5.İSABET

5K 249 27
                                    

Arka bahçenin heybetli ağaçları arasında bedenim varlığını inkar ediyormuşçasına sıska kalmıştı.

Adımlarım hızlı ama gözümün önüne gelen hatıralar soluk borumdan içeriye saplanmış bir hançer gibi yavaş ve nefesimi kesecek kadar keskindi.

""Ben bu gün kayıp ruhumu buldum Hazan"

Yüzümde cılız bir ıslaklık hissettiğimde elimin tersiyle sildim gözyaşımı.

'Ondan daha adi değilim'

Karşıma çıkan yüksek ve dikenli teller, Ruslanın tutsağı ve özürlüğün arasına çizilmiş bir huduttu.

Bedenimde hala tam olarak bile kurumamış onun vücuduna ait kanların izleri, elimde zaten atmayı yıllar önce bırakmış kalbi, çıkmayı ümit ettiği karanlıktan onun için yaktığımı düşündüğü sahte ışığımla, bir adım kalmıştı, zaten enkaz olan bir adımın ruhunu bile onda bırakmayıp, beni içine çektiği tutsağından kurtulmama.

"Şu duvarların arka tarafına geçmen yeterli Hazan. Sana yemin ederimki seni evine kendi ellerimle götürürüm."

Gözümün önüne gelen acı hatıraların her biri sadece nefesi kesmiyor aynı anda adımlarımıda ağırlaştırıyordu.

Arkamı dönüp son biz kez baktım tutsağıma.

Aylarca kaçmayı dilediğim bu cehennemden, beynim bedenime dört elle sarılmış, şimdi zorla ayırıyordu sanki beni buradan.

Anlamsız bir gülümse oluştu yüzümde.

"Öyle bir kaç ki namıma yakışsın demiştin Ruslan Ahmalov! bir elimde kalbin bir elim de ruhunla gidiyorum senden"

Başımı çevirip benim için açıldığını anladığım dikenleri tellerin arasından geçtim.

Hiç bir parçamı dikenli tellerde bırakmadan.

Özgürlüğe attığım ilk adımda kocaman bir nefes aldım. Aylardır aldığım ilk nefes gibiydi. Tekrar nefesimi kesebilecek kadar derin, bağımlı edebilecek kadar çelişkili.

Duyduğum silah sesi aniden dizlerimin bütün bağını çözmüş, beni özgürlüğün ilk adımında yere sermişti.

Hemen arkasından bir ses, bir ses ve bir ses daha.

Hiç bitmeyen, ardı arkası kesilmeyen silah sesleri başladığında arkamı dönüp baktım sesler ön bahçeden geliyordu.

Dudaklarımın arasından çıkan feryat, bir bebeğin anne rahminden ayrıldığı anda ağlaması, üşüdüğümüzde tüylerimizin ürpermesi kadar içgüdüseldi.

"RUSLAAAAN!"

Attığım çılığın, savaş muharebesinin ortasındaki Ruslanın kulaklarına ulaşabilmesiydi şimdi tek ümidim.

Aptalca, anlamsızca ya da canice. Biliyorum ve farkındayım. Bir insan ne kadar aptal olabilirse o kadar aptal olduğumun farkındayım.

"Hazan! korkma gel buradayım"

Ormanın içinden beliren Ahmet bana elini uzatıyordu.

Korku bedenimi ele geçirdiğinde hıçkırıklarım dudaklarımdan çıkacak her sözcüğün önüne geçiyordu.

Ellerimden tutup beni ayağa kaldırdığında yaşlarınının arasında kaybolmuş gözlerimin içine bakmaya çalışıyordu. Kadife gibi sesinden çıkan sözcüklerin kulaklarıma ulaşamadığından habersizdi.

"Korkma bitti kurtuldun"

Karşısındaki aptal kadının celladı için korktuğunu bilmiyordu, bilemezdi.

Sesimi duyurmaya çalışıyordum. Karşımdaki adama değil, Tanrı'ya...

"Ona"

Okyanusun derinliğinde nefes almak kadar zordu şu an konuşabilmek

"Ona bir şey olmasın"

Ahmet beni kucağına aldığında, bedenim yer çekimine karşı koyamayacak kadar yerin dibinde hissediyordu kendini.

Ormanın içinden biraz daha yürüyüp karşımıza çıkan siyah lüks bir minibüsün içine bindiğimizde bedenim yarı baygın bir haldeydi.

İçinde 5 adam vardı 4 ü minibüsün içine döşenmiş bilgisayarların başında oturuyordu ve hiç susmayan telsiz sesleriyle yankılanıyordu içerisi.

"Batı 28-C de 22 keskin nişancı dikkatli olun"

"Ormandaki bütün korumalar ön bahçeye desteğe geliyor tim 3 geriye açıl!"

"Çok kalabalıklar!"

"Ahmolava 5.isabet! ölmüyor amına koduğumun herifi ölmüyor!"

Son duyduğum beni neye uğradığıma şaşırtmıştı.

Elinde telsizse karşımda oturan adamın yakasına ne ara yapıştığımın farkında bile değildim.

"NE DİYOR O ADAM! NE DEMEK 5.İSABET"

Beni dizginlemeye çalışan Ahmet aynı zamanda bağırıyordu.

"Kapat şu telsizin sesini!"

"Hazan sakin ol bir şey yok"

Gözlerimin içine korkuyla bakan adamın yakasını bırakıp bu kez arkamda beni tutmaya çalışan adama dönmüştüm.

"Aç kapıyı gidicem! Aç kapıyı Ruslana gidicem onu öldüyorsunuz"

Yakasındaki ellerimi tutup sakince konuşması beni daha da çileden çıkarıyordu.

"Hayır Hazan sakin ol kimsenin öldüğü yok"

Sağımda duran bilgisayarları, yerinden söküp etrafa fırlatmaya başladığımda hepsi birden beni tutmaya çalışıyordu.

"Açın kapıyı diyorum size! Açın kapıyı gidicem!"

Ahmetin belli belirsiz sesini duymuştum.

"Yorgi iğneyi getir"

Bedenime saplanan iğne aniden beni yere serdiğinde, gözlerim kararmadan önce dudaklarımdan çıkan son söz onun ismiydi.

"Ruslan"

BALERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin