47.Bölüm 🖤 Mendil

9.4K 1.1K 73
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤

Arkadaşlar, merhaba! Bugün mini bir bölüm paylaşacağım. Çünkü bu aralar gerçekten çok yoğunum. İnşallah bu haftadan sonra uzun ve sık bölümler paylaşmaya yeniden döneceğim. Gönlünüzü almak ve burayı bomboş bırakmamak için bu mini bölümü paylaşıyorum. Lütfen bana kızmayın.

47.Bölüm

Duştan çıkmadan önce bornozuma sıkıca sarındım ve saçlarımı minik bir havluya dolayarak suyu emmesi için tepemde tutturdum. Terliklerimi giydiğimde cildime değil bakım yapmak nemlendirici süremeyecek kadar yorgundum.

Ancak banyonun kapısını aralamamla kanepeme bir kral edasıyla oturmuş Stolas'ı görmem bir oldu. Salonda duran sehpanın üstünde yarıya kadar gelmiş bir şarap kadehi yer alırken Stolas'ın yüzünü gazete manşetleri gizliyordu.

Şahin bakışları haberler arasında gidip geliyor, arada düşünceyle çenesini kaşıyordu. Sıradan bir çift olsaydık belki bu durum bana sevimli bile gelebilirdi. Ancak değildik.

"Burada ne işin var?" diye hırladım. "Beni rahatsız etmeyecektin!"

Gazeteyi suratının ortasından nihayet indirdi ve ben yukarıdan aşağıya doğru süzdükten sonra, "Kelly'i evine bıraktığımı söylemeye gelmiştim." dedi.

"Telefon açabilirdin!"

"Numaranı bilmiyorum."

Sinirle soludum. "Herkesin düşüncelerini okuyan sen, numaramı bilmiyor musun yani?"

Omuz silkti. "Hayır."

Islak terliklerime aldırmadan duvara monte edilmiş beyaz telefonun yanına kadar yürüdüm. Tam yanına asılmış not defterine telefon numaramı karalarken elim kağıdın üstünde hışımla dolaşıyordu.

Nihayet tok bir sesle kağıdı yırttım ve Stolas'ıın burnunun dibine kadar uzattım. "Al, bu numaram. Lazım olduğunda ararsın. Çat kapı rahatsız etmezsin."

Stolasyeşil gözlerinden birini muzip bir ifade ile kırptı. Kağıdı parmaklarımın arasından zarif bir hareketle aldıktan sonra gri takım elbisesinin iç cebine koydu. "O zaman gece uygun bir vakitte ararım." Sesinde gizli bir ima, flört saklıydı.

"Lazım olduğunda ara! Lüzumsuz yere hattımı meşgul etme."

"Sen de beni ne zaman kirli konuşmak istersen arayabilirsin. Hattım sana her zaman açık!" Gözlerimi devirdim. Konuyu değiştirmek istiyordum çünkü bacaklarımın arası sızlamaya başlamıştı. Karşımda akıl okuyan Şeytan varken gülünç duruma düşmenin sırası değildi.

"Kelly'nin arkadaşı... Melanie, ailesinin başına geleni nasıl karşıladı?"

Olaylardan sonra Stolas beni alelacele evime bırakmış, kızları da evlerine yollamıştı. Kızlar gece uyuyakaldıkları için hayalet avını kaçırdıklarını sanıyorlardı. Zaten o yaştaki bir kız için böyle şeyler uyduruk, kaçık bir maceradan ibaretti. Bu yüzden hiçbiri çok şey sorgulamamış gerisin geriye evlerine dönmüştü.

Durumun kritik olduğu tek kişi ailenin genç kızı Melanie idi.

"Ailesinin cesetleri olmadığı için iblislerimi yerine bıraktım. Bir iki gün sonra kendilerine kaza süsü verecekler. Bu şekilde Melanie ailesinin normal yolla öldüğünü düşünecek. O yaşlardaki bir kızın bizi bilmemesi onun için en iyisi."

"Haklısın." Bornozuma daha da sarındım. "Peki olanlar doğru muydu? Bay ve Bayan Dainty'nin bebeğini yıllar evvel bir hayalet mi öldürdü?"

Stolas iç çekti. "Hayalet diye bir şey yoktur, Hazel. Ruhlar yaptıklarının kefaretini almak için ya Cehenneme ya da Cennete gider. Eğer hayalet diye bir şey duyuyorsan o muhtemelen bir iblistir."

"Yani minik bebeği bir iblis mi öldürdü?"

"Hayır. Biz dış dünyaya insanlar istemediği sürece müdahale etmiyoruz. Ancak bazen birilerinin başına görünmez bir kaza geldiğinde konuyu bize bağlıyorlar. Bay ve Bayan Dainty'nin oğulları yıllar evvel zatürreden ölmüş. Olayın uğursuzluğunu görünmez varlıklara bağlamışlar. Batılla, gerçeği birbirinden ayırt edememişler."

"Zavallı Melanie!" diye fısıldadığımda avucumun içindeki yanık izine bakıyordum. Minik bir v harfine dönüşen yanık izi hala sızlıyor, avucumun içinde kıpkırmızı görünüyordu. Ancak en çok acıyan kısımlar su toplayan bölgelerdi.

Stolas ayağa kalktığında cebinden bir şişe çıkardı. "Sana o haç izinin kalacağını söylemiştim. Kim bilir ne kadar acıyordur!" diye söylendi. Elimi teklifsizce tuttuğunda itiraz etmedim. Şeffaf, içinde süte benzer bir sıvı olan şişenin kapağını kaldırdı ve şişenin içindeki sıvıyı yaraya hafifçe döktü.

İnlediğimde, "Bir daha seni hiçbir yere yollamayacağım. Başına türlü şeyler geliyor!" dedi.

"Buna sen karar veremezsin, Stolas!" Homurtum kesik inlemelerle bölünüyordu. Stolas kremi avucuma yayarken hem dikkatli hem de sabırlıydı. "Ayrıca başıma bir şey gelse ne olur ki?"

Gülümsedi fakat bu gülümseme neşeliden çok tehditkardı. "Başına bir şey gelse ne yapacağımı mı soruyorsun?" Ceketinde asılı duran siyah mendili çıkardı ve avucuma yavaşça doladı.

Dürüstçe, "Evet." dedim.

Kafasını kaldırdığında gözleri simsiyahtı. "Bütün evrenin kaderini değiştirirdim. Senin yokluğun demek benim her şeyi baştan aşağı tepetaklak etmem demektir!"

Yutkundum. Kalbim hızlanmaya başladığında, "Beni korkutuyorsun, Stolas." dedim.

Stolas'ın gözleri anında tanıdık yeşillere büründü. "Bu evrende herkes benden korkabilir. Herkes için büyük bir tehdit ya da lanet olabilirim. Ama sadece ama sadece senin için hala koruyucu bir meleğim."

Ellerimden biri kalktığında Stolas'ın yeni tıraş olmuş cildinde gezindi. Sadece birkaç gün olmasına rağmen onu nasıl bu kadar özleyebilmiştim?

 Sadece birkaç gün olmasına rağmen onu nasıl bu kadar özleyebilmiştim?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin