Selen göz devirdi ve banyoya yollandı. Ben de ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

Önce mutfağa gidip bir su içtim. Ardından salona geçip, koltuğa oturdum ve biraz soluklandım.

Kalkıp odaya geçtim, üstümü değiştirdim ve salona geri geldim. Benim koltuğa oturdum sırada Selen de banyodan çıktı. Bana dik dik bakıp, odaya geçti.

On dakika sonra odadan, üstünde pijamaları ve kafasında havlu ile çıktı. Doğruca mutfağa yönelip bir şeylerle uğraşmaya başladı.

"selen."

Arkasını dönüp bana baktı. "efendim?"

"bugün eve biri geldi mi?"

"hayır, gelmedi" dedi ve önüne döndü. Hemen ardından tekrar bana döndü. "A! Ama bak neyi söylemeyi unuttum." bar tezgahın üstünden kraft rengi, küçük bir zarf aldı ve yanıma geldi. Az önce mutfağa girmiş olmama rağmen zarfı fark etmemiştim.

Elinden aldım. "neyin nesi bu, nereden çıktı?"

"bir saat önce falan kapı çaldı, baktım, kimse yoktu. Tam kapatırken bunu gördüm, kapı eşiğine bırakılmıştı. Üstünde Miray Ünsal yazıyor diye de özel bir şeydir belki deyip açmadım."

Kaşlarımı merakla çattım. "kimseyi görmedin mi?"

"bırakan kişiyi belki aşağılarda görürüm diye balkondan baktım. Bakındım değişik birini görmedim. Sonra tam içeri girecekken biri çıktı apartmandan. Az ötede beyaz bir arabaya bindi gitti."

Allah kahretsin!

"Yüzünü gördün mü peki? "

Kafasını iki yana salladı. "hayır görmedim. Şapka vardı zaten, ben de yukardan baktığım için şapkası yüzünü saklıyordu."

"bindiği araba nasıl bir arabaydı?"

"beyazdı. Arabalardan anlamam ben pek, markasını anlamadım o yüzden ama önünde yamuk, böyle italik gibi H harfi vardı. Plakası yoktu."

Oydu!

Hemen zarfı açtım. İçinden Emre, Berat ve Semih'in fotoğrafı çıktı.

Üçünün fotoğrafının üstüne de kırmızı renk ile kocaman bir çarpı atılmıştı.

Ama zarftan bir fotoğraf daha çıktı...

Benim fotoğrafım...

Benim fotoğrafımda kırmızı bir çarptı yoktu, sanki işaretlemiş gibi kırmızı bir daire içine almıştı beni...

Ne demek oluyor bu?

Ayaklandım. "Ben karakola gidiyorum. Kapıyı kilitle, camları kapat, kapı çalarsa asla açma. Ters bir durum sezdiğin an dahi beni ara hemen."

Panikle o da ayağa kalktı. "n-ne oluyor Miray?"

"sorun yok, sen rahat ol. Ama dediklerimi yap, tamam mı?" odaya gitmek için yöneldiğim sırada tekrar ona döndüm. "hatta tek kalma istersen, Emrah abiyi çağırmak ister misin? Ya da Eda'ya da bırakabilirim seni?"

Dediklerimi duymazdan gelip, endişeli gözleri ile bana yaklaştı. "ters bir şey var Miray, değil mi?"

"korkulacak bir şey yok, sen sakin ol. Sadece ne olur ne olmaz diye seni de koruma altına almak istiyorum."

"peki o halde. Emrah'ı arayayım ben."

Tamam der gibi kafamı sallayıp odaya geçtim. Üstümü giyindim ve salonda, sehpanın üstünde bıraktığım zarfı alıp evden çıktım.

UÇURUM KATİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin