20 ⋆my beautiful disaster⋆

461 44 7
                                    

×Bölümü medyadaki şarkıyla
okumanız tavsiye edilir.

roseanne:
bugün Mi Cha ile kıyafet bakmaya çıktık.
birbirimize uyan kıyafetler seçtik baloya beraber katılıyoruz ya :D

roseanne:
çok güzel ışıltılı bir elbise aldım! sana ipucu vermeyeceğim, o gün gelince görürsün. :)

roseanne:
siz peki?

roseanne:
so young'la takım mı giyineceksiniz?
ah tanrım... umarım giyinmezsiniz yoksa sen şeker patlaması geçirirken ben, gıcıklık patlaması geçiririm.

roseanne:
ne yapıyorsun, hazırladın mı kıyafetini?

jeonjungkook:
maalesef.
sınav aralıkta biliyorsun,
bir aydan çok daha az kaldı.
çalışıyorum.

roseanne:
haklısın mezuniyete daha birkaç ay var ama ne bileyim Mi Cha'yı öyle heyecanlı görünce ister istemez ben de acele ettim. :)

roseanne:
sınav için gerginsin değil mi?

jeonjungkook:
evet. çok.

roseanne:
jungkook... gerçekten çok çalıştın.
yapacaksın, inanıyorum.
bursa falan başvurdun mu?

jeonjungkook:
kore ve yurtdışı olanaklarını deniyorum.
ama her şeyden önce sınav sonucuna bakıyorlar. sınavdan sonra netleşecek her şey.

roseanne:
anladım...

roseanne:
ne olursa olsun, seni hep destekleyeceğimi biliyorsun değil mi?

jeonjungkook:
biliyorum.

roseanne:
")

*

jungkook

"Yeter artık, burnun kanayacak Jeon... Bu kadar çok ders çalışmak sağlığın için iyi değil. Dışarı çık bir nefes al tanrı aşkına!"

Kafamı matematik kitabından kaldırıp arkama yaslandım. Jisung'un şaşkın bakışlarını çalışmalarım üzerinde gördüğümde çoktan kelimeleri ardı ardına sıralamaya başlamıştı. "Ah tanrım... Bunlar da ne böyle? Çift dikiş ilerlediğim hâlde hiç tanıdık gelmiyor bu formüller... Logartima mıydı logratima mıydı bir şey vardı..."

"Logaritma."

"He, o işte.. seviyorum o konuyu hiç sayı yok... Ya da trigonometri miydi.. Ah her neyse umrumda değil ölene kadar burada köfte pişireceğim zaten."

Gözlerimi devirdim. Hayatımda Jisung kadar boş yapan başka bir insan daha tanımıyordum. Yaşıtlarım gece dershanelerinde sessiz bir ortamda rahatça ders çalışırken benim bu denli dikkat dağıtıcı bir ortama mahkum olmam haksızlık gibi geliyordu.

İçim daralıyordu, aniden oturduğum yerden kalkıp çatıya gitmek üzere büfenin arka çıkışına doğru ilerledim. Kapıyı açtığım an içeri dolan serin hava ciğerlerimi acıtırken dışarı çıktım. Her zamanki aptal merdivenlerden çıkıp çatıya ulaştığımda rüzgâr, uzun zamandır kesmeye fırsat bulamadığım saçlarımı bana hatırlatırcasına yüzüme savuruyordu.

Son zamanlarda ciddi anlamda kendimi ihmal etmiştim... Ne hobilerime vakit ayırabiliyor ne de dinlenebiliyordum. Okula gitmek bile zaman kaybı gibi gelmeye başlamıştı..

Birkaç adım atıp tırabzanlara yaslandığımda Seul tüm ihtişamıyla önüme serilmişti. Birkaç saat içinde gökyüzünün aydınlığa teslim olacağını bilmek, uzun ve yorucu bir diğer günün daha yolda olduğunu hatırlatıyor içime tarifi imkansız bir bıkkınlık çöküyordu. Ardı ardına sıralanan tüm bu günler beni uzun yıllardır beklediğim hayatımı iyi ya da kötü değiştirecek, bana gelecekle ilgili bir yol haritası verecek o güne doğru iteliyordu. Korkuyordum.

Binalardan yansıyan birkaç ışık hüzmesi dikkatimi çekerken derin bir nefes verdim. Herkes uyuyordu şimdi değil mi? Evet, muhtemelen o da uyuyordur...

Onu buraya çıkardığım gün aklıma geldi birden... gündoğumunu izlerken ilk kez yalnız değildim. Sarı saçları ne de güzel uçuşuyordu o sonbahar gününde... Her şey bir rüya gibiydi sanki, sabahına asla uyanmak istemeyeceğim bir rüya... Ancak her rüyanın bir sonu vardır.

O aptal adam olmasaydı bu durumda olur muydum diye tekrarladım içimden... böyle yorgun olur muydum o zaman? Hayat bu kadar zorlar mıydı beni? Bu kadar borcu bize yığmasaydı yaşam yine bu kadar boğucu olur muydu? Artık göndermeye dahi tenezzül etmediği üç kuruşa bu kadar ihtiyacım olmasaydı bu aptal büfede çalışmak zorunda kalır mıydım?

Zihnimden geçen her bir cümle gözyaşlarımı gözlerimden kurtarırken elimden onlara uyum sağlamak dışında bir şey gelmiyordu. Yavaşça yere çöküp tırabzanlara yaslandım, şehrin canlı sesi hıçkırıklarımı saklarken ağladım öylece. Haykırışlarımı kimse duymuyordu nasıl olsa, kimse göremiyordu beni. Yargılayacak kimse yoktu.

Kazanmak zorundaydım, elimden kayıp giden hayatımı geri kazanmam gerekiyordu... sevdiğim her şey için: kardeşim, annem ve onun için.

Bulunduğum hâli görsün istemiyordum: bu çaresizliğimi, tükenmişliğimi... beni böyle zayıf bilsin istemiyordum. Saklanmak istiyordum ondan.

Görmesin beni... elimden hiçbir şey gelmezken görmesin.

xoxo

Selamlar! Kore'deki üniversite sınavı bizim yks'ye benzer 'suneung' diye bir sınavmış ve bu sene kasımda yapılacakmış, bu hikayenin geçtiği paralel evrende de aralıkta yapılacak olsun dedim :d O yüzden çokdaşeetmeyiniz teşekkürlerr <3

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Selamlar! Kore'deki üniversite sınavı bizim yks'ye benzer 'suneung' diye bir sınavmış ve bu sene kasımda yapılacakmış, bu hikayenin geçtiği paralel evrende de aralıkta yapılacak olsun dedim :d O yüzden çokdaşeetmeyiniz teşekkürlerr <3

Bu arada hikaye çoktan 20 bölüm oldu bile! Ancak oy ve yorum ne yazık ki acayiiip az... oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!♡

prom queen ✘ rosékookWhere stories live. Discover now