Paramparça

1.1K 85 11
                                    

Derin, dipsiz bir kuyu gibiydi bakışları ve yol boyunca tutsak etmişti beni tenhalığına.

Çenesine dayadığı uzun parmaklarıyla, hiç konuşmadan dikkatlice yüzüme bakıyordu.

Ara ara gözlerini kapatıp dakikalar sonra açtı. Varlığımı teyit ediyor, burada olduğuma inanamıyordu.

Derin derin nefesler alıp yavaş yavaş geri veriyordu. Ciğerlerine kokumu biriktiriyordu sanki.

Karşımda oturan adamın her hücresi aşıktı bana.
Şükreden bakışları aşık, yorgun bedeni aşık, kurumuş dudakları dahil aşıktı.

Neydi beni senden ayıran Ruslan Ahmalov? Ne çaldın benim hayatımdan?

Tanrı neden benimle cezalandırıyor seni?

Helikopter yavaşlayıp inişe geçtiğinde bitirmiştim gözlerimizin sessiz savaşını.

"Nereye geldik?"

Helikopterin küçük penceresi yeşile boyanmıştı sanki.
Ormanın içinde, heybetli ağaçların arasında küçücük görünen müstakil bir evin bahçesine iniş yapıyorduk.

"Evimize" dedi.

Kırk yıldır burada aynı yastığa baş koyan karı kocaymışız gibi çıkmıştı sesi.

Ben her akşam elimde çayımla, bahçede oturup onun işten gelmesini beklemişim, o gelirken en sevdiğim çöreklerden getirmiş gibiydi.

Evli miydik Ruslan Ahmalov biz seninle? Hayatımın neresindeydin sen benim.

Helikoptere bindirdiği gibi, yine aynı şekilde kollarımın altından tutarak indirmişti beni.

Annemlerin bindiği helikopter ortalıkta görünmüyordu.

Önden o, arkadan ben ağır adımlarla kapıya doğru yürürken o hatıraların yansımasını seyrediyor gibiydi.

Bense soru işaretlerinin yarattığı bilinmezlikleri bakıyordum.

Evin kocaman ahşap kapısını açıp önden girmem için eliyle işaret etti.

Yüksek duvarlı geniş bir hole açılmıştı kapı. Şaşkınlıkla etrafa bakarken içeriye doğru ilerliyordum.

Ruslansa sessizce arkamdan geliyordum.

Salon olduğunu düşündüğüm büyük odaya geldiğimde şaşkınlığımda bana eşlik etmişti. Boydan boya pencerelerle çevrili odada tek bir eşya bile yoktu.

Arkamda olduğunu sezdiğim adama dönmeden, gözlerim hala evi inceliyorken sormuştum.

"Eşyalar nerede?"

Adım sesleri duyulmuştu önce. Tam karşımda duran pencerenin önüne geçip cama sırtını dayadı.

"Seçecek fırsatımız olmadı."

Demek ki burada hiç yaşamamıştık.

"Beni neden buraya getirdin? Annemler nerede?"

Bir anlık korkuya kapılmıştım. Burada olmak huzursuz etmişti beni.

"Ne oldu sana Hazan"

Sorduğum sorulara cevap vermek yerine soru sormayı tercih etmişti.

"Annemler neredeyse beni oraya götür"

Kollarını göğüsünde birleştiğinde beni götürmeyeceğinin cevabını vermişti.

"Annemlerin yanına götür beni hemen!"

Sesimin şiddetini arttırmak hiçbir şey ifade etmemişti, hala aynı yüz ifadesiyle gözlerimin içine bakıyordu.

"Beni nasıl hatırlamazsın"

BALERİNWhere stories live. Discover now