28 ⋆c'est la vie, baby⋆

377 36 23
                                    

×Bu bölümü perşembe atayım dedim ama nedensizce yayımlama takvimini bozmak istemedim hahah neyse çok çok love you iyi okumalarrr :)

rosé

"Hadi ama Chaeyoung! Buraya kutlamaya geldik, yeniden ağlama..."

Jisoo'yu desteklemek adına Jennie de elini omzuma koymuştu. "Mi Cha ve Mia Shine 48'e katıldılar... Bu inanılmaz bir şey değil mi? Çıkış yapmaya o kadar yakınlar ki..."

"Kendini çok yoruyorsun. Ağlamaktan gözlerin şişecek Roseanne, gerçi zaten şişler ama..."

Lisa'nın sözleri üzerine kafamı yasladığım masadan kaldırdım. Jungkook gitti gideli neredeyse her gün ağlıyordum, kızlar da beni ne zaman durgun görseler ağladığımı sanıyorlardı. Şu an ağlıyor değildim ancak mutlu olduğum da söylenemezdi.

Kızlarla birlikte Mia ve Mi Cha'nın Shine 48* adlı idol programına katılmasını kutlamak için soju içmeye küçük bir lokantaya gelmiş, sığır yahnisi yiyorduk. Şehrin daha önce gelmediğim bambaşka bir ucunda bile onu hatırlatan bir şeylere denk gelmek çok üzüyordu beni. Özlüyordum onu... çok fazla...

"Evet, haklısınız." Dedim doğrulup arkama yaslandığımda. Yüzüme zorlama bir gülümseme yerleştirdim. "Sığır yahnisine bayılırım."

Mi Cha gülümsememin yapaylığını anlayacak oldu ki "Roseanne unnie biliyorum, Jungkook gittiği için üzgünsün ama... artık devam etmen gerekmez mi? Seni böyle görse eminim çok üzülürdü." Dedi yüzündeki tebessümle.

Kafamı salladım. "Muhtemelen."

Bu sefer gerçekten gülümsemeye çalıştım, kızlar için en azından bu kadarını yapabilmeliydim.

Birkaç dakika süren sessizliği ben bozdum. "Şirketin Hye Jin'i de yarışmaya göndermesine inanamıyorum..." dedim sojudan büyük bir yudum alırken. "Keşke gerçek karakterini herkes görebilse."

Hye Jin'in bir an önce elenmesini ve kızları rahatsız etmemesini diliyordum. Çünkü o ciddi anlamda kötü biriydi.

Jennie gözlerini devirdi. "Ah, Roseanne... bu sektör hakkında asla unutmamamız gereken şey ne biliyor musun? Herkes kameralara gösterdiği kadar. Kimse senin o kameralar kapandığında ne yaşadığını bilmiyor; nelerle boğuştuğunu, neler hissettiğini, neler hayal ettiğini kimse umursamıyor." Gülümsedi. "Tek yapmamız gereken kameralara gün boyu aptalca sırıtmak ve emin olun Hye Jin bunu büyük bir ustalıkla yapıyor."

"Aslında aktris olmayı cidden düşünmeli." Diyordu Mia, Jennie'yi onaylarken.

Her ikisine de katılıyordum. Sektör görünenden ibaretti. Ne kadar mutlu göründüğünüz, ne kadar iyi biri gibi davrandığınıza bağlıydı her şey. Kusursuz sahtelik, doğal gerçekliğin yerini almıştı.

"Sen mesela Roseanne... Neden tüm bunları yaşamak zorunda kaldın? Neden bu aptal düzen için en sevdiğinden kopmak zorunda kaldın?" Jennie'nin ardı ardına sıraladığı tüm o sorular canımı yakmıştı. "Ben, gerçekten anlam veremiyorum. Yemin ederim size işin içinde müzik olmasa burada bir saniye kalmazdım."

"Ya hep ya hiç..." diye mırıldandı Jisoo. "Ya hepsine göğüs gereceğiz ya da stajerlikle geçen onlarca sene çöp olacak. Biz cesur davranıyoruz kızlar, cesaretimizin meyveleri önünde sonunda toplayacağız ve o günün gerçekten yakın olduğunu hissediyorum."

Lisa elindeki bardağı büyük bir sevinçle havaya kaldırdı. "Aynen öyle, hepimiz başaracağız!"

Hep birlikte bardaklarımızı tokuşturduğumuzda kızların sevinç dolu kahkahaları, uzun zamandan sonra gerçekten iyi hissetmemi sağlamıştı. Mi Cha haklıydı, devam etmek gerekirdi. Ancak olmuyordu işte, onu yanımda hissetmeye o kadar çok alışmıştım ki... En çok korktuğum şeylerden biriydi oysa ona alışmak; kokusuna, gülen yüzüne, alnına düşen saçlarına, ellerimi ısıtan büyük ellerine ve ince ruhuna...
Ve yoktu şimdi. Ah tanrım... hiçbir şey onun eksikliğini dolduramazdı.

prom queen ✘ rosékookWhere stories live. Discover now