13

311 26 30
                                    

TW// smut
İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LOUIS' POV.

Sabah Harry'nin susmak bilmeyen kemanının sesiyle uyandım. Üç gün sonra yaşanacakları bilmediği için sinirini kemanından ve hareketli klasik müzik parçalarından çıkarıyordu. Uyuşuk adımlarla odamdan çıkıp mutfağa girdim. Su ısıtıcıya su koyup kaynamasını beklerken salona girdim. Girer girmez de bana derince iç çektirecek bir görüntüyle karşılaştım.

Neon sarı, çiçekli gömleğinin altına giydiği dar siyah kotu, her zamanki gibi önünü iliklemediği gömleğinden görünen kolyesi ve dövmeleri, uzun saçlarının omzuyla buluştuğu yere dayandığı kemanı, hiç çıkarmadığı yüzükleri ve diliyle sürekli ıslattığı kırmızı dolgun dudakları sabah sabah nefes darlığı çekmeme neden oluyordu.

"Günaydın." Kemanının yayını bir saniyeliğine durdurup cevapladı, "Sana da."

"Geçen gün hakkında-"

"Susar mısın? Odaklanamıyorum." Ellerimi teslim olurmuş gibi havaya kaldırıp su ısıtıcısını kapatmaya gittim. Kupaya koyduğum kahvenin üstüne kaynar suyu döküp salona geri döndüm. Sehpaya bıraktığım kahvenin soğumasını beklerken odama gidip pijamalarım yerine bir eşofman altı ve kısa kollu tişört giydim. Salondan gelen keman sesleri kesilince aklımdaki konuyu açmam gerektiğini anlayıp hızla adımlarımı salona yönlendirdim.

"Harry, konuşabilir miyiz?" Kafasını sallayarak karşısındaki koltuğu işaret etti. Cesaretim gelmişken kaçmaması için hemen konuya girdim.

"Geçen gün bana sorduğun soru... O zaman cevaplayamamıştım ama şimdi cevabını biliyorum." Kaşlarını kaldırarak devam etmemi istediğini belirtti.

"Cevabım, evet. Bir şeyler hissettim ama ne olduğunu bilmiyorum." Derin bir nefes alıp boğazını temizledi. Rahatsız olduğunu anlamak zor değildi.

"Üzgünüm Louis, ben bir şey hissettiğimi söyleyemem."

"Bir şey hissetiğini söylemeni beklememiştim zaten. Ama hiç etkilenmediğini söyleyemezsin."

"Hiç etkilenmedim." Yüzüne yerleştirdiği sırıtış aksini kanıtlayamayacağımı söylese de gözlerim odayı taradı. Etkilendiğini anlaması için hızlı bir plan yapmam gerekiyordu. Tozlu kütüphanede büyük bir kum saati görünce ayaklanarak kütüphaneye yaklaştım. Kum saatini alıp Harry'e döndüm.

"Kaç dakikalık bu?"

"10. Neden sordun ki?" Bu sefer piç sırıtışı yapma sırası bendeydi.

"Anlaşma yapalım. Bu kum saati bitinceye kadar yapacaklarıma tepki vermezsen o gece hiçbir şey yaşanmamış gibi yapacağız."

Kaşlarını kaldırdı. "Boşuna uğraşıyorsun. Karşılık vermeyeceğim."

"Onu görürüz. Kabul ediyor musun?"

"Sonucu seni yıkmayacaksa tamam. Sadece haksız olduğunu görmen için."

Kendinden çok emindi ama sekse bu kadar düşkün bir insanın az sonra yapacaklarıma tepkisiz kalması da imkansızdı. Kum saatini ikimizin de göreceği şekilde masada ters çevirip ona yaklaştım. Yapacağımı beklermiş gibi ayağa kalktı. Tam karşı karşıya kalınca zaman kaybetmemek için işe koyuldum. Önce gömleğinin kalan düğmelerini açtım. Kulağına yaklaşıp kulak memesini dişlerimin arasına aldım. Dilimle yalayıp iyice emdim. Hiçbir tepki vermiyordu. Tekrar yüzlerimizi yakınlaştırıp ellerimi saçlarına soktum. Kafasını arkaya çekerek adem elmasının olduğu yeri boydan boya yaladım. Yutkunduğunu hissedebiliyordum. Çenesinden dudaklarına kadar dilimle çizgi çektim.

Dudaklarımızı birleştirirken bir gözüm de kum saatindeydi. Şimdiye kadar çoktan en az bir kere inlemiş olması gerekirdi. Ama o, kendini kanıtlamak istermişçesine hiçbir tepki vermiyordu. Tepkisizliğine sinirlenerek penisini avuçladım. Derin bir nefes almıştı. Dudaklarımın hareketini durdurup penisindeki elimi çekmeden kuş dövmelerine indim. Isırıyor, yalıyor ve iz kalmasına özellikle dikkat ediyordum. Azalan kumlar ve tepkisizliği beni daha da aşağıya inmeye itiyordu. Göğüs uçlarına gelince hafif kabarmış tepecikleri yalayıp ısırdım. İnlemek ya da karşılık vermek gibi tepkiler vermemeye özen gösterse de elimin altındaki penisi pantolonunu zorlamaya başlamıştı. Mutlu bir sırtışla gözlerinin içine baktım. Kelebek dövmesine indiğimde gözlerini benden kaçırmıştı. Amacıma ulaşmak üzere olduğumu anlayınca kıkırdadım. Düşündüğümü anlamış olacak ki tekrar gözlerime baktı. Kum saatine bakıp yaklaşık beş dakikamız kaldığını anlayınca hızlı davranıp pantolonunun düğmesini açtım. Dizlerimin üstünde olmam beni biraz zorlayınca onu baldırlarından koltuğa ittim.

Koltuğa biraz sert düşünce sessiz bir "yavaş" mırıldandı. Dediğini takmadım. Bacaklarını aralayıp boxerını aşağı çektim. Çoktan sertleşmiş erkekliğini önce birkaç kere çekiştirdim. Daha önce hiç yapmadığım için iyi bir blowjob verebileceğimden şüpheliydim ama denemeye değerdi. Kalın penisinin başındaki yarığa dilimi bastırdım. Alt dudağını dişliyordu. Parmak boğumları koltuğun tutacaklarını sıkmaktan beyazlamıştı. Tepkisizliğin onu zorladığını anlamak zor değildi.

Penisinin başının etrafında dilimle birkaç kere halka çizdim. Başını emmeye devam ederken gözlerinden gözlerimi hiç ayırmadım. Dilimde az bir ıslaklık hissedince hemen dudaklarımı çektim. Baş parmağımla penisinin başını tutup sıktım. Gelmesini engellemezsem hiç tepki vermeden boşalmış olacaktı. Daha en az iki dakikam varken buna izin veremezdim. Nefes alış verişleri biraz yavaşlayınca en dibinden başına kadar penisini boydan boya yaladım. Çok oyalanmadan ağzıma aldım. Alamadığım kısımlara elimi sararak çekiştirdim. Kafamla gitgel yaparken aynı zamanda diğer elimle toplarını okşuyordum.

Eliyle terlemiş saçlarını geriye attı. Az bile olsa bir tepki almak için dişlerimi hafifçe penisine sürttüm. Öksürdüğünü duyunca kum saatine doğru baktım, zamanımın bitmesine saniyeler vardı. Son bir umutla tekrar hızlıca kendimi penisine ittim. Boğazıma yaslanan penisle öğürmek üzere olsam da kum saatinin bitmesiyle geri çekildim. Penisini tamamen ağzımdan çıkarmaya yeltendiğimde geldiğimden beri beni en çok şaşırtan şeyi yaptı.

Uzun yüzüklü parmaklarıyla saçlarımdan kavrayarak penisini ağzıma itti. Gerçekten dediğini tutmuş, kum saati bitene kadar en ufak bir tepki bile vermemişti. Şimdi ise inlemelerini serbest bırakmış, durmadan inleyerek ağzımı beceriyordu.

Benim penisim ilgisizlikten sızlamaya başlayınca elimi boxerımdan içeriye sokarak çoktan karnıma dayanmış penisimi kavradım. Zevkten kapattığım gözlerimi aralamayı başarınca onun dağılmış görüntüsünü gördüm. Kafasını arkaya atmış, dudaklarını hafif aralamış, kaşlarını çatmış sürekli olarak inliyordu. Arada kısık sesli küfürler ediyor, saçımdaki tutuşunu sıkılaştırıyordu. Sadece bu görüntü ile boşalabileceğimi söylememe gerek yoktur. Öyle de oldu. Daha fazla dayanamadan inleyerek boxerıma boşaldım.

Birkaç kez daha kafamla git gel yaptıktan sonra Harry de hiçbir şey demeden ağzıma boşaldı. Gözlerinin içine bakarak bütün menilerini yuttum. Ben daha ağzımı açıp acıyan boğazıma rağmen bir şey demeye kalkışamadan kapı çaldı. Harry hızlıca pantolonunu çekerek kapıya koşarken salonun halısında ağzının kenarlarında meni kalmış, dudakları tahriş olmuş, diz kapakları kızarmış olarak bıraktığı beni umursuyor gibi görünmüyordu. Kapıdaki kişiyle bir şeyler konuştuktan sonra tekrar salona gelerek elindeki kart olduğunu düşündüğüm şeyi masaya fırlattı.

O odasına gidince merakıma yenik düşüp kartın üstünü okudum. Düğün davetiyesi olduğu her halinden belliydi. Üzerinde yazan "Gemma Styles" ismiyle gözlerim kocaman açılmıştı. Ablasının nişanlı olduğunu bile bilmezken evimize iki kişilik düğün davetiyesi gelmiş olması doğal olarak şaşırtmıştı beni.

Elindeki siyah ceketle odadan çıkıp hiçbir şey demeden kapıya yönelen Harry'e, çatallı sesimle "Nereye?" diye sormuş olsam da aldığım tek cevap kapının çarpma sesi olmuştu.

You & IWhere stories live. Discover now