6.Bölün 🖤 Büyü

Start from the beginning
                                    

Les portes s'obren al senyor fosc!

Kelimeler bittiğinde ürkekçe etrafıma bakındım. Ne bekliyordum bilmiyordum fakat herkesi olduğu gibi görünce derin bir nefes verdim. Az evvel olduğu gibi pencere kenarında yaşlı bir kadın uyukluyor, genç bir kadın şoförle muhabbet ediyordu.

Rahatlayarak bu aptal şeye inandığım için kendi kendime güldüm. Boş şeylere inanarak paralarını abuk sabuk şeylere harcayan onca insana acımaya başlamıştım. Vakitlerini böyle zırvalıkla geçirmeleri gerçekten zavallıca bir durumdu.

Kitabın kapağını kapattım. Yanımda tuttuğum çantamın içine sokarken otobüsün bizim evin olduğu sokağa saptığını gördüm. Çantayı koluma aldığımda ayağa zorlukla kalkabildim. Dakikalardır oturduğum için bacaklarım uyuşmuştu.

Sallanarak giden otobüsün içinde bir iki adım yürüdüm. Otobüs yine büyük bir tıslama sesiyle kapılarını araladığımda, tek basamağı demirlerden tutarak indim.

Ayaklarım yumuşak toprağa bastığında kafamı evimin olduğu tarafa çevirdim. Fakat büyük bir gariplik vardı. Evimin olduğu yerde karanlık büyük bir ormana bakıyor; cadde diye indiğim yerde yeller esiyordu.

Soluğum hızlanırken otobüsün gittiği tarafa doğru döndüm. Yol kaybolmuş, otobüs buharlaşarak adeta havaya karışmıştı. Yol yerine iri çam ağaçları etrafıma bir duvar örmüş, sıcak yaz mevsimi birden soğuk bir geceye dönüşmüştü. Önüm, arkam her yerim kalın ağaçların girdabına takılmış, gece zifiri bir karanlığa bürünmüştü.

Başımdan aşağı kaynar sular döküldüğünü hissettim. Çantama sıkı sıkı asılırken otobüsün camından kesinlikle gördüğüme emin olduğum evimin nerede olduğunu düşünüyordum.

Ve en önemli soru ben neredeydim?


🖤🖤🖤


Ufak bir klik sesiyle uyandığımda Siena bana gülümseyerek bakıyordu. Karşımdaki diğer koltuğa oturmuş, elindeki ufak not defterine bir şeyler karalıyordu. Gözlerimi aralayınca tatlı bir ses tonu ile, "Nasıl hissediyorsun, Hazel?" diye sordu.

"İyiyim." diye mırıldandım. Henüz uyandığım için sesim alçak çıkıyordu.

"Herhangi bir şey hatırlıyor musun?"

Başımı iki yana salladım. "Hayır. Her şey bulanık bir görüntüden ibaret."

Terapistim Siena koltukta ayaklanırken kaleminin ucunu oynatıyordu. "Çocukluğundan bahsediyorsun. Ailenle yaşadığın iyi anıları anlatıyorsun. Fakat o gün sana ne olduğundan söz etmiyorsun. Çok ilginç bir durum."

Dudaklarımı ısırdım. "Sizce bu durumun sebebi ne?"

Aklımı kaçıracak gibi oluyordum. Neden yaşadığım olaya dahi hiçbir şey hatırlamıyordum. Hipnozdan çıktıktan sonra hatırladığım tek şey buğulu bir görüntünün yüzeyi oluyordu.

"Bana kalırsa yaşadığın travma öyle ağır ki asla hatırlamak istemiyorsun. Seni incitmeden anılarının etrafından dolanıyorum. Çaktırmadan kaybolduğum zaman diliminde herhangi bir şey söylemeni istiyorum. Fakat her şey sonuçsuz kalıyor."

"Sanırım, seanslar bir işe yaramıyor."

"Umutsuz olmamalıyız, Hazel. İlla ki bir şeyler hatırlayacaksın."

"Umarım." diye fısıldadım. Koltuktan doğrulurken kırışmış olan ceketimi elimle düzelttim. "Ben artık gideyim."

"Tamam. İki gün sonra yeniden görüşürüz. Verdiğim vitaminlerini almayı unutma." Gülümsediğimde ofisten çoktan çıkmıştım. Kafam uğulduyor, hatırlayamadığım anılar altında eziliyordum.

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Where stories live. Discover now