12 ⋆promise? promise.⋆

530 48 5
                                    

jeonjungkook:
geçen gün neden gelmedin?
birini sana benzetir gibi oldum ama değildin sanırım.

jeonjungkook:
so young'la beni sen tanıştıracaktın hani öyle bir sözün vardı xd

jeonjungkook:
gelseydin ben sizi tanıştıracaktım,
o da gelmişti.

roseanne:
midem ağrıyordu kusura bakma.

jeonjungkook:
açlıktan olabilir mi?

jeonjungkook:
ah, tanrım! kaç gündür sana hamburger getiremiyorum onunla mı alakalı ki?

jeonjungkook çevrim dışı

roseanne:
sakın geleyim falan deme, eve almam

jeonjungkook:
nereden bildin :p
tam da tüm işi jisung'a yığıp sana hamburger getirmek üzereydim.

jeonjungkook:
sizin orada birkaç sipariş de var hem.
gelmişken sana da getireyim.
olur mu?

roseanne:
istemiyorum. getirme.

jeonjungkook:
biraz oturup muhabbet
etmez miyiz ama?

jeonjungkook:
sana anlatmak istediklerim var.
önemli baya.

roseanne:
şimdi yaz, önemliyse.

jeonjungkook:
hem seni de görmek istiyorum,
midem ağrıyor dedin yemek yemiyorsun biliyorum istemsizce endişeleniyorum. kaç gündür okula da gelmiyorsun.
bence bana epey uzun bir açıklama borçlusun.

roseanne:
neden borçlu olayım ki?

jeonjungkook:
çünkü birbirimize değer veriyoruz.
en azından ben sana değer veriyorum.

jeonjungkook:
beş dakikaya kapındayım.

jeonjungkook:
kapıyı açsan iyi edersin.

jeonjungkook çevrim dışı

*

jungkook

"Hadi ama Roseanne, hamburgerin soğuyacak." Neredeyse iki dakikadır kapının başında kapıyı açması için bekliyordum. İçeride olduğunun farkındaydım. "Kapıyı açar mısın?"

"Açarsam en kısa sürede gideceğine söz ver." İçeriden gelen boğuk sesle neye uğradığımı şaşırmıştım ancak hislerimin sesime yansımamasına dikkat ederek "Söz veriyorum." dedim.


Yavaşça kapıyı açtı ve geri çekildi. Kapının arkasındaydı belli belirsiz görünen sarı saçlarından başka hiçbir şey göremiyordum. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Evine ilk kez giriyordum. Daha önce onu evine bırakmıştım ancak hava epey karanlıktı ve Roseanne sarhoş haliyle beni resmen kovalamıştı.

Evi küçüktü ancak soğuktu, yerlerde halı yoktu. Hazır kış da kapıdayken nasıl oluyor da üşümüyor aklım almıyordu.

Hızlı adımlarla kanepeye oturdum, o da arkamdan gelip karşıma oturdu.

Ona dair fark ettiğim şey makyajla kapatmaya çalıştığı göz altı morluklarının daha da belirginleştiği ve yüzünün olduğundan daha solgun göründüğüydü. Yüzündeki hüzünlü ifadeyle biraz ölü gelini andırıyordu. Onun için endişeleniyordum.

"Seni doktora götüreyim ister misin?"

Kafasını beni reddedercesine salladı ve cebinden reçetesini çıkardı. "Gittim ben."

"Neyin varmış peki?"

Omuz silkti. "Önemsiz."

İkimiz de gözlerimizi birbirimizden kaçırıyorduk. Nedensiz bir sessizlik gelişmişti aramızda. Mesajlaşırken her şey daha kolaydı sanki.

"Ah, hamburgerin. Az kalsın unutuyordum." Hızla çantadan hamburger paketini çıkarıp eline tutuşturdum. O da aynı hızla paketi yanına koydu. "Yemeyecek misin?" Diye sordum aniden.

Yine omuz silkti. "Belki sonra."

"Buzlukta bir şeyler var mı? Ben güzel yemek yaparım, biliyor muydun? Bazen annem fazla yorgun olduğunda ben yemek yapıyorum ki çok kızıyor yaptığım zaman. Kıskanıyor galiba beni." Ben kelimeleri birbiri ardına sıralarken öylece bana bakıyordu. Ayaklandım ve buzdolabının kapağını açtım. Boştu, tam anlamıyla.

"Roseanne, burada hiçbir şey yok."

Mırıldanarak cevapladı. "Evet."

"Ne zamandan beri?"

"Bilmem."

Derin bir nefes verdim. "Ben birkaç dakika içinde geri döneceğim evde olacaksın değil mi?"

Çökmüş gözlerini bana çevirip gülümsedi. "Belki."

"Tamam, sana güveniyorum." Dedim çantamı omzuma takarken. "Ben gelene kadar hamburgeri ye olur mu? Söz ver."

"Söz." Yine gülümsedi. Ah tanrım... Ne yapmak istediğini bir türlü anlayamıyordum.

Evden çıkmamla 7/24 açık bir market bulup ev için gerekli alışverişi halletmem bir olmuştu. Yanımda çok bir şey yoktu olan para neye yetecekse onları almış, koşar adım Roseanne'in kapısında bitmiştim. Sözünü tutmasını umuyordum.

"Roseanne, ben geldim." Diyerek hafifçe kapıya vurdum. "Kapıyı açar mısın?"

Bu sefer geçen seferki gibi içeriden ses gelmiyordu tam dışarı çıkmış olabileceğini düşünürken duvara yapıştırdığı notu gördüm.

'Üzgünüm, dışarıdayım.'

Notu okur okumaz istemsizce derin bir nefes verdim. Elimdeki poşetleri kapısının önüne bırakıp hızla sokakta öylece bıraktığım motora bindim,
iş beklemez.

xoxo

Bu bölümden sonra hikayenin bambaşka bir yere sürükleneceğini bilmenizi isterim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bu bölümden sonra hikayenin bambaşka bir yere sürükleneceğini bilmenizi isterim. Bu sürüklenme çok daha önce olabilirdi ama neden bilmiyorum hikayelerimde giriş kısımları hep uzun oluyor, sanırım hikayeye zaman vermeyi seviyorum. :D

Ayrıca bu bölümle birlikte stok bölümler de bitti. Kurgusal anlamda uzunca kafa yoracağım günler epey yakın! Ama şansa bakın ki internet paketim bitmek üzere hahahaha :D Her neyse bir yolunu bulacağım. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

prom queen ✘ rosékookWhere stories live. Discover now