ŞEHVET

14.5K 405 70
                                    

Yüzüme vuran güneşle uyanmak, gözlerimi gülümseyerek açmama sebep olmuştu. Biran olsun kendimi evimde hissetmek, ihtiyacım olan o mutluluk kırıntısıydı.

Bacaklarım bandajlanmış, üzerime yeniden temiz bir gecelik giydirilmişti, ne kadar derin uyuduysam hiçbirini hissetmemiştim.

Karnım o kadar acıkmıştıki, günlerdir hiçbir şey yememenin acısını şuanda çıkartıyordu sanki.

Cam asansöre binip mutfağın zemin katta olacağını düşündüğüm için zemin kata inmiştim. Üzerimde mini, beyaz saten bir gecelikle sanki terk edilmişçesine boş bu kocaman evde mutfağı bulmak için dolaşıp duruyordum.

Uzun uğraşlarım sonunda mutfağı hala bulamıştım. Daha fazla uğraşmak istemiyordum.
Dışarıda dikilen korumaya seslenip mutfağın yerini sordum.
"Hey baksana bu evde mutfak yok mu"
Ona seslendiğimi algılaması iki dakika sürmüştü
"Var Hazan Hanım"
Ben yüzünü ilk defa görüyor olsamda iki aydır burada olmamdan dolayı biliyordu sanırım ismimi, yoksa baleyle ilgili bir tipe benzemiyordu.
"Beni götürür müsün, bu labirentte bir yeri ancak haritayla bulabilirim"
Acaba her zaman mı bu kadar uzun sürüyordu algılaması diye düşündüm.
"Tabii"
Koruma eliyle sağ koridoru işaret ettiğinde onun öne geçmesi için gözlerimle işaret ettim.
Sağ koridorun sonunda bahçeye bağlı bir holden geçtik, düz devam ettiğimizde evden bağımsız mutfak sonunda çıkmıştı karşımıza.
"Asla bulamazmışım, teşekkür ederim" Koruma henüz cevap veremeden Ruslan Ahmalov her zamanki esrarengizliği ve gergin sesiyle aniden belirmişti
"Ne oluyor burada"
Koruma benden önce davranmıştı
"Hazan Hanım mutfağı sorunca ben de"
"Kes! Siktir git seninle sonra konuşucam"
Bütün damarları ortaya çıkacak kadar bağırıyordu
"Be-ben sadece karnım acıktı, mutfağı bulamayınca"
Saçlarımı kavrayıp beni mutfağa sürüklemeye başladığında, canımın ne kadar yandığını görmüyor olamazdı
"Bırak saçımı!"
"Bağırma!"
"Bırak o zaman!"
"Bana bağırma diyorum sana!"
Her bağırışımda şiddetini arttırıyor, her şiddetini artırdığında daha çok bağırıyordum.
"Çek elini!"
Mutfağa girdiğimizde kapattığı cam kapı bile şiddetine dayanamayıp tuzla buz olmuştu, beni kucağına alıp ada tezgahın üzerine oturtturdu, saç tellerim yetmezmiş gibi kocaman elleriyle çenemi kavramıştı.
"Bir daha bu halde değil başka bir adama, camların önüne bile beş metreden fazla yaklaşmayacaksın! Anladın mı beni"
Cebinden telefonunu çıkarıp bir numarayı aradı "Kızları mutfağa gönderin"
İki dakika sonra içeriye üç hizmetçi kız girmişti. Tek tek parmaklarıyla işaret edip emirler yağdırdı.
"Sen buraları temizle hemen"
"Sen yiyecek bir şeyler hazırla"
"Sen de Hazana giyecek bir şeyler getir"
Kızlar peki efendim diyip aldıkları talimatlara uymaya başlamıştı. Camları temizleyen kıza tekrar dönüp "Yemeğini yedikten sonra Hazanı arka bahçeye yanıma getirin, elini sıkı tutun kaybolmasın!"
Ruslan çıktıktan hemen sonra benim için kıyafet almaya gönderdiği kız gelmişti, demek ki bir yerlerde kestirme yollar vardı.

