4

336 30 17
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

Harry'i; ayağını yere yatırdığı taksicinin boynuna dayamış, hafif terli saçlarının yapıştığı yüzünde alaylı ama sinirli bir ifadeyle ve adama sinirle güldükten sonra "Adı ne?!" diye sorarken gördüm. Benim geldiğimi fark etmediği için kendimi göstermemeye karar verdim ve kapının arkasından sadece kafamı çıkararak onu izlemeye başladım.

"Sana beş saniye veriyorum. Son anlarında akıllıca bir karar vermeni tavsiye ederim. Patronun kim?" geçmeyen siniriyle adamı zorlarken neyden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum.

"Söyleyemem."

"Söyleyeceksin." diyerek ayağını adamın boynuna bastırdı. Yüzümü buruşturarak biraz geri çekilirken adam,

"Grimshaw!" diye acıyla bağırdı.

Harry duyduğu adı kendi kendine tekrar ederek bir süre bekledi. Sonra adama dönerek "Teşekkürler. Seninle işim bitti."
dedi ve ayağını ondan çekti. Önce benim olduğum yöne doğru döndü, sonra tekrar yerde kıvranan adama dönüp "Birini kandırıp zorla hap içirerek öldürmek... Garip bir tercih ama kısmen mantıklı. Çok daha iyi planlanmış ve kaçış yolu olan bir şeyi yapıp asla yakalanmayabilirdin. En azından polisler tarafından. Neden bunu seçtin? Kim bu Grimshaw? Bilmediğim soruların olması çok can sıkıcı." dedi ve düşünceli bir ifadeyle benim arkasında durduğum kapıya doğru yürümeye başladı. Kendimi daha da gizledim ama o tabii ki beni fark etti.

"Saklanmaya çalışma, Louis. Küçüksün ama oraya sığacak kadar değil."

~

Binadan çıktığımızda tüm ekipler bizi bekliyordu. Harry'nin çıktığını gören birkaç kişi hızla ona gidip adamın nerede olduğunu sordu. Harry onlara olayı ve detayları anlatırken ben aralarında konuşan Niall ve Liam'a doğru ilerledim.

"Bilmiyorum işte Ni. Bıktım zaten her boku bana göndermesinden. Sanki departmanda başka adam yok. Bu ay kaçıncı baskınım biliyor musun? 25. Nasıl bu kadar dava buluyor anlamıyorum. Hayır bir de şimdiki uyuşturucu baskını-" hararetle konuşurken sonunda beni fark edince durdu ve "Pardon, seni görmedim. Adın Louis'ydi di mi?" dedi.

"Evet ve önemli değil. Neyden bahsediyorsunuz? Burada konuşulan konulardan hep çok uzağım da."

Hafifçe gülümsedi, sıcakkanlı birine benziyordu.

"Patronum, Simon diye bir herif ve pisliğin teki. Neyse bunu konuşmayalım zaten, senin Harriet'le yaşama işi nasıl gidiyor?"

"İnanmayacaksın ama bugün ilk günüm. Neyse ki bitmek üzere rahat bir uyku çekmek istiyorum artık." onlar gülerken aklıma gelen şeyle durdum ve "Ha bir de alakasız ama hazır aklımdayken, bir şey sorabilir miyim?" dedim.

"Tabii ki."

"Neden Harry'e sürekli Harriet diyorsunuz?"

"Güzel soru, ben de ne zaman soracaksın diyordum." arkamdan konuşmaya katılan Harry'le, ona döndüm. Konuyu sevmemiş gibiydi.

"Hadi ama Harriet. O kadar da kötü değil." dedi Niall.

"Kısaca özet geçeyim senin için Louis," diyen Liam'a kafamı sallayarak lütfen dedim.

"Harry'nin annesi kız çocuk bekliyormuş. Adını Harriet koymak istemişler, ama erkek olunca Harry koymuşlar. Bu hikayeyi ilk dinlediğimizden beri Harriet diyoruz."

Liam lafını bitirir bitirmez telefonu çaldı.

"Efendim Bebe? Hıhı. Anladım... Tamam teşekkürler." bize dönüp konuştuklarının özetini geçti.

"Ekipler cesedi otopsi için morga götürmüş. Bebe ilk tahlillere göre haklı olduğumuzu söylüyor."

Harry yüzündeki neşeyi gizlemeden kutlama yapmamız gerektiğiyle ilgili bir şeyler söyledi. Bu sırada Niall benim kulağıma eğilip her dava sonrası kutlama yaptıklarının bilgisini veriyordu. Küçük çaplı sohbetimiz bitince herkes arabalarına dağıldı. Niall ve Liam karakola, biz de evimize gidiyorduk.

Bir süre sonra apartmanımızın önüne park etti. Uzun saçlarını eliyle tarayarak aşağı indi ve kapıya doğru gitti. Ben de vakit kaybetmeden onu takip ettim. Eve girer girmez ceketini çıkarıp koltuğun üzerine fırlattı.

"Ben duşa giriyorum Louis."

Bir şey dememi beklemeden banyoya girip kapısını kapattı. O duş alırken ben de sabah inceleme fırsatı bulamadığım salona göz attım. Renkli duvar kağıdının üstünde sprey boyayla yapılmış sarı bir gülücük vardı, etrafı delik deşikti ve bu haliyle bile yeterince çirkin görünüyordu. Lekeli kahve bardakları, kirli yastıklar, üstünde kitap dışında her şey olan bir kitaplık ve tertemiz bir keman... Temizlik hastalığıma iyi gelmeyen bu odayı temizlemem lazımdı. İşe kirli bardakları mutfağa götürerek başladım ama ilk günün yorgunluğu erken çökmüştü. Bulaşıkları yıkayamadan kapanmaya başlayan gözlerime daha fazla karşı koyamadım.

Banyonun hemen yanındaki odama gitmek için mutfaktan çıktığımda onu gördüm. Banyo kapısının pervazına yaslanmıştı, sadece belinde, kasıklarının hemen üstünden başlayan, defne yapraklarını görmemi sağlayacak bir havlu vardı. Saçlarından dökülen damlalar parkeye damlıyordu. Buhardan kızarmış yeşil gözleri ve ıslak olmasından duş alırken bile çıkarmadığı belli olan yüzükleriyle nefes kesici görünüyordu.

You & IUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum