30 ⋆we're all lost stars⋆

390 36 21
                                    

×Selamlar! Bu bölüm tam tamına 1670 kelime yani kitabın yeni en uzun bölümü, bol bol yorum bırakmayı ve oy vermeyi unutmayın<3 İyi okumalar!!☄

rosé

"Kızlar! Duydunuz mu? Tae Ri'nin sözleşmesi feshedilmiş. Sonunda şirketten siktir olup gidiyor!"

Jennie'nin hızla pratik salonuna girerken söyledikleri hepimizin ağzını bir karış açık bırakmıştı.

Biz ne olup bittiğine anlam veremeden sözlerine devam etti. "Hani geçenlerde Hye Jinlerle tartışırken bahsettiğim çocuk vardı ya Hyun Jun... Tae Ri'nin görüştüğü çocuk. PDnim bu ikisini kayıt salonunda sarmaşdolaş yakalamış! Hayır adam kendi gözleriyle görmese yine inanmazdı, içinde Tae Ri'ye karşı öyle bir güven vardı... ama kendi bilir bundan sonra-"

"Ah, bir dakika. Nasıl yani?" Lisa'nın şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.

"Basbaya yakalanmış. Bir de burada Roseanne'e laf ediyordu: yok yasakmış, yok kuralmış bilmem ne..."

Jennie'nin söylediği her şey beynimde tekrar tekrar yankılanırken kendimi yere bıraktım. Tüm bunlar benim de başıma gelebilirdi; benim de sözleşmem feshedilebilir, ben de şirketten atılabilirdim. Birdenbire tüm bunların farkına varmak Jungkook'a gerçekten haksızlık ettiğimi düşündürmüştü. O her zamanki gibi haklıydı bense fazlasıyla düşüncesizdim.

"İnanılacak şey değil... Tamam sevmiyorduk ama onca yıllık emeği vardı sonuçta."

"Jisoo unnie keşke herkes senin gibi iyi niyetli olsa." diyordu Jennie somurturken. "Emin ol yaptıkları zorbalıklar gün yüzüne çıkmış olsaydı çok daha önce şutlanmaları gerekirdi. Hye Jin'in de ondan arta kalır tarafı yok umarım arkadaşının peşinden defolur gider."

Birkaç dakika içinde herkes bir çember oluşturacak şekilde parkelerin üzerine oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı. Sessizliği Lisa bozdu.

"Ah tanrım... Roseanne ciddi anlamda verilmiş sadakan varmış. Ya seni fark etselerdi? Düşüncesi bile... nasıl denir ki ürkütücü?"

Jisoo kıkırdadı. "İlk kez bu kelimeyi kullandın Lisa! Acayip hızlı gelişiyorsun."

Lisa, Jisoo'nun iltifatına sırıtırken başımı, kollarımı sardığım dizlerime yaslandım. Gerçekten ya bizi fark etselerdi... o zaman böyle rahat olabilir miydim? Şarkı söyleyerek ve dans ederek geçirmiştim yıllarımı, ne yapardım şirketten gitmem gerekseydi? Okula devam edecek bilgi birikimim yoktu. Aile şirketine girebilir miydim? Muhtemelen hayır, benim gibi bir hayal kırıklığına kim bir şeyler emanet ederdi ki? Güldüm.

"Jungkook'un beyni gerçekten çalışıyormuş Roseanne. Yani ne bileyim, o gittikten çok az bir zaman sonra tüm bunların yaşanması ciddi anlamda şaşırtıcı. Sanki her ihtimali düşünmüş gibi."

Jennie'nin sözlerine gülümsemekten başka bir şey elimden gelmedi. Jungkook'un gitmekten vazgeçmesi için ne kadar saçma bahaneler sıralamıştım o gün dönme dolapta. O sahneler aklına geldikçe benimle alay ediyor mudur acaba diye düşündüm içimden... etmemesini diledim. Çünkü hayatımda o günden daha fazla çaresiz hissettiğim başka bir gün olmamıştı.

Yalnızca birkaç yıl demişti söz hakkımızı kazanacağımız birkaç yıl. Beraberliğimiz için ödenmesi gereken küçük bir bedel.

Peki ya sonra? Sonra gerçekten beraber olabilecek miyiz? Korkusuzca yaşayabilecek miyiz her şeyi? O aptal peruklara, gözlüklere ihtiyaç duymadan sergileyebilecek miyiz aşkımızı? Aşkımız tüm bunları aşmak için yeterli gelecek mi?

prom queen ✘ rosékookWhere stories live. Discover now