Arkasına yaslandı. "Ortalığı velveleye verecek. Kalkıp benimle tartışmaya girecek, düzgünde yanımda olacağını bilsem hemen haber verirdim zaten ama zaten yeterince gerginim." bir anda bir öfke bulutu kapladı yüzünü. Bu öfkesinin babasına olduğunu anlamak zor değildi.

"evet ama bu ciddi bir durum. Kadın ortada yok ve Orhan amca karısına gerçekten çok değer veren bir adam." Emrah abi iç çekip bana baktı "Sorun bu zaten. Mantıklı hareket etmeyecek, üstüne beni suçlayacak, babam için her zaman her başımıza gelen aksilikte bizi suçlamak hep en kolayı oldu. Babam bu işte Miray. Her zaman ki babam. Hatırlasana Emre ile arasındaki sorunları." Kaşlarını çattı "Anlatıyor muydu Emre sana babamla yaşadıklarını?"...

Evin kapısı açılıp, Emre dalgın bir şekilde içeri girdiğinde ben de telaşla ayağa kalktım. Emre kapıyı kapatıp anahtarı kapının yanındaki sehpaya bıraktı ve montunu çıkarıp yanıma geldi.

Bana göz kırpıp koltuğa oturduğunda ben de yanına oturdum ve dikkatlice yüzünü inceledim. Oturduğu yerde biraz daha yayıldı. Yorgun bakışlarını bana çevirdi ve küçük bir tebessüm bahşetti. Elini kaldırdı ve bana doğru uzatıp saçlarımı karıştırdı. "ne haber balım?"

Neşeli görünmeye çalışıyordu ama değildi. Bir şey olmuştu. Benim bunu fark edebileceğimi bilmiyor muydu? Koltukta ona biraz daha yaklaştım. Sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladım "saat kaç oldu. neredeydin? haber de vermedin" İç çekti "evde"

"babanla bir şey oldu yine değil mi? O yüzden böyle durgunsun?" ne alakası var der gibi kaşlarını çattı ve yayılarak oturduğu yerde dikleşti. "nereden çıkardın bunu bir tanem? Yorgunum sadece"

Şefkatli bir tebessüm sundum ona "kendini saklayabileceğin son insan olduğumu biliyorsun değil mi hayatım" yüzüne yerleştirdiği zaten sahte olan gülümsemesi söndü. Nefes verip önüne döndü.

İyice Emre'ye sokuldum. Kafasını göğsüme yaslaması için yavaşça yön verdim. Hiç itiraz etmeden yüzünü boyun girintime yerleştirdiğinde sarılıp saçlarıyla oynamaya başladım.

"hadi anlat bana. Belki yardımcı olamam ama sıkıntına ortak olur, yükünü sırtlanmana yardım ederim" o da kollarını benim belime sardı. Yüzü boynumda olduğu için sesi boğuk çıkıyordu.

"her zaman ki şeyler işte. Hiçbir şeye ikna edemiyorum onu. Ne bir başarımı başarı sayıp "aferin" deyip gururlanıyor ne de başarısız olduğumda elini omzuma koyup "olur öyle şeyler" diyor. Bu kadar yalnız bırakılmayı hak etmedim" İç çekti ve devam etti.

"Ne yaparsam yapayım hayırsız evladım ben. Yaranamıyorum. Devamlı çabalamaktan yoruldum. Çocukken de böyleydi. İyi veya kötü yaptığım hiçbir şeyin karşılığını alamadım. Şimdi yaşanan her şeyde karşısına dikildiğim, hesap sorduğum için benimle tartışıp duruyor." Boyumdan kafasını kaldırdı ve yüzüme baktı.

"koskoca adam oldum ben, hala küçük bir çocuk gibi ona boyun eğmemi istiyor. Çocukluğumu yediği gibi şimdimi de mi onun insafsızlığına heba edeyim? Ayrıca ne bekliyor ki? Tüm yaptıklarını sen biliyorsun. Onca şeye rağmen hala onu sayıp sevmemi mi?" nefes verip kafasını iki yana salladı ve sonra önüne eğdi.

"nasıl olurda bir insanın varlığı yokluğundan beter olabilir ya? Hele bu kişi babansa" gözlerim dolmuştu. Tekrardan yüzünü boynuma gömdü. "beni anlıyorsun değil mi?" o görmese de gülümsedim. "tabii ki anlıyorum sevgilim"

"peki beni seviyor musun?" sesi titremişti. Ve bu gözlerimi daha da doldurmuştu. Yaralarımız aynı yerdendi. "çok seviyorum" diye fısıldarken benim de sesim titremişti.

UÇURUM KATİLİWhere stories live. Discover now