2.Bölüm 🖤 Esrar

25.2K 1.4K 85
                                    


Beğenmeyi ve yorum bırakmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤


2.Bölüm

Babamın kullandığı otomobil, kavşaktan yukarı döndüğünde evimizin krem rengi boyası açığa çıktı. Sık ağaçların arasından sıyrılarak kendini gösteren duvarlar, sokak lambasının altında buğulu gibi görünüyordu.

Evimize giden asfalt yol, sivri demirleri olan bahçe kapımızın önünde bitiyordu. Caddeye doğru kıvrılarak devam eden asfalt yol ise şehrin içine kadar iniyordu. Babam arabayı, kedilerin kol gezdiği boş bir alana park ettiğinde kapıyı açar açmaz kendimi dışarı attım.

Hava henüz yeni yağmur yağdığı için nemli, bir o kadar soğuktu. Bu yüzden annemin sırtıma attığı kaşmir şala daha bir sıkı sarındım. Dudaklarımı yalarken başımı kaldırarak lambaların zar zor aydınlattığı evimize şöyle bir göz attım.

Yaşlı çınar ağacı evimizin hemen önünde yer alıyordu. Çocukluğumda kimi zaman salıncağıma kimi zaman da oyunlarıma ev sahipliği yapan bu ulu ağacın dalları, odamın penceresine dek süzülüyordu.

Bunun dışında bahçemiz tamamen çimenlerle ve çiçeklerle kaplıydı. Babam bazen bahçıvanlığa soyunarak arka bahçede meyve, sebze yetiştirmeye çalışır; daha sonra bu hevesinden vazgeçerek bulmaca çözmeye devam ederdi.

Babam arabada birkaç şey alırken annem bahçe kapısının sürgüsünü sokakta yankılanan, uğursuz bir gıcırtı ile araladı. Donuk adımlarım bahçeye yöneldiğinde, üç aydır eve gelmediğime inanamıyordum.

Oysa daha dün sabah evden bir acele ile çıkmış, ayakkabımın tekini giyerken taş yolda kayarak düşmüştüm. İşte tam bahçenin ortasıydı. Dizlerime bulaşan tozu silkmiş, işe yetişebilmek için otobüse doğru koşturmuştum.

Daha üç gün evvel kız arkadaşımla bahçedeki koltukta oturmuş, beraber kahvelerimizi yudumlamıştık. Uzun zamandır yapmadığımız aktivite olduğu için en kısa zamanda yeniden sözleşmiştik.

Nefesim soğuk bir buhar olarak havaya karıştığında hiçbir şeyin aynı olmadığını fark edebiliyordum. Daha dün yemyeşil olan çimenler, sararmış; evimizi gölgeleyen iri ağaçların yaprakları dökülmüştü. Kuruyan yapraklar rüzgar eşliğinde savrularak, oradan oraya koşarken; soğuk tenimi yalayarak geçiyordu. Oysa daha dün sıcaktan terleyen saçlarımı kestirmek istemiştim.

Durumun tuhaflığı ruhumu büyük bir yalnızlığa sürüklerken annem verandayı aşarak, "İçeri gelmiyor musun?" diye sordu.

Sesinde tereddüt vardı. Nereye kaybolduğum bilinmediği için, kaçmış olabileceğim hala büyük bir ihtimaldi. Onlar için bu ihtimal diğer her şeyden fazlaydı. Çünkü hiçbir şey hatırlamadığımı iddia ediyordum ve sözlerim şaibeli olabilirdi.

"Geliyorum." Mırıldanışımla, babamın arkamda olduğunu bilerek evimizin kapısından içeri adım attım.

Erkek kardeşim Paul sarılmak için kucağıma atıldığında, kız kardeşim Kelly ile büyükannem Meredith'in arkasında sıraya girdiklerini görebiliyordum. Herkesin gözü yaşlıydı.

Bense donuk tepkiler veriyordum. Çünkü onları daha dün sabah görmüş, koskoca bir üç ayın kaybolduğunu fark etmemiştim. Herkes özlemle, beni hayatta görmenin rahatlığıyla sevinç gözyaşları döküyor; ben yokken ne yaptıklarını anlatıyorlardı.

Kız kardeşim Kelly üniversiteye gitmeye hazırlanan bir lise öğrencisiydi. Notları normal bir düzeyde seyrediyor, ünlü bir voleybolcu olmanın hayalini kuruyordu. Her ergen gibi klasik bir hayatı vardı. Fakat ben gittiğimde işler onun için sarpa sarmıştı.

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin