Buna verecek bir cevabım yoktu, sessizce iç çektim.

"hala dosyaya devam edecek misin?" kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. "bu kadar can teker teker giderken, üstelik bir arpa boyu yol alamayıp olduğun yerde sayarken hala devam etme konusunda inat ediyor musun?"

Şaşkınlığımın sesime yansımasına engel olamayarak sordum. "bunun sorumlusu ben miyim başkomiserim, benim yüzümden mi ölüyor o kadar insan sanki?"

"tamam ölen erkek arkadaşındı, tamam zor bir durum ama senin aşk acından doğan inadın kaç can daha alacak? Artık aleni bir şekilde sen bile canınla tehdit ediliyorsun. Elinde tuttuğun ipler sıkıyor işte seni, bıraksana kızım. Bırak da rahatlasana. Yapamadık işte, bu dosyayı da çözemedik."

Dolu gözlerimle öylece yüzüne baktım. "bu alınan canların hiçbirinin sorumluluğunu bana yükleyemezsiniz. Bir katilin elini kolunu sallayarak dolaşmasına izin veremeyiz."

"ama bu katil gün geçtikçe, bu dosya uğruna can almaya devam ediyor."

"biz peşini bırakınca duracağını nereden biliyoruz? Gidecek başka birini daha öldürecek belki. Siz yakalayamadım der peşini bırakırsanız, başka biri yakalayamadım der peşini bırakırsa böyle böyle daha da güç alıp devam etmez mi yakıp yıkmaya, can almaya? Bir yer de duracağının garantisini size ne veriyor?"

"en azından şu an neden durmadığını biliyoruz, bu dosya yüzünden."

"oldu, dursun diye peşini bırakalım başkomiserim. Ödül olsun şerefsize. Bunu mu yapalım?"

"ben artık gırtlağa kadar doldum Miray. Bu dosya uğruna bir cinayete daha sabrım kalmadı. Sen de gereksiz duygusallığın bir kenara bırakıp mantıklı düşün."

Burnumdan öfkeli bir nefes verip dolu gözlerim ile arabama bindim. Başkomiserin ve ekiplerin arka tarafımda kalmasına dayanarak kendimi kasmadım ve yaşlarımı serbest bıraktım.

🔪🚨⚰️

Öylece arabamın şoför koltuğunda otururken cam tıklandı. Kafamı sola çevirdiğimde başkomiserime baktım. Eliyle gel işareti yaptı.

Kapıyı açıp aşağı indiğimde sert bakışları ile karşılaştım. "dosyanı bırakıp nereye gidiyorsun? Geç şuraya."

"ben sadece biraz sakinleşmek için uzaklaşmıştım."

"geç dedim." dedi ve önden yürümeye başladı.

Olay yerine tekrar geldiğimde bir olay yeri inceleme memuru yanımıza yaklaştı, başıyla ikimize de selam verdi ve direkt konuya girdi "şehit edilen memurların isimleri Mehmet Akça ve Sinan Koçak"

"ailelere haber verildi mi?"

"vermedik henüz başkomiserim, hastaneden arayacağız."

"tamam. Bitti mi işiniz?"

"evet, olay yeri çalışmasını tamamladık."

"dosya üstüne konuşmaya gerek yok, tutanağı Miray komiser tutar. Ney, neden oldu o iyi biliyor zaten." başlı başına imalı sözlerinden oluşan cümlesi bitince bakışları bir iki saniye bana değdi ve tekrar olay yeri inceleme memuruna döndü. "evlere dağılabilirsiniz. Adli tıptan gelecek raporlardan sonra Miray komiserinizin emriyle hareket edersiniz. "dedi ve arabasına doğru adımladı.

Arkasından ben de memurlara iyi akşamlar dileyip arabama geçtim. İkimizde araçlarımızın içindeyken ön camdan bakışlarımız değdi ve inatla gözlerinin içine baktım, sinmenin bir lüzumu yoktu. İma edildiği gibi bunların yaşanmasına sebep olan bir suça sahip değildim.

UÇURUM KATİLİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora