4.Bölüm 🖤 Akşam Yemeği

Start from the beginning
                                    

Kaşlarımı çattım. "A-Ama büyükanne ya başıma kötü bir şey geldiyse? Ya bana kötü şey yapan insanlar dışarıda elini kolunu sallayarak geziyorsa ne olacak?"

"Bilemiyorum, tatlım. Böyle bile olsa unutmak daha iyi olmaz mı? Ruhun bu anıları hatırlamak istemiyor, olabilir."

"Emin değilim." diye mırıldandım. Gerçekten hatırlamak istemediğim şeyler yaşamış olabilir miydim? Bu yüzden mi hipnoz tedavisine rağmen hala bir sonuç elde edememiştim?


🖤🖤🖤


Akşam Dylan'ın beni alması için hazırlanırken giyimime özen gösteriyordum. Günler sonra ilk kez dışarıda vakit geçirmek için çıkacaktım ve bu yüzden heyecanlıydım. Ailem genel olarak başka arkadaşlarımla görüşmem konusunda tedirgin olurken Dylan'a ses etmiyorlardı.

Çünkü kaybolduğum andan itibaren Dylan da en az ailem kadar endişelenmişti. Arama çalışmalarına katılmış, günlerce perişan olmuştu. Ailem onun üzüntüsünü derinden hissettikleri için Dylan'a kendileri kadar güveniyorlardı.

Üstüme lacivert boğazlı bir kazak, altına beyaz pantolonumu giydiğimde babamın geçen yıl hediye ettiği su damlası şeklindeki altın küpeleri taktım. Siyah düz saçlarımın nemli havada kabarmaması için siyah bir şapkayı uygun bulurken neredeyse hazırdım.

Aynada kendimi izlediğimde üç ay içinde fiziksel özelliklerimde pek bir şey değişmediğini fark ettim. Koyu esmer tenim, dolgun dudaklarım ve orantılı yüzüm hala aynıydı. Tek değişiklik saçlarımdaydı.

Üç ay evvel küt bir biçimde kestirdiğim saçlarım artık omzuma dokunuyor, kısa kaküllerim ise yanağımı okşuyordu. Hep kısa saç sitilini benimsediğim için şimdi saçlarımın bu kadar bile uzaması garibime gidiyordu. Fakat hoşuma gitmişti. Yeniden kestirmeden evvel saçlarımın biraz daha uzamasını bekleyebilirdim.

Annem aşağıdan, "Dylan geldi, Hazel!" diye seslendiğinde uzun paltomun düğmelerini kapatıyordum.

"Geliyorum, anne!"

Merdivenlerden indiğimde babam televizyonun başında kanal değiştiriyor, Paul onunla beraber televizyon izliyordu. Yayından verilen futbol maçına öyle dalmışlardı ki "Hazırım!" dediğimde irkildiler.

Dylan kapıda annemle sohbette olduğu için seslenişimi duyunca ancak bana bakabildi. Gülümserken, "Çok güzel görünüyorsun!" dedi.

"Teşekkür ederim, Dylan."

"Keşke bizimle yemeğe kalsaydınız." dedi annem. "Meredith nefis yemekler pişirmiş."

"Eminim yemekler çok güzeldir. Fakat Hazel ile uzun zamandır vakit geçiremiyoruz. Başka bir zaman diyelim."

"Tabi, tabi!" dedi annem. "Her zaman bekleriz."

"Hadi artık gidelim, Dylan."

Annem eşikten geçmemi izlerken, "Çok geç kalmayın!" diye uyardı. "Geç yatmanı istemiyorum."

"Merak etme anne!"


🖤🖤🖤


Dylan ile geldiğimiz restoran şehrin göbeğinde bir yerdeydi. Caddenin ışıkları restoran camından yansıyarak bize güzel bir manzara sunarken, cam kenarında bir yerde oturuyorduk. Restoranın kalabalık olduğu için arkada çalan müziğin tınısını zar zor duyabiliyordum.

Dylan çatalıyla favori yemeklerinden biri olan mantarlı tavuğu didik didik ederken gergindi. Arada şarabından bir yudum alıyor, daha sonra yemeğine tekrar dönüyordu. Balığımdan bir parça alarak ağzıma attığımda en sonunda, "Neyin var?" diye sorabildim.

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Where stories live. Discover now