Üzerimi değiştirdikten sonra kıyafetleri getiren kıza Annayı sordum.
Hızlı bir şekilde bilmediğini söyleyip çıktı, Ruslanın Annayı öldürmüş olma ihtimalini düşünmek bile istemiyordum.

Yemeği yedikten sonra, arka bahçeye Ruslanın yanına gittim. Oturduğu koltuğun tam karşısındaki koltuğa oturup, hala saçma bir öfke krizi yaşamamışken vakit kaybetmeyip konuya girdim.
"Beni neden kaçırdın?"
"İzlemek için"
"Sen kendini ne zannediyorsun ya! Sırf birini dansını beğendin diye kaçıramazsın"
"Saçlarınıda beğendim"
Ses tonundaki rahatlık, iliklerime kadar hissettirmişti içimde yarattığı öfkeyi.
"Becerebiliyorsan kaç,kurtul"
"Kaçamam mı zannediyorsun"
"Ben seni Bolşoy sahnesinde, dokuz bin kişinin gözleri önünde kaçırdım, sen de öyle bir kaç ki,namıma yakışsın"
Dudağının kenarı kıvrılmıştı, kaçabilmeme ihtimal dahi vermiyordu.
"Bir ay, bir ay içinde bu Allah'ın belası yerden kaçacağım sen ve o aptal egonda bu sarsılmayı senelerce atlamayacaksınız"
"Heyecanla bekleyeceğim ama kunduz gibi sağı solu kazmadan mümkünse! bahçemi mahvediyorsun"
Bu ruh hastası adama daha fazla tahammül edemeyeceğimi anlamıştım, gitmek için ayağa kalktım
"Tünel kazmaya mı?"
"Çok komiksin gerçekten"
Eliyle bahçenin duvarlarını işaret etti
"Şu duvarların arka tarafına geçmen yeterli Hazan. Sana yemin ederimki seni evine kendi ellerimle götürürüm."
Hiçbir cevap vermeden uzaklaştım, buradan kaçacaktım bundan emindim ama şimdi halletmem gereken başka bir işim vardı.

Evin altını üstüne getirmiştim, girmediğim deliği kalmamıştı ama Annayı hiçbir yerde bulamamıştım. Ruslanın onu öldürmüş olabileceği düşüncesi beynimi tırmalıyordu. Öfkeden avuçlarım kaşınıyordu. "Ruslan nerede!" Akşam yemeği için masayı hazırlayan kızların hepsi birden bana dönmüştü.
"Ruslan Bey odasında Hazan Hanım"
"Odası nerede"
Kadın sorduğum soruya anlam vermemişti,şaşırmış bir tonda cevapladı beni
"Bu gün kaldığınız oda"
Hızlı hızlı merdivenleri çıkarken, kızlardan soruma cevap vermiş olan arkamdan geliyordu, "Hazan Hanım durun"
Ona cevap vermeden dan diye odaya girdiğimde beni neden durdurmaya çalıştığını şimdi anlamıştım.
Ruslan yatağın üzerinde oturmuş, kucağında çırılçıplak bir kadınla sevişiyordu.
İçeri girdiğim gibi kafasını bana çeviren kadını gördüğümde sanki olduğu yere çivilenmiştim. Bu nasıl olabilirdi

-Heyecanımdan ve sabırsızlığımdan dolayı biraz alel acele yazdığım ilk bölümlerde eksik düşünce yazıları, veya betimlemelerin olduğunun farkındayım ilerleyen bölümlerde daha dikkatli davrandığımdan emin olabilirsiniz
-Hikaye hakkındaki düşüncelerinizi, eleştirilerinizi ve votelerinizi bekliyorum🤍

BALERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin