36.Bölüm 🖤 Dedikodu

Start from the beginning
                                    

"Daha önce de söyledim. Kapatma düğmesi yok. İstemesem de düşüncelerini duyabiliyorum."

"Diğer iblislerin düşüncelerini duyamıyorsun ama!"

Kafasını kaldırdığında nihayet karanlık gölgelerle gizli olan yüzünü görebildim. "Çünkü onlar bir iblis! Sen hala arada bir yerdesin."

"Bedenimin iblislere sunulduğundan bu yana tamamen iblis olduğumu sanıyordum."

"Hayır, olmadın. Hala bir şey feda etmedin."

"Ne feda etmeliyim? Anlayamıyorum!"

İnsan dünyasında yaşadığım kalp kırıklıklarından sonra iblis olma gerçeğini kabullenmeye başlamıştım. Normal bir hayatım varken karanlığa annem tarafından itilmek canımı acıtıyordu. O yüzden yeniden dönmek, insanlar arasında sanki her şey normalmiş gibi yaşamak istemiyordum.

"Feda edeceğin şeyi kendin bulmalısın, Hazel. Ben söylersem bir anlamı kalmaz."

"O halde şimdi ben neyim?"

"Cehennemin koynuna itilmiş temiz bir ruhsun. Ruhun giderek kirleniyor ancak iblis olmak için yeterli değil. Bu yüzden sarayda benimle yaşıyorsun. Cehennemde yaşayan iblislerin sana eziyet etmesine izin veremem."

"Neden?" diye sordum merakla. "Eziyet etseler ne olur ki?" Stolas'ın benim için endişelendiğini bilmek istiyordum.

Omuz silkti. "Gücünün öylece kaybolması yazık olur! İçinde potansiyel bir karanlık taşıyorsun."

Suratımı astığımda elimdeki kitabı masaya öylece bıraktım. Dorian Gray'in Portresini belki de daha sonra okumalıydım. Karşımda sinir bozucu bir Şeytan oturmazken kafamı kitaba daha iyi verebilirdim.

Bana benden hoşlandığını söylemesine rağmen neden on gündür başka güzel bir kelime söylemediğini merak ediyordum. Acaba her şey bir hile miydi?

"Hile değildi." Kafasını avucuna koyduğunda beni tıpkı bir resmi seyreder gibi izliyordu.

"Kes şunu!" dedim geriye yaslanarak.

"Sana yüzlerce şiir okusam hiçbirine inanmazsın, Hazel. On gündür öpücüğü bile sorguluyorsun. Bir de böyle romantik şeyler yapsam kafayı yersin diye korkuyorum."

"Sana nasıl inanabilirim ki?"

İç çekti. "Sorun da bu! Bana kimse inanmaz."

"Yalancı çoban hikayesindeki çoban gibisin. Neden sıradan, normal bir erkek değilsin ki? Her şey kolay olabilirdi." Sanırım kartları açık oynamaya başlamıştık.

Gözlerini iki kez kırpıştırdı. "Hiçbir zaman sıradan bir erkek olmadım. Işığın lordu olarak doğdum ve karanlık lordu olarak yaşıyorum. İki durumda da bulunduğum yerden asla şikayet etmedim. Sadece en iyisi ya da en kötüsü olmak için uğraştım."

"Asla ortan yok değil mi?"

Sırıttı. "Olamaz da!"

Bana meleklik zamanlarından bahsetmediğini fark ettiğimde bunun mükemmel bir an olduğunu fark ettim.

"Neden ışığı bıraktın?"

Yüzündeki alaycı gülümsemenin ilk kez kaybolduğunu gördüm. "Çünkü insanlardan nefret ediyorum."

"N-Neden? Bir sebebi olmalı!"

Bana anlatılan hikayeleri elbette biliyordum. Ancak gerçeği bir de Stolas'tan dinlemek istiyordum. Bana anlatmayacağını varsayıyordum fakat düşündüğüm gibi olmadı.

Gözlerime bakarken büyük bir samimiyetle, "Benim için değerli birini öldürdüler." dedi.

"Ne?" Yutkundum. "Nasıl?"

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Where stories live. Discover now