19

282 20 16
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LOUIS' POV.

Nick'in intiharı Harry'i duygusal yönden hiç etkilememiş olacak ki, sabahın köründe keman çala çala başıma dikilmişti. Amacının beni uyandırmak olmadığını bilsem de mutfakla odamın kapısı arasında mekik dokuduğunu yaklaşıp uzaklaşan keman seslerinden anlamam zor değildi. Hızla yerimden kalkıp Harry'nin yanına gittim.

"Günaydın."

"Günaydın. Yarın Gemma'nın düğünü var. Giyecek smokinim kalmadı. Bugün terziye uğramamız lazım." Tek nefeste arka arkaya sıraladığı cümlelerden sonra arkasını dönerek keman çalmaya devam etti.

"Umm. Tamam. Ama önemsemediğini düşünüyordum?" Kemanını yerine bırakıp mutfağa doğru yürüdü.

"Önemsemiyorum. Dışarıya sürekli didişen iki kardeş gibi görünsek de o benim ablam Louis. Düğün davetiyesi alana kadar nişanlı olduğunu bile bilmediğim ablam..."

Son cümleyi çok kısık sesle söylemişti. İçerlediğini anlamam kesinlikle zor değildi. Böyle şeylere önem vermeyen biri gibi görünse de bu sefer boş verememişti.

Kahve ve kruvasandan oluşan hızlı bir kahvaltı yapıp alt sokağımızdaki terziye gitmek için yola çıktık. Her adımında havalanan paltosu, caddeyi birkaç yıl geriye götürüyordu sanki. Onun bu zamana ait olamayacağını düşündüm, bu dünyaya ait olamayacağını. Herkesten, her şeyden farklıydı.

Terzinin önüne kadar gittiğimiz sürede sadece biraz önümde yürüyen Harry'i izlediğim için birkaç kez düşme tehlikesi atlatmış, her sendelediğimde Harry'den çok sakar olduğuma dair laflar yemiştim.

Terzinin kapısından girince bizi ilk karşılayan şey tozlu kumaş topları ve kapının üstündeki küçük zil oldu. Dükkanın sahibi en köşedeki sallanan sandalyesinde uyukluyordu. Bizim geldiğimizi görünce yavaşça doğruldu.

"Hoş geldiniz çocuklar. Buyurun." Yavaş ve baskın bir İskoç aksanıyla konuşuyordu. Harry hemen konuya girdi.

"Yarın için iki tane takıma ihtiyacımız var-"

"Benim smokinim var Harry." Araya girmemle yüzü düşse de devam etti, "Tamam, bir tane olsun öyleyse, siyah olacak. Gömleği de siyah olsun. Zaten düğün cenazeden farksız geçecek."

Yaşlı adam yakın gözlüklerini burnunun ucuna takıp boynundaki mezurayı elime tutuşturdu.

"Yarın içinse hızlı olmalıyız evlat, benim fıtığım var, eğilemem. Bel altını sen ölçeceksin, ben de ölçümleri yazarım. Yarın sabah gelip alırsınız." Hayır! Hayır, hayır, hayır. Harry'nin bel altını ölçersem birkaç gün yüzüne bakamayacağıma emindim. Ama bana beklentiyle bakan yaşlı adamın gözlerine dayanamayıp elimdeki mezurayla Harry'e yaklaştım. Camı kırık boy aynasının önünde elleri belinde bekliyordu.

"Bel çevresi." Dedi terzi. Harry üstündeki paltoyu çıkarıp kenarda duran tahta sandalyenin üstüne attı. Ben de üstündeki beyaz tişörtü hafif kaldırarak düşük bel pantolonundan defne yapraklarının görünmesini sağladım. Mezurayı arkadan geçirerek beline sardım. İyice sardığıma emin olunca mezuranın gösterdiği değeri elinde kağıt kalemle masada bekleyen terziye söyledim.

"Bel çevresi, 66 santimetre." Belinin inceliğine şaşırmış halimi görünce dudağının kenarı kıvrıldı. Ben mezurayı gevşetirken o kadar yakındık ki, sıcak nefeslerini saçlarımda hissedebiliyordum.

"Aşağıya doğru in, dış bacak ölçüsü." Terzinin komutuyla yere doğru çömelerek dizimi yere koydum. Mezurayı uyluğundan başlayarak ayak bileğine kadar uzattım, "Dış bacak, 111 santimetre." Adam resmen tanrı.

You & IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin