7

333 28 32
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LIAM'S POV.

Her zamanki sandalyemde uyuklarken kapıdan gelen anahtar seslerini duydum. Sabahları hücrelerin olduğu yer genellikle sessiz olurdu ve nöbetçiler dışında giren olmazdı. Bana doğru yaklaşan bot sesleriyle kafamı kaldırdım. Amirim başımda dikildi.

"Komiser Payne, tutuklanan çete üyelerini sorgulamaya başlayabiliriz. Zayn Malik'in sorgusu da size düşüyor, kendisi başka kimseyi istemeyip sorun çıkardığı için görevi size verdik. Her şeyi öğrenmeden ve sonucu bana bildirmeden göreviniz bitmiş sayılmaz."

Cevabımı umursamadan başıyla selam verip geri döndü. Bir uyuşturucu kaçakçısına bebek bakıcılığı yapmam yetmiyormuş gibi bir de sorgusunu yapacaktım.

Sinirlerimi kontrol altına alarak parmaklıklara yürüdüm. Altında pek de iyi anlamlar yatmadığı anlaşılan bir gülüşle kelepçeli ellerine bakıyordu. İstediğini almış olmanın verdiği bir rahatlık hissettiğine emindim.

"Çık. Çabukcak kurtulalım şu sorgudan." Kısık bir 'hıh' sesiyle hücreden dışarıya çıktı. Hemen arkasından yürüyordum. Sorgu odalarının olduğu yere kadar sorunsuz gelmiştik. Kapıyı açıp sandalyeye oturmasını işaret ettim. Normalde birkaç kişiyle yaptığımız sorguları bu sefer tek yapıyor olmam yeterince stresliydi. Önündeki masaya iki elimi de yumruk yaparak yasladım. Ona biraz yaklaştım ve sorularımı sormaya başladım.

"O gece barda ne yapıyordunuz, Zayn?"

"Barda ne yapılır Liam?"

"Benimle düzgün konuş." Yumruğumu masaya vurdum. Etkilenmiş görünmüyordu. Sakinleşmek için ellerimi saçlarımdan geçirip daha sakin bir sesle sorumu tekrarladım.

"Barda ne işin vardı?"

"Para kazanıyordum."

"Nasıl?"

"Ticaret. Sen anlamazsın, Komiser."

"Yani uyuşturucu sattığınızı kabul ediyorsun. Kimden aldınız peki?"

"Grimshaw."

Duyduğum isimle derin bir iç çektim. Her işte parmağı olan malum kişinin buradan da çıkması şaşırtmamıştı. Zayn'inse doğru söylediği her halinden anlaşılıyordu.

"Yalan söylediğini düşünmüyorum Zayn. Liderlerinin sen olduğunu da biliyorum. Ama mahkeme seni suçsuz bulursa ve buralardan kaçıp gitmeye karar verirsen, istersen dünyanın öbür ucuna gidip mallarını sat, hangi deliğe girersen gir, seni bulup içeri tıktırırken ikinci kez düşünmem bile." Göz dağı vermiş olmama rağmen yüzündeki sırıtış gülücüğe dönüştü.

"Hangi deliğe girersem gireyim mi? Altta olduğunu anlamalıydım."

Söylediği şeye utanmak ve sinirlenmek arasında gidip geliyordum. Yanaklarımın kızardığına emindim.

"Seni uyarmıştım Zayn, benimle böyle konuşamazsın, ayrıca altta falan deği-" tartışmasını yaptığım konuyu yeni fark etmiştim. Cümlemi yarıda kesip Zayn'i ayağa kaldırdım. Önümden yürüterek nezarethaneye gittim. Kapısını kilitledim. Upuzun kirpikleri ve bal rengi gözleriyle bir suçlu değil de model gibi duran çocuğa son bir bakış attım. Amirime yaşananları söylemek için odasına yürüdüm. Kapıyı çalıp içeriye girdim. Konuşmamı beklediğini belli eden bir ifadeyle kafa salladı.

"Çocuk suçsuz."

LOUIS' POV.

Baş ağrısıyla sızlanarak tek gözümü açtım. Yattığım yer yatağımdan daha yumuşaktı. Biraz daha kendime gelince belime sarılı kolları ve kafamın altında inip kalkan göğüsü fark ettim. Benim ellerim de onun göğsünün etrafına sarılıydı. Bacaklarımı sol bacağının üstünden sarkıtmıştım ve tam erkekliğinin üstünde oturuyordum. Böyle uyumak zaten zor olmuş olsa gerek, belim ve deliğim ağırıyordu. Yerimde kıpırdandım. Onun uyanıp bizi bu şekilde görmesi ve beni evden atması muhtemeldi o yüzden hiç uyanmamış gibi davranmayı seçtim. Yerime biraz daha yerleştim, kalçamı altımdaki erkekliğe sürtmemiş olmaya dikkat etmeye çalışsam da başarısız olmuştum. Bacaklarımdan birini diğer tarafa atıp, eski yerime geri oturdum. Uyumasına rağmen çok kısık sesle inlediğini duydum.

Ne yaptığımı bilmiyordum ama onunla biraz uğraşmak hoşuma gitmişti. Belimi saran ellerinden biri kalçama indi ama başka hiçbir tepki vermedi. Ben de kafamı boynuna gömerek uyanmasını bekledim.

Yaklaşık on dakika sonra altımda bir sertlik hissettim. Amacıma ulaşmıştım.

Dün gece ikimiz de çok sarhoş olmamıza rağmen ben her detayını hatırlıyordum ve 26 yıllık hayatımda hep düz olduğumu düşünmüş olmama rağmen dünkü körkütük sarhoş ben, hayatının en iyi seksini yapmıştı. Ve peşini de rahat rahat bırakamazdım. Neden tekrar istemiştim, neden bütün gece rüyamda bizim bir çift olma ihtimalimizi görmüştüm hiçbir fikrim yoktu. Ama sabah sabah ona verdiğim ereksiyonla başa çıkmak zorunda kalacağı ve birazdan uyanacağı için sebebinin ben olduğumu öğrenecek olması ihtimali bile beni neşelendirmeye yetiyordu.

Birkaç homurtuyla beraber yavaş yavaş yeşil gözlerini araladı. Yeni uyanmış gibi ben de yavaşça gözlerimi araladım. Yarı sert penisini fark edince gözleri kocaman açıldı. Sonra da bana doğru dönerek sebebini anlamış gibi kaşlarını kaldırdı. Dün geceyi hatırlamıyorsa, yaptığım şey yüzünden suçluluk duyacaktım.

"Sanırım küçük bir sorunun var Harry."

"Üstümden kalkarsan sorunumu çözmeye gidebilirim."

"Dünü hatırlıyor musun?"

"Seks yapmamızı mı? Evet. Üstümden kalkar mısın Louis? Canım acımaya başladı."

Önce kalkmaya yeltendim. Sonra aklıma gelen fikirle karar değiştirdim. Dizlerine oturup zaten çırılçıplak olduğumuzun bilinciyle üstümüzdeki battaniyeyi çekip yere attım. Yüzündeki şaşırmış ifadeye rağmen bana izin verdiğini belli eden bir şekilde göz kırpıştırdı. İşleri ileriye taşıyabilirdim ama sızlayan deliğim ve daha önce hiç blow job vermemiş olmamın stresi buna engel oluyordu. Şimdilik ben ve elim ona yetebilirdik.

Tam önümde duran sertliğe baktım, sorunu benim sandığım kadar küçük değildi sanırım. Elimi önce penisinin başına bastırdım. Ağzından yüksek bir inleme kaçırdı. Sonra yukarı doğru çıkarak okşamaya başladım. Bir yandan da diğer elimi toplarında gezdiriyordum. Yüzüne iyice yaklaşıp alt dudağını çekiştirdim. Hareketlerimin hızlanmasıyla öpüşmeyi de uzatamayacağımı anlamıştım. Alınlarımız birbirine değerken elime doğru baktım. Benim açık dudaklarımdan duraksız iniltiler çıkıyorken onun da elime bakmasıyla sertçe yutkundum. Ellerinden biri kalçama yerleşti. Her git-gel yapışımdan sonra sertçe sıkıyordu. Uzun sayılabilecek bir süre olmasına rağmen boşalmaması etkileyiciydi. Bense sadece onu izlerken bile boşalabilirdim.

Elimin hareketleri devam ederken kulağına doğru eğildim ve bütün inlemelerimi kulağının içine hapsettim. Arada bir kulak memesini yalayıp dişliyordum.

"Aaahh. Harremmhh."

Neredeyse çığlık atarak adını inlemem onun için son nokta olmuştu. Kasılarak ve titreyerek menilerini elime bıraktı. Orgazmın etkisiyle birkaç dakika nefes nefese ve alnı omzuma dayalı bekledi.

Bir dakika bile geçmemişti ki beni üstünden iterek ayağa kalktı.

"Harry? Bana yardım etmeyecek misin?" Sorduğum şeyi anlamasını beklemiştim çünkü çok da iyi durumda değildim. Belki gülmesini belki de cevap vermesini bekliyordum, ama kaş çatıp sinirle bana dönmesi kesinlikle beklediklerimin hiçbiri değildi.

"Neden? Biz arkadaşız Louis, ihtiyacımı karşılamış olman bir şey olduğumuz anlamına gelmiyor."

"Hani sen arkadaş edinmezdin? Ne değişti?" Beni dinlemeden mutfağa girdi. Ben de arkasından bağırarak onu takip ediyordum.

"Bir arkadaşım var, o da sensin, bu da tek seferlik bir hataydı, bir daha yaşanmayacak."

"Tamam o zaman. Öyle olsun, arkadaşız." Cebimden telefonumu çıkarıp hızlıca rehberimde gezindim. Yapmamam gereken bir şeyi yapıyor olsam da kendimi frenleyemiyordum. Aradığım numarayı bulunca hızlıca arama tuşuna bastım.

"Alo? Eleanor... nasılsın?"

smut yazarken daddy liam dinleyin.

You & IKde žijí příběhy. Začni objevovat