Prologue

1K 43 25
                                    

İtalya'dan Londra'ya gelişimin üçüncü gününde bacağımın ağrısı çekilmez hâle gelince çareyi Londra'daki tanıdığım tek doktor olan Bebe'yi aramakta bulmuştum. Adli tıp uzmanı olmasına rağmen beni muayene edebileceğini söylemişti. Ondan onay alır almaz hızlıca hazırlanıp adresini aldığım hastaneye doğru yola çıktım.

Bacağımın ağrısı yüzünden hafif topallayarak adli tıp bölümüne ulaştığımda odaların yanında yazan isimlere bakarak Bebe'nin odasını buldum. Kapıyı çalıp içeri girdim.

Bebe beni görünce "Ah Louis, hoş geldin. Bugün gelen cesetlerden biriyle ilgili acil bir otopsi işi çıktı, seni on beş dakika kadar bekletmek zorundayım, burada bekleyebilirsin, rahatına bak." dedi.

Ben daha bir şey söyleyemeden hızlıca odadan çıktı. Odasına göz gezdirirken masasının üstünde fotoğrafımızı gördüm. Sarı saçları, kahverengi gözleri ve benden biraz kısa boyuyla benim kadar olmasa da güzel görünüyordu. Odayı incelemeye devam ederken gözüm en köşede duran metal, tekerlekli masaya takıldı. Üstünde duran yıkanmamış otopsi aletleri ve kirli bezler temizlik hastalığımı azdırınca en yakın tuvaleti aramak için koridora çıktım. Birkaç adım ötemde tuvalet tabelasını görüp adımlarımı oraya yönelttim. İçeriye girdim ve musluğu açarak soğuk suyla yüzümü yıkadım.

Arkadan gelen kapı sesini duyunca kafamı kaldırıp aynadan içeriye giren adama baktım. Omuzlarının biraz altındaki kıvırcık saçlarından terler damlıyordu. Zümrüt yeşili gözleri vardı. Hacimli kirpikleri ve pembe dudaklarından hafif bir makyaj yaptığı anlaşılıyordu. Üzerinde sadece en alt düğmesi ilikli, mavi pantolonunun içine soktuğu, aynı renk simli bir gömlek vardı. Açık mavi pantolon askıları kollarını dirseğine kadar kıvırdığı gömleği tamamlıyordu. Gözüm terli göğsünden görünen kuş dövmeleri ve karnının ortasındaki kelebek dövmesine kaydı. Musluğa doğru yaklaşınca, boynundan sarkan haç kolyesini ve pantolonunun kenarına sıkıştırdığı kırbaçı da fark ettim.

Kaşlarını çatmış, sinirle yüzüklerle dolu ellerini yıkıyordu. Dikkatsizlikle fazla açtığı suyu üstüme sıçrattı. Ben daha ne olduğunu anlayamamışken yanımdan gelen boğuk sesle ona doğru döndüm.

"Oops"

"Selam"

Bir an boş bulunup verdiğim karşılıktan utanmak üzereyken belindeki kırbaçı omzuna doğru atıp sağ tarafımdaki peçeteliğe uzandı. Sonra kulağıma eğilip beni şokta bırakacak şu cümleyi söyledi;

"İtalya, hmm. Yalnızlar için iyi değil"

You & IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin