26

215 20 10
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LIAM'S POV.

Açık perdelerden giren güneş ışığı yanımda yatan sevgilimin yüzünü aydınlatıyordu. Şişmiş dudakları, dağılmış saçları, hafifçe aralanmış göz kapakları kalbimin ritmini bozuyordu şimdiden. Hareketlenen kirpiklerinden uyanmak üzere olduğunu anlayınca eğilerek kıpkırmızı dudaklarını öptüm.

"Günaydın."

"Günaydın Li." Doğrulup çıplak olduğunu fark edince üstündeki örtüyü göğüsüne kadar çekip kafasını tekrar yastığa koydu. Yüzünü bana çevirip gözlerime baktı.

"Sabah Louis mesaj attı, kardeşini hastaneye götürmüşler. Birazdan arayıp geçmiş olsun diyelim mi?" Dirseğini yatağa dayayıp yumruk yaptığı eline kafasını yasladı.

"Ne olmuş ki?"

"Dün yoksunluk krizi geçirmiş. Ne olur ne olmaz diye gözetim altında tutmak istemişler. Ben de daha da üzmemek için hemen aramadım, beraber ararız kalktıktan sonra."

Mimiklerinin gevşemesinden rahatladığı belli oluyordu. Ciddi bir şey olmadığına sevinmiş olmalıydı. Sonuçta hepimiz annesi için ne kadar üzüldüğünü biliyorduk. Bir de kardeşini kaybetse gerçekten dayanamazdı. Şimdi bile onu ayakta tutan Harry'di belki de.

"Liam ben... ben senin çabanı ve üzüntünü anlıyorum. Ve söz, bir daha asla tefeciden para alma, uyuşturucu kullanma ve satma işlerine girmeyeceğim. Louis'nin kardeşine de yardım ederim, ikimiz beraber atlatabiliriz bu pisliği. Seni seviyorum, amirime yaraşır bir suçlu olacağımdan şüphen olmasın. Ayrıca, üstüme bomba takılması fikrini de pek sevememiş olabilirim." Dolmaya başlamış gözlerime rağmen son söyledikleriyle daha tam açılmamış sesimle bir kıkırtı bıraktım havaya.

"Ben de seni seviyorum Zaynie. Hadi Louis'yi arayalım, yoksa ağlarım." Gülerek onun tarafındaki komodinden telefonumu verdi. Önce Louis'yi çaldırmayı denediysem de açmayınca şansımı Harry'den yana denedim. Birkaç çalıştan sonra telefon açılınca hoparlöre alıp Zayn'de duysun diye ortamıza doğru tuttum.

"Alo?" Bitik ve yorgun çıkan sesi arkadaşım için üzülmeme sebep olmuştu.

"Merhaba Harry, şey, biz Louis'nin kardeşinin durumunu soracaktık. Onu aradım ama açmadı. Geçmiş olsun demek istemiştik de."

"Sana yazdığı gibi işte. Şu an kötü bir şey yok da Louis kendini bana kaptırmaktan nefret ettiğini söyledi dün. Nedenini bilmiyorum ama göğüsüme bir ağırlık çöktü. Korktuğu için öyle dediğini bilsem de canımı yaktı. Kardeşinin durumu iyi ama, bu sefer de ben yoksunluk çekiyorum. Ne yaparsam yapayım içimde Louis'ye ait olan parçamda eksiklik var. Yerini hiçbir şeyle dolduramayıp bir de üstüne o olmayınca nefes alamı- ben aşık olmuşum Liam." Zayn'le birbirimize bakıp kuvvetli bir kahkaha attık.

"Çoktan olmuşsun Harry. Sanırım geçmiş olsun dememiz gereken kişi sensin." Biraz sessizlik olunca Zayn araya girdi.

"Louis nasıl?"

"Louis şu an hastane koltuklarına kıvrılmış, uyuyor. Dün çok korkuyordum ciddi bi şey olacak diye ama, bir saate taburcu ederler. Ben de Louis'yi alıp eve geçeceğim şimdi. Desteğiniz için teşekkürler çocuklar." İkimiz de sorun olmadığını söyleyince telefonu kapattı. Biz de kalkıp kahvaltılık bir şeyler hazırladık.

LOUIS' POV.

Gözlerimi rahatsız hastane koltuğunda Harry'nin sesiyle açtım. Saçımı okşayıp kısık sesle bir şarkı mırıldanarak beni uyandırmaya çalışıyordu. Gözlerimi açtığımı görünce bacağımdaki elleriyle beni kucağına alıp arabaya kadar bebek gibi kucağında taşıdı. Arka koltuğa rahatça yatmamı sağlayıp önün sağ kapısını açtı. Kendi koltuğuna yerleşince arkaya dönerek uyuyup uyumadığımı kontrol etti. Uykum olsa da uyumak istemiyordum. O yüzden gözlerimizi birbirine kenetledim. Bana göz kırpıp önüne dönerken arabayı çalıştırıp park yerinden çıktı. Sonra da derin bir nefes eşliğinde konuşmaya başladı.

"Eleanor'la seni görünce, hayatımda ilk defa bir duyguyu en güçlü haliyle hissetmiştim. Kıskançlık. Şimdiyse başka bir duygu için aynı yoğunluğu besliyorum. Kendime hep diyorum ki, ona karşı hiçbir zaman gardımı indirmemeliyim. Kalbim bir saraysa içinde oturan prensi, bu ben oluyorum, her şeyden sakınmalıyım. Askerleri giriş kapısına dizip kendimi bütün duygulardan korumalıyım dedim sürekli. Ama sen uyurken yanında seni izleyerek uykusuz kaldığım gecelerde o sarayın benim için fazla büyük olduğunu anladım. İçimdeki etten sarayın her odası iki kişilik. Ve ben seninle orada yaşlanmak istiyorum. Askerlerim ikimizi koruyabilir. İki tane taht sahibi olabiliriz. Ben yalnız olmak istemiyorum. O yüzden sana ihtiyacım var. Seni seviyorum Louis."

Bu sefer ağlamıyordum. Her şey bir yana, yaşadığımız onca şeyden sonra gerçekten duymaya ihtiyacım olan şeyleri söylemişti çünkü. Hep içimde hissettiğim o derin boşluk aniden son cümlesiyle kapanmıştı. Duygularımdan belki de çok uzun zamandır emindim. Ama Harry söyleyince hepsi yeni aklıma gelmiş gibi bir aydınlanma yaşarken aynı zamanda da içime attığım bütün duyguları gün yüzüne çıkarmıştı.

"Sana aşığım Harry. Çok hem de." İçimden gelerek ve en gerçekçi duygularım yatıyordu bu cümlenin altında. Evimizin önüne çektiği arabanın ön koltuğuna uzanıp dudaklarını öptüm uzunca. Dillerimiz birbirine karışırken ruhlarımız da Harry'nin sarayının geniş salonunda kısık sesli bir müzik eşliğinde dans ediyordu. Artık kalbinde sarsılmaz bir yerimin olduğunu bilmek bütün ilaçlardan daha iyi gelmişti yaralı kalbime.

Geri çekildiğimde bir eliyle çenemi okşarken diğer eliyle de direksiyonu tutuyordu.

"İyi ki sana aşık olmuşum kirpim. Bütün duygularımı rayına oturtmak gerçekten iyi geldi." Ben de aynı şeyleri hissetsem de o an hepsini söylemedim. Arabadan inip eve gidene kadar da yanaklarım kızarmış ve utançtan sevdiğim adama bile bakamayacak duruma gelmiştim.

Kapıdan girince bomboş evin ilk defa bu kadar sinir bozucu bir sessizliğe gömüldüğünü düşünmüştüm. Harry'nin çalan telefonu ise, o boğucu havayı hızla dağıtmıştı.

"Efendim?... Gerçekten mi? Akışına bırak Niall, olacağı yokmuş... Tamam, üzülmeni istemiyorum. Madem öyle diyorsun, gelirim... Görüşürüz."

Benim meraklı bakan gözlerimden merakımı anlamış olacak ki hemen açıklama yaptı.

"Niall, Zoe'yle kavga etmiş de. Üzgün geliyordu sesi. Araları iyi değil sanırım. Gidip baksam iyi olur bebeğim. Sakın seni yalnız bırakmışım gibi hissetme, sen uyumadan gelmiş olurum."

Ben cevap bile veremeden kapıyı çekip çıktı. Arkasından şaşkın şaşkın bakmaya devam etmek yerine olayları öğrenmek için Niall'ı aradım. Daha ilk çalıştan açmıştı telefonunu.

"Niall, selam, Zoe'yle işlerin iyi gitmediğini duydum dostum. Üzgünüm, konuşmak istersen ya da takılmak istersen hep buradayım. Gerçi içim rahat etmese de Harry'i gönderdim sana ama. Az önce de konuştunuz zaten-" lafımı kesip araya girdi.

"Şşşt küçük bey, ne Harry'si ne ayrılığı ne Zoe'si ya? Aramız gayet iyi. Bozulsun istiyorsan açık açık söyle Tommo. Harry'le de konuşmadım, hatta bugün beni arayan ilk kişi olduğun için sana ödül verecektim..." o konuşmaya devam etse de ben söylediklerinin yalan olduğunu anladığımdan beri dediklerini dinlememiştim. Her ne cehhennemdeyse eve geldiğinde kirpisini oklarını çıkarmış olarak bulacağı su götürmez bir gerçekti.

You & IWhere stories live. Discover now