41.Bölüm 🖤 Huzur

Start from the beginning
                                    

Daha yumuşak olan kıyafetlerimle - ki bunlar soluk renkli bir tişört ve bacaklarımı saran tayt benzeri bir şorttu - yatağa girdim. Örtüleri üzerime sererken yatağın diğer yanındaki çıkıntıya baktım.

Stolas diğer yana uzanmış, yeşil gözleriyle karşıdaki pencereyi seyrediyordu. "Uyumayacağını sanıyordum."

"Öyleydi."

"Şimdi ne oldu?"

Sırıttı. "Yeni evli bir erkek olduğumu fark ettim."

"Geçen ay bana buranın bir balayı şehri olmadığını söylemiştin!"

Geçen sefer yaptığımız konuşmada kimseye güvenmememi, biriyle değil yakınlaşmak arkadaş bile olamayacağımızı dile getirmişti. Nasıl olduysa bir ay içerisinde Stolas'ın karısı olmuştum.

Stolas'a hatırlattığım sözler üzerine iç çekti. "Haklısın, kimseye güvenemezsin."

"O halde bu olanlar ne? Seninle evlendim ve şu an aynı yatakta uyuyoruz. Bütün bunlar ne demek oluyor?"

"Bütün bunlar sana aşığım demek, Hazel. Çok açık değil mi?"

"A-Ama..." Yutkundum. "Sen Şeytansın. İsminin manası bile Cehennem prensi demek! Bana nasıl aşık olabilirsin?"

Gülümsediğinde yeşil gözlerinden ruhuma sıcak bir şey akıyordu. "Şeytan olduğum doğru. Ancak bunu bilmene rağmen sen de bana aşıksın!"

"B-Ben..." Bir bahane üretmeye çalışıyordum.

"Evlendiğimiz gün yeminlerimiz içerken kendi ağzınla itiraf ettin."

"Çünkü..." Dudaklarımı yaladım. "Ben insanım. İnsan oğlu aptaldır. Hata yapar. Bunu sen de bilirsin."

Kıkırdadı. "Onları tuzağa düşürdüğüm için hata yaparlar."

"Beni tuzağa mı düşürdün?"

Başını iki yana salladı. "Düşürmedim, Hazel. Sorun da bu işte, bana olan hislerini çözemiyorsun. Üstelik birkaç ay önceye kadar beni tanımıyor, başkasıyla evlilik hayali kuruyordun. Söylesene bu kadar kısa zamanda böyle bir şey nasıl oldu?"

Kaşlarımı çattım. "Bana mı soruyorsun?

"Sebebi çözdüğün an neden sana aşık olduğumu bileceksin."

Başımı yastığa koyduğumda, "Dediklerinden hiçbir şey anlamadım." dedim.

Kıkırdadı. "Geçen aydan bu yana ne değiştiğini soruyordun ya?"

"Ee?"

"Hiçbir şey değişmedi." Gözlerim yavaş yavaş kapanırken Stolas'ın örtülerin altından bana daha da yaklaştığını hissedebiliyordum. Başıma bir öpücük kondurduğunda, "Benim hislerim sana karşı hep aynı. Kendimi bildim bileli ben bir meleğe aşığım." dediğine yemin edebilirdim.

🖤🖤🖤

Sarayda günlerim hızla akmaya başlamıştı. Günümü saraya taşınan Min, Typhon ve Cayle ile geçiriyor Stolas yanımdan asla ayrılmıyordu. İblislerin ürkütücü yanları giderek azalıyordu. Sanki hep onlarlaydım ve hiçbir şey tuhaf değildi.

Stolas bir eş olarak inanılmaz biriydi. Eskiden olsa yanında huzurlu nefes alabileceğim en son kişi Stolas olurdu. Şimdi ise listemin en üstünde yer alıyordu. Okumama, öğrenmeme yardımcı oluyor beni kendi bilgileriyle dolduruyordu.

Okumak dışında Stolas'ın köpekleriyle bol bol vakit geçiriyordum. Cehennemde gördüğüm en sevimli hayvanlar ne yazık ki Stolas'ın vahşi köpekleriydi. İlk başta sergiledikleri yırtıcı tavırları, onlarla zaman geçirdikçe zayıflıyor köpeklerle aramda bir bağ kuruluyordu.

Cehennemde de olsam yaşadığım hayattan memnundum. Anne diye bildiğim kadının yaptığı kötülükten sonra Dünya yaşamına geri dönmeyi hiç düşünmemiştim. Hem dönsem bile orada bana yakın olan kim kalmıştı ki? Dylan beni aldatmış, arkamdan iş çevirmişti.

Burada olmak, kendime başka bir hayat kurmak şimdilik çok daha huzur vericiydi.

Bir sabah Stolas bana suşinin nasıl yapılacağını öğretmek istediğinde kendimizi mutfakta bulmuştuk. Stolas mutfakta çalışan bütün goblinleri çıkarmış, malzemeleri önüme dizmişti. Niguri denilen bir suşi türünü anlatırken onu dikkatle dinliyordum.

Üstüne beyaz aşçı önlüğü giymiş, başına şef şapkalarından birini takmıştı. Bazı zamanlar farklı kültürlere ait olan çeşitli yemekleri bana öğretmeyi ve tattırmayı seviyordu.

Sis karşımızda birden bire belirdiğinde, "Efendim!" diye başını eğdi.

"Ne istiyorsun Goblin? Hazel ile işimiz bitene kadar mutfaktan uzak durun!"

"Bu çok önemli, efendim. Size haber vermek istedim."

Stolas başını kaldırdığında kirlenen ellerini bir beze sildi. "Ne oldu Sis?"

"Size Cennet'ten mektup gelmiş."

Stolas ciddileşerek başını salladı. "Anladım, Sis. Mektup yanında mı?"

"Haberi Min getirdi. Mektup onda!"

"Tamam. Çıkabilirsin."

Sis kaybolduğunda Stolas gerilerek üzerindeki önlüğü çıkardı. "Bir sorun mu var Stolas?"

"Bilmiyorum, Hazel. Gidip bakacağım."

"Tamam." diye mırıldandım. Ne olup bittiğini bilmediğim için şimdiden endişeleniyordum.

🖤🖤🖤

Bir Ay Önce

Geniş kütüphanenin içinde Stolas'ın oradan oraya yürüyüşünü izliyordum. Gergin bir biçimde saçlarını çekiştiriyor, sakallarını karıştırıyordu. Bir şeyleri yakıp yıkmak ister gibi bir hali vardı ve bu kadar sinirlendiğini ilk kez görüyordum.

Stolas hırlayarak, "Piç kuruları!" diye bağırdı. "Mektup Melekler Konseyinden geliyor."

"Ne istiyorlar?" Soruyu soran Typhon'du.

"Evliliğimi tebrik etmek istiyorlarmış."

"Ne demek bu?" diye sordu Cayle. "Dalga mı geçiyorlar?"

"Geçmiyorlarsa bile bu asla iyi bir şey değil." dedi Stolas. "Melekler Konseyinin ne zaman doğru bir karar aldığı görülmüştür ki?"

Kaşlarımı çattım. Olup bitenlerden bir şey anlamıyordum.

Min, "Ne yapacaksın?" diye sordu.

"Tebriklerini kabul etmek için onlarla görüşeceğiz."

"Ne?" dedi Cayle. "Sen çıldırdın mı?"

"Çıldırmadım ancak bu durumdan kaçmanın manası yok. Er ya da geç Hazel ile tanışacaklar." Stolas'ın cümlesi bittikten sonra nihayet konuşmaya karar verdim.

"Biri bana da ne olduğunu anlatabilir mi?"

Stolas iç çekti. "Üç gün sonra Melekler Konseyiyle bir görüşme yapacağız, Hazel. Baş Meleklerden Raguel, Metatron ve Suriel burada olacak."

Yutkundum. "Bu en güçlü melek değil mi? Metatron'dan bahsediyorum."

Stolas başını salladı. "Evet, doğru. Met baş meleklerin en büyüğüdür."

"Sorun ne?"

"Bizi görmeye geliyorlar. Görünürde amaçları evliliğimizi kutlamak ancak temel sebep muhakkak farklıdır." İç çekti. "Hep farklı olur."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Where stories live. Discover now