4 ⋆gorgeous chaos⋆

886 58 11
                                    

jeonjungkook:
hamburgeri yedin mi?

roseanne:
yiyeceğim demiştim.
ve yedim, teşekkürler. parasını bugün seni görünce vereceğim.

jeonjungkook:
parayı boş ver. karşılık olarak senden başka bir şey isteyebilir miyim?

roseanne:
ne gibi?

jeonjungkook:
okulun rehberlik departmanına gitmelisin. zorbalığa uğruyorsun ve daha önemlisi kendini aç bırakıyorsun.

roseanne:
dedim ya sana sorun yok.
önemli bir şey değildi, yalnızca kapı sıkışmış.

jeonjungkook:
hayır? basbaya kitlenmişti.

roseanne:
içeride olduğumu fark etmemişlerdir.

jeonjungkook:
sanırım bu konuyu daha fazla irdelememi istemiyorsun. irdelemeyeceğim o zaman, en azından şimdilik.

jeonjungkook:
peki bana neden yemek yemediğini söyler misin? yardımcı olmak istiyorum.

roseanne:
ah tanrım.. neden anlamak istemiyorsun? yemek yiyorum ben. bak yaşıyorum ki mesaj yazıyorum sana.

jeonjungkook:
önündeki tabağa neden dokunmuyorsun o zaman? bu okuldaki herkes sığır yahnisini sever. herkes. istisna yok.

roseanne:
demek ki varmış, ben sevmiyorum.

jeonjungkook:
ne seviyorsun? söyle, alacağım sana.

roseanne:
bir de açıklama yapıyorum...
gerçekten...

roseanne:
bu konu seni ilgilendirmemeli,
neden taktın ki bu kadar?

jeonjungkook:
çünkü üzgün görünüyorsun.

jeonjungkook çevrim dışı

*

rosé

"Al, sana hamburger getirdim. Sığır yahnisi sevmeyen ilk kişisin bu sana tebrik hediyem." Elindeki yemek kesesini masadan bana doğru ittirdi.

Hamburgeri ne ara aldığını merak etmiştim ancak sormadım. Omuz silkmekle yetindim. "Aç değilim."

"Neden tabağını doldurdun o zaman? Seyretmek için mi?"

O beni yemek yemeye zorlarcasına bakarken yahniden bir parçayı ağzıma götürdüm. Midem bulanıyordu, sabahtan beri kendimi zorlayarak yediğim her şeyi yeniden kusmam gerekecekti. Nedensizce kendimi kanıtlamam gerekiyormuş gibi hissediyordum ki bu çok gereksizdi.

"Şuradaki çocuklar bu tarafa bakıyor tanıyor musun?"

Sorusunun üzerine kafamı hafifçe sola çevirdim, Jae Min ve arkadaşlarından bahsediyordu. Yeniden önüme döndüm ve zorla bir kaşık daha aldım. "Evet, tanıyorum." Dedim, bir yandan da kusma dürtümü engellemeye çalışıyordum. "Şu sarı röfleleri olan Jae Min. Dün bana çıkma teklifi etti."

İlgisizce sıraladığım cümlelerin ardından aynı ilgisizlikle sordu. "Kabul edecek misin?"

"Bilmem," hafifçe ona doğru eğilip gülümsedim. "Edeyim mi?"

Arkasına yaslandı. "İyi biri olmadığını duydum. Sen bilirsin yine de."

Gülmeme engel olamıyordum. "Sence ben iyi biri miyim?"

Yüzü ifadesizdi. "Değil misin?"

"Bana ben olduğum için mi çıkma teklif ettiğini sanıyorsun?" Diye sordum yemekle oynarken. "Bana yaklaşan herkesin bir amacı var, bu hep böyle oldu. Şimdi sana bu kadar kolay güvenmemi bekleme." Bakışlarımı ona çevirdim, sakince beni dinliyordu. "Özür dilerim ama tanıyınca anlayacaksın. Sandığın gibi biri değilim."

Mırıldandı. "O yüzden yalnızsın demek..."

"Evet. Uzun süreli arkadaşlıklarım ol-"

"Hayır," diyerek sözümü kesti. "Ondan bahsetmiyorum."

"Neden bahsediyorsun?"

"Bu kadar popüler olmana rağmen neden tek olduğunu anlayamıyordum." Dedi kollarını göğsünde birleştirip. "Herkes seni tanıyor, tüm okul! Ama sen her seferinde yapayalnız kalıyorsun..."

Ben dediklerini sindirmeye çalışırken ayağa kalktı. "Öğle yemeklerine beni çağır, tabağındaki yemeklere bakıp da mideni bulandırmana gerek kalmaz böylece. Ben yerim."

Cevap vermemi dahi beklemeden kafeteryadan çıktı. Tabağı kenara çekip başımı masanın üzerine bıraktım. Ah cidden ama.. bana acımasına hiç gerek yok.

xoxo

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! İyi okumalar 💫

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! İyi okumalar 💫

prom queen ✘ rosékookUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum