25.Bölüm 🖤 Sorun

12.4K 1.2K 172
                                    



Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤

Not : Yeni bölümleri beğeni ve okunma sayısına göre güncelliyorum. :)

25.Bölüm

Günümüz

Terapiden döndüğümde canım sıkkındı. Üç aylık boşluğu bulmak için zaman harcamış, üstüne yalancı muamelesi görmüştüm. Artık ne yaparsam yapayım o üç ayı hatırlayamayacağımdan emindim. Peşini bırakmak istiyordum.

Terapistimle seans bırakma kararı hakkında konuşurken böyle düşünüyordum. Kendisi ümidimi yitirmemi, bu işi peşini bırakmamı istiyordu. Ancak ben yılmıştım.

Dylan ile ayrıldıktan sonra kendime çeki düzen vermeli, iş hayatına yeniden dönmeliydim. Çünkü Paris tatilinden sonra beni ağır bir depresyon bekliyordu. Eğer ipleri alıma alıp, kontrol etmezsem sıkıntıdan dağılıp giderdim.

Üstelik tek başıma bir eve taşınmanın zamanı da gelmişti. Dylan odamın karşısında hayat sürerken, eski nişanlımı zırt pırt görmek istemiyordum. Kelly ile yer değiştirmiş olmamız, onu görmeyeceğim anlamı taşımıyordu. Her an selam vermeye hazır bir kapı komşusu olması gerçekten sinir bozucu olurdu.

Bu düşüncemi aileme açmak vardı. Kaybolduğumdan beri üstüme titreyen ailemi, tek başıma yaşayacağıma nasıl ikna ederdim, hiçbir fikrim yoktu.

Terapiden sonra düğün için bir fotoğrafçıyla görüşmüş, ardından kuru temizlemeciden babamın takım elbisesini almıştım. Çantamın kolumda ağırlaştığını fark ederek, kapıyı açtım. Yorgunluktan ölüyordum ve duş bile almadan uyuma peşindeydim.

Fakat eşikten girdiğim anda salonun karanlığa boğulduğunu gördüm. Ortama sessizlik çöktüğü için şaşırdım. Genelde ev asla boş kalmaz, anne babam yoksa bile kardeşlerim ortalıkta olurdu.

Garip bir çığ gibi büyüyerek kalbimin üstüne çöreklendiğinde, elimdeki takım elbiseyi antreye astım. Ceketimi ve ayakkabımı girişte bırakırken salondaki ev telefonu deli gibi çalmaya başladı.

Nedense bu sahne korku filmlerindeki o garip kızı hatırlatmıştı. Eve gelince kimse olmazdı ve telefon birden zırıl zırıl çalardı. Düşündüğüm aptal şeye kıkırdadıktan sonra telefonun ahizesini araladım.

Anne telaşlı bir sesle, "Hazel?" dedi.

"Anne?" Annemin sesi dışında, arkadan kornayla başka sesler de geliyordu. "İyi misiniz?"

"İyiyiz." dedi annem. "Düğün için kıyafet bakmaya yan şehre gittik. Fakat yolun ortasında arabanın lastiği patladı. Şu an bir petrol istasyonundayız ve eve ne zaman geliriz bilmiyorum."

"Sana inanamıyorum anne! Kıyafet almak için neden Londra'ya gittiniz?"

"Kızım evleniyor, Hazel. İş yerindekiler buradaki mağazaları övünce bir bakmak istedim. Suç mu?"

"Değil fakat gereksiz masraf olmaz mı?" Dylan ile evlenmeyeceğimi düşünürsek tamamen fuzuli bir harcama olacaktı.

"Olmaz, tatlım! Sen meraklanma." Nefes alıp verdiğini duydum. "Hazel biz yokken kapıyı iyice kilitle. Kim gelirse gelsin sakın açma. Dolapta her şey var. Yiyecek için bile sokağa adımını atma."

"Abartmıyor musun anne?"

"Tartışmak istemiyorum, Hazel. Beni duydun mu?"

Derin bir nefes aldım. "Duydum!"

"Güzel. Biz en kısa zamanda geleceğiz. Öpüyorum."

"Ben de!"

Telefonu kapattıktan sonra yarım saat sonra yemeğimi yemiş, bulaşıkları kaldırmaya geçmiştim. Tost yediğim tabağı sudan geçirirken televizyondaki diziye kulak vermeye çalışıyordum. Annem bir daha aramamıştı ve onlara epey kızgındım.

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin