9

300 23 21
                                    

İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LOUIS' POV.

Dediğim şeyin şokunu daha ben atlatamamışken Harry kemanını masaya koymuş, kahkahalarla, nefesi kesilene kadar gülmeye başlamıştı. Benden hızla ayrılan Eleanor kıpkırmızı kesilmişti. Bense utançtan kimseyle göz göze gelemiyordum.

"Bak Eleanor gördün mü? Louis sana göre gayet erkeksi giyiniyor olabilir ama kızlarla öpüşürken benim adımı inliyor."

Eleanor hiçbir şey diyemeden kapıyı çarpıp çıktı. