TUTSAK

18K 519 189
                                    

Gözlerimi açmak, en uykusuz gecelerimin sabahında bile bu kadar zor olmamıştı.

"Neredeyim ben?"

İçinde sadece çift kişilik yatağın olduğu bir odadaydım, hemen kalkmayı denediğimde ensemden bütün vücuduma acı bir uyuşma yayılmıştı, her yerim mosmordu, üzerimde beyaz saten bir gecelikle penceresi bile olmayan karanlık bir odanın içindeydim.

Kalkmak için kendimi zorladım, ama beynim kaslarıma bu emri gönderemiyordu. Ellerimle bacaklarımı tutup yatağın içinden çıkardım. Yataktan tutunup zorla ayağa kalktığımda bacaklarımın beni taşımadığını tekrar yatağa düştüğümde farkettim.

Yaklaşık beş dakikadır kimse yok mu diye bağırıyordum, her bağırışım sırtıma saplanan hançer gibi yakıyordu canımı.

Sonunda bir kilit sesi gelmişti. giyiminden hizmetçi olduğunu anladığım genç bir kadın girdi içeri, "Hazan Hanım iyi misiniz?"

"Beni tanıyor musun? Ne oldu bana, neredeyim ben"

Bana cevap vermiyordu hatta sanki sorularımı duymuyordu.
Elinde getirdiği mavi elbiseyi işaret etti. "Hazan Hanım bunu giymeniz lazım"
"Sana diyorum duymuyor musun beni, neresi burası"
Kadın telaşlanmıştı ama yinede cevap vermiyordu.
"Hazan Hanım lütfen bana yardımcı olunda size bu elbiseyi giydireyim. Sorularınızın cevabını verebilecek kişi ben değilim"

"Neden giyecekmişim bunu, kimsiniz siz"
Her sorduğum soru cevapsız kalıyordu, daha fazla diretebilecek gücüm yoktu, kadının yardımıyla elbiseyi giymeye başladım.
Turkuaz renginde, uzun tül etekli, sırtı full açık önden sadece göğüs uçlarımı kapatan bir elbiseydi bu.
Kadın elindeki siyah uzun ceketide üstüme giydirip düğmelerini ilikledi, kapıyı tıklattığında iri yarı bir koruma tarafından açılmıştı kapı.
"Ya siz kimsiniz, niye kimse cevap vermiyor bana"
Koluma girip yürümem için hafifçe beni çektiğinde başıyla yaklaşıp sessizce konuştu "Hazan Hanım lütfen sessiz olun, bu sizin iyiliğiniz için" kadının tedirgin hareketleri, kapıda bekleyen korumalar, beni gerçekten korkutmaya başlamıştı içinde bulunduğum bu durum.

Uzun koridorları hizmetçinin kolunda yürüdüğümde büyük bir kapının ardından açılan kocaman boş bir salona gelmiştik. Duvarları çok yüksek yerlerse parke zeminle kaplanmıştı. Dikdörtgen bir salondu burası, tek ayrıntısı karşı duvarının boydan boya siyah camla kaplı olmasaydı.

Hizmetçi kadın üzerimdeki ceketin düğmelerini açmaya başlamıştı.
"Ne yapıyorsun!"
"Hazan hanım eğer yaşamak istiyorsanız her zaman yaptığınız şeyi yapın bale yapın"
"Neyden bahsediyorsun sen ayakta durmaya bile gücüm yok"

Kadın bana cevap bile vermeden kapıdan çıkıp gitmişti, o camın arkasında biri ya da birilerinin olduğuna emindim. Zorda olsa yavaş yavaş camın önüne gittiğimde iki elimle tutundum simsiyah cama.
"Kimsin ya da kimsiniz benden ne istiyorsunuz neden beni buraya getirdiniz" Ağlamak istemiyordum ama kendimi durduramıyordum cama her vuruşumda, yumruklarımında hıçkırıklarımında şiddeti artıyordu.
"Ne istiyorsunuz benden"
Gözlerim kararmaya başladığında bacaklarım yeniden özgürlüğünü ilan etmişti, bayılmıştım.

Sırtım yumuşak zemine değdiğinde birinin beni yatağa yatırdığını anlamıştım gözlerimi aralamaya çabalasamda bu savaşta hep mağlup geliyordum. Kulağımın dibinde mırıldanan bu ses bu kez yabancı gelmemişti bana.

"Seni bu gün azad ediyorum"

**
Tam on gün, on gündür burada neden ve kim tarafından tutulduğumu hala öğrenememiştim. On gün boyunca her gün, aynı hizmetçi kadın bana yeni bir kıyafet getirip büyük salonda dans etmemi istedi, on gün boyunca camı yumruklayıp küfürler ettim, ellerim mosmordu yinede hiçbir fiziksel acıyı hissetmiyordum artık, delirdiğimi düşünmeye başlamıştım.

Elinde yeni bir elbiseyle yine gelmişti.
"Adını bari söyle bana"
Yutkundu, emin olamamıştı yine de sessizce fısıldadı "Anna"
Elinden elbiseyi alıp hiç zorluk çıkarmadan bu kez kendim giymiştim, uzun koridorlarda Anna da korumalar da bu kez benim arkamdan yürüyordu.

Büyük salona girdiğimde uzun tül eteğimden bir parça koparıp saçımı başımın üzerinde topuz yaptım. Üzerimdeki yeşil elbiseyi çıkardım, artık salonun ortasında çırıl çıplaktım.

Müzik kesildiğinde kaç saattir bale yaptığımın farkında bile değildim. Terden çıplak vücudum sırıl sıklam olmuştu, topuz yaptığım saçlarım çoktan dağılmıştı. Dizlerimin üzerine çöktüğümde nefes nefese kalmıştım, nefesimi toplayıp yerden kalktığımda çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Kapıya yaklaştığımda arkamda duyduğum adım seslerine aldırış etmeden ilerlemeye devam ettim. İstediğim olmuştu, salyangozu kabuğundan sonunda çıkarmıştım.

"Dur"
Sesi gür ve emrivakiydi
Durdum, ama yinede kafamı çevirip bakmadım.
Uzun boylu, kemikli suratı, kaslı vücuduyla, elinde az önce salonun ortasında çıkardığım elbiseyle tam karşıma dikilen bu adam kimdi, beni burada neden tutuyordu.
Elindeki elbiseyi gözleriyle işaret edip konuştu
"Bunu giymeden burandan çıkamazsın"
Sesi öfkeliydi

Elindeki elbiseyi alıp yavaş yavaş giyerken aynı zamanda tam gözlerinin içine bakarak konuşmaya başlamıştım.
"Kimsin, benden ne istiyorsun bilmiyorum ama seni bu yaptıklarıma pişman edicem"

Beni sertçe döndürüp yine aynı sert haraketle elbisemin fermuarını çektinden sonra bir eliyle saçlarımı kavrayıp başımı yeniden gözlerinin içine bakacak pozisyona getirecek kadar geriye çekti, tam dudaklarını aralayıp bir şey söyleyecekken durdu, vazgeçti. Elini sertçe saçlarımın arasından çekip arkasını dönüp yürümeye başladı.
"Adın ne!"
Sırtı dönük yürümeye devam ederken verdi cevabını
"Ruslan Ahmalov"
Benim aksime şimdi daha sakindi.
"Beni neden kaçırdın!"
Yavaşça yüzünü döndü
"İzlemek için"
Aldığım cevap içimde tarifi mümkün olmayan bir nefret yaratmıştı, Karşımda duran adam nasıl bir ruh hastasıydı, içimden çıkan ateşi dizginleyemiyordum.
"On gün, bir ay ya da bir yıl sonra"
Gözlerimin içine merakla bakıp devam etmemi bekledi.
"Beni bulacaklar ve o güne kadar bana işkencede etsen sana bu hazzı bir daha yaşatmayacağım Ruslan Ahmalov! "
Şimdi o da en az benim kadar öfkeliydi.

Hızlıca boynuma yapıştı, baş parmağıyla tam Adem elmamın üzerine baskı yaptığında oksijen bedenimi terketmişti.
Bağırıyordu, öfkeden deliye döndü.

"Bütün dünya bir olsa! Seni buradan kimse çıkaramaz! Ve seni öyle bir hale getiririmki! Artık öldür diye yalvarırsın!

"Bütün dünya bir olsa! Seni buradan kimse çıkaramaz! Ve seni öyle bir hale getiririmki! Artık öldür diye yalvarırsın!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
BALERİNWhere stories live. Discover now