Pembe Panjur

5.1K 272 43
                                    

Elleriyle gözyaşlarımı silerken, bütün kötü günlerin bittiğini söylüyordu. Onun dudaklarından çıkan her sözcük kalbimin duymayı beklediği şiirler gibiydi.

Bizi yargılayacak, anlayamacak belki de engel olacaklar.
Belki de çekeceğimiz acılar yaşadıklarımızı arattıracaktı bize.
Yine de bırakmasın istiyordum elimi.
Sessiz sessiz fısıldadım ondan başka kimse duymasın diye.

"Sen elimi tutarken her şeye katlanabilirim."

Onun konuşması benim aksime haykırır gibiydi.

"Ölürken bile tutacağım"

Dudaklarım usulca yaklaştığı dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.

"Seni seviyorum Ruslan"

Benim küçük öpücüğüm ona yetmemişçesine tekrar öptüğünde beni, okyanusun dibinde son anda boğulmaktan kurtulmuş gibi derin bir nefes verdi.

"Seni seviyorum Hazan.
Haddimi aşacak kadar.
Sonsuz,
Soluksuz,
Nefesini bile kesebilecek kadar,
çok seviyorum seni."

Ayağa kalktı.
Elini uzattı.

Hiç düşünmeden tuttum elini.

"Gidiyoruz" dedi.

Nereye der gibi baktı gözlerim.

Dudağının kenarı kıvrıldığında, gözlerimin sorduğu soruyu anlamıştı.

"Evimize"

Sabaha karşı Rusya'ya vardığımızda, uçağın iniş yaptığı ev bildiğim bir yer değildi.

Bu evde tıpkı Ruslanın Moskova'da ki evi gibi ormanın yeşillikleriyle birleşmiş bir evdi.

Üç katlı, en üst katında terası, orta katında sonsuzluk havuzu, bahçesinde rengarenk çiçekleri olan muazzam bir evdi burası.

Gözlerim evin her köşesini görmek istiyordu. Ben etrafa dikkatlice bakarken, en az benim kadar dikkatli bakışlarıyla eve değil bana bakan Ruslana çevirmiştim başımı.

"Beğendin mi" dedi

"Bayıldım! Çok güzel"

Ellerini havaya kaldırdı. Parmaklarıyla klavyenin tuşlarına basıyormuş gibi işaretler yaptı.

"Burası artık Hazanla Ruslanın Pembe Panjurlu Aşk Yuvası"

Kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım çünkü bu kelimeleri Ruslanın ağzından duymak komikti.

"Ben pembe panjur göremiyorum ama"

O da gülmüştü.

"Onu görmüş gibi yaparsın artık Hazan yani Ruslan Ahmalov pembe panjurlu evde oturuyor mu desin millet bizimde bir ağırlığımız var"

Benim gibi o da gülüyordu.

"Desinler ne olacak, Hazan istedi dersin"

Yanıma geldi. Elleri belimdeydi.

"Desinler sevgilim, istersen duvarları da boyatayım pembeye"

Gözleri dudaklarımdaydı. Beni tam öpeceği sırada durdurdum onu.

"Ne dedin sen"

"Hazan gerçekten mi pembe ya"

"Onu demiyorum ya ondan önce ne dedin"

"Desinler dedim"

"Ondan sonra"

Alt dudağımı dudaklarının arasına aldı.

"Sevgilim dedim"

Hoşuma gitmişti.

"Hoşuna mı gitti"

"Yoo öyle duymadım diye"

"Hazan böyle tek taraflı romantiklik olmaz ama seninde bir şeyler yapman lazım ilişkimizin cicim ayları için"

Boynuna onu uyarabilecek minik bir öpücük bıraktığımda ne demek istediğimi anlamıştı.

"Hazan hepsi senin zevkine göre döşensin diye bu evde bir tane bile eşya bıraktırmadım. Yapma! Bak durduramayız kendimizi günlerce parkenin üstünde sevişiriz ha benim için sorun değil ama sana kıyamam"

Kıkır kıkır gülüyordum.

Bir kez daha öptüm boynunu

"Alt tarafı bir kere öptüm ne ara getirdin konuyu sevişmeye"

Elimi tuttu ve ikimizi de yürütmeye başladı. Adımları uçağa doğruydu aceleciydi.

"Nereye ya"

"Otele"

"Ben daha evimin içine bakacaktım"

"Geliriz üç dört sonra"

Hin bir gülüş vardı yüzünde.

Uyuyan yılanı uyandırmıştım.

- O kadar kasvetli bölümlerden sonra şöyle içimizi ısıtacak çıtır bir bölüm yayınlamak geldi içimden umarım beğenmişsinizdir.

-Voteleriniz ve yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim🤍

BALERİNWhere stories live. Discover now