdüğünde o küçük kasvetli odada yok olmak istedim. Adımları bana doğru yaklaşırken bastığı cam kırıkları kadar değersiz hissediyordum. 

Yanağımda hissettiğim acıyla yere düştüğümde çok geçmeden bir acı daha hissettim. Tokatları, tekmeye dönüşürken kızarmış gözlerinde hiçbir şey yoktu. Orada öylece çaresizce yatarken kendime tekrar ettim. Ayıldığı zaman pişman olacak.

Arkasını döndüğünde siren sesleri yakınlaşıyordu. Uğuldayan kulaklarım tüm sesleri birbirine karıştırdı. Elime damlayan kana baktım, benimdi.

Polisin ayak sesleri yaklaşırken, bana bakışlarında çok geride kalmış ama hala daha orada olduğunu bildiğim ruhuna son kez baktım. Aşk, hiçbir zaman acı verici olmamalıydı.

"Ne düşünüyorsun?"

Gözlerimi araladığımda Teo kollarını bağlamış kapının girişinden beni izliyordu. Utançla doğrulmaya çalışırken bunun kötü bir fikir olduğunu anladım. "Çık buradan!"

Beni hiç duymamış gibi üstünü çıkardı. Kaslı vücudunu sergilerken pantolonuyla küvetin içine girdi. Ne yaptığını anlamaya çalışırken bana sessizce bakmaya devam etti. "Ne düşünüyordun?"

Çıplak şekilde suyun içinde otururken siyah gözleri asla gözlerimden ayrılmıyordu. Saçlarımı öne alarak çıplak göğüslerimi kapatmaya çalıştım. Bacaklarımı kendime çekerek cenin pozisyonunda oturduğumda buradan çıkmayacağını biliyordum.

"Hiçbir şey."

 Bakışlarım suya kaydığında ısrarla devam etti. "Benden sakladığın şeyi duymak istiyorum."

Kafamı kaldırıp meydan okurcasına gözlerine baktım. "Zihnimi kontrol etmeni isterdim."

Yüzünde ki ifadesiz tavırları şeklini korumaya devam etti. "Bunu yapabiliyor olsaydım neyi değiştirmemi isterdin?"

"Bazı şeyleri silmeni."

Bakışları, saklı kutunun içini aralamak istiyordu. Asıl istediği cevabı duyana kadar bırakmayacaktı.

"O defteri yaktığında bunu kendine yaptığını düşünmüştüm." 

Aramızda ki gerginlik artarken verebileceğim bir cevabım yoktu. 

"Hapisten çıktığını biliyor muydun?" Sorum karşısında afallamasını bekledim ama hiçbir tepki vermedi.

 "Evet."

Annemin tedirgin bakışları gözlerimin önüne tekrar geldiğinde kafamı boşluğa çevirdim. "Öyleyse neden girdiğini de biliyorsun"

"Her şeyi biliyorum ama neden uyuşturucu satıcısıyla beraber olduğunu hiç anlamadım."

Gözlerimiz buluştuğunda bunun altında yatan gizli cevabı gördüm. Dudaklarımı araladığımda kafamda oluşmaya başlayan kıvılcımları beraberinde getirdi. "Onu sen ihbar ettin."

"Sana yaptıklarından sonra bunu mu düşünüyorsun?" sesinde ki öfkeyi hissediyordum. Sorumu, diğer sırlarla beraber cevaplamayı es geçmişti. 

"Onu hala daha kabuslarımda görüyorum. Ne kadar korktuğumu anlayamıyor musun?"

Küvette doğrularak beni kendine çekti. Kucağına oturttuğunda tüm çıplaklığım ile üstündeydim. Utanmak bir köşede dursun, zihnimde ki sorulardan su kadar bulanıklaşmıştım. 

Elini kafama götürdü. "Burası" gözlerini ayırmadan parmaklarını kalbimin üstüne, göğsüme indirdi. "Ve burası artık tamamen bana ait. Onu o evde öldürmememin tek sebebi sendin. İhbar etmeseydim o seni öldürecekti." Kafamı kendisine doğru çekti. "Artık korkmana gerek yok. Ne hissettiğini biliyorum, yapabilseydim tüm hafızanı silerdim."

Ona bakmaya devam ederken aklımda söyledikleri yankılanıyordu. "Tüm acılarını yok etmek için herkesi öldürebilirim. Sırf sen, benden başka bir şey düşünme diye." 

Bu adam dedim kendime, tam şuan; karanlık koridordan çıkış yolunu göstermiyordu. O, tek çıkış yoluydu. Denizli'de evime son kez baktığımda biliyordum, artık o yoldan bir daha geçmeyecektim. Gizlediğim tüm sırlarımı benden daha iyi saklıyordu. Ben tozlanmış defteri zihnimin en kuytu köşelerine koyarken, o çoktan kelimeleri ezberlemişti. 

Siyah gözlerinin içine bakmaya devam ederken orada saklanmak istedim. Beni hiç bilmediğim diyarlara götürmesini, hiç koklamadığım çiçekler vermesini ve orada sonsuza kadar benimle kalmasını istedim. Bu duyguyu daha önce tattığımı sanmıştım, oysa ki bu sadece ona özel yaratılmış bir histi. 

Ölçüsüz bir heyecan, kritersiz bir macera gibiydi. Bunca zaman hissettiğim her şeyi bozmaya emin bakışları, içimde ki denizi aşıp dışa vuruyordu. Bu, hiçbir kitapta yazmayan türden bir duygu. Ve artık kendime gizleme gereği duymuyordum.

"Benimsin."

Dudaklarımız buluştuğunda içimde ki patlamalar çoğaldı. Bacaklarımı ona daha sıkı sardığımda dokunuşları buna karşılık vermek istercesine sertleşti. 

Ağzımdan kaçan habersiz inleme fayans duvarlarında yankılanırken beni küvete yatırarak üstüme çıktı ve bacaklarımın arasına yerleşti. Su, göğüslerimi meydana çıkaracak kadar altımda kalmıştı. Artık düşünmek istemiyordum. 

Dudakları ahenk ile beni öperken çıkardığı hırıltılar başımı döndürüyordu. Duygularım birbirine girerken dudaklarını boynuma yöneltti. Öpücükleri küçük ısırmalara dönerken daha fazla dayanamadım.

"Yap." 

Büyük bir acı boynumdan, göğsüme kadar inerken bacaklarımın arasında hissettiğim zevkte kaybolmuştum. Yanlış değildi, doğru olmamak için bir sebep de yoktu. Artık ona teslim olduğumda, geçmişte kalan her şey ile son bir kere daha vedalaştım. 

MÜHÜRWhere stories live. Discover now