46.Bölüm 🖤 Elma

En başından başla
                                    

Bayan Dainty düşünceli bir tavırla, "Çok hazin bir durum. Bir çocuğun ailesiz büyümesi." dedi.

"Öyle."

"Benim de bir oğlum öldü. Bunu biliyor muydunuz Bayan Stolas?"

Yutkundum. "Melanie durumdan bahsetti. Kaybınız için çok üzgünüm." Ortamı yumuşatmak istiyordum. "Bana Bayan Stolas demenize gerek yok. Hazel diyebilirsiniz."

"Bazen kim olduğumuzu unutmamak çok önemlidir, Bayan Stolas." dedi garip bir şekilde. "Size bu şekilde hitap etmeyi asla bırakmayacağım."

"Neden?"

Sırıtması acımasızdı. "Çünkü bir şeytan asla karakterinden ödün vermez."

Bayan Dainty lafı bitirir bitirmez ense kökümün tam üstüne sert bir darbe yedim. Çıkan tok ses bütün vücudumu titreterek beynimde çınladı. Nefes almak şöyle dursun hareket dahi edemedim.

Görüş alanım yavaş yavaş kaybolurken vücudumun yalpalayarak yere düştü ve göğüs kafesim tozlu zemine bir çuval gibi serildi. Bayan Dainty'nin "Aferin, Melanie." dediğinde en son hatırladığım şey kalın bir odun parçasının yere düşme sesiydi.

🖤🖤🖤

Boğazımı yakan acımsı kokudan dolayı öksürerek gözlerimi araladım. Ense köküm büyük bir acıyla zonkluyor, gözlerimin önünde oluşan buğudan dolayı sadece geniş bir kırmızılığı seçebiliyordum.

Bu geniş kırmızılığın geniş bir ateş tabakası olduğunu anlamam için birkaç dakika daha geçmesi gerekiyordu. Kollarım sıkı düğümlerle arkama bağlanmış, bedenim sert bir zeminle bütünleşmişti.

Hayır yerde yatmıyordum. Bunun yerine kalın bir odunun gövdesine bedenim, zincir ve iplerle sabitlenmişti. Başımdan ayak parmaklarıma dek yerden birkaç metre yüksekte duran bir odunun üstünde asılıydım.

Yutkundum. Bu sıradan bir ağaç parçası değildi. Büyük bir haçın üstüne bağlanmıştım ve ayaklarımın dibine kadar alevler yükseliyordu. Öksürerek ayılmamı sağlayan bunaltıcı gaz tabakası midemi bulandırıyor, ense kökümdeki acı ise yüzümün buruşmasına sebep oluyordu.

Hala şapelde olduğumuzu anlamam duvarları desen gibi saran haç şekilleriydi. Döşemeler parçalanarak ayaklarımın dibine atılmış, acımasızca tutuşturulmuştu. Pencereden giren rüzgar ateşi harlarken mezarlıktaki karanlığı hala seçebiliyordum.

Yutkunarak Bay ve Dayan Dainty'nin karşımda incili okumasını seyrettim. Onlarla konuşmayı ancak Kelly'nin buralarda bir yerde olduğunu hatırladığımda aklıma geldi. Yediğim darbe öyle güçlüydü ki konuşma yetimi çok sonra geri kazanmıştım.

"B-Bayan Dainty?" diye fısıldadım. "Burada neler oluyor?"

Bayan Dainty cevap vermeyerek, elindeki kitabı huşu ile okumaya devam etti. Yere diz çökmüş, dudaklarına gülümseme yerleştirmiş. Tıpkı eşi Bay Dainty'nin de aynı pozisyon da ondan sadece iki metre uzağında aynı şekilde oturuyordu.

"Bırakın beni!" diye inledim. "Beni neden bağladınız?"

Ellerimi hareket ettirmeye, bacaklarımı iplerden kurtarmaya uğraştım. Sıkı bağlandığım için nefes almakta bile güçlük çekiyordum.

"Hey!" dedim bana aldırmayan çifte. Kelly ve diğer kızlar ortada görünmüyordu. "Bırakın beni!"

Nihayet Bayan Dainty okuduğu şeyden gözlerini kaldırdı ve bana sinsice gülümsedi. "Bir iblisin elini kolunu sallayarak gitmesine izin vereceğimizi sanmadın değil mi? Hele de evimize kendi isteğiyle gelen Bayan Stolas'ı?"

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin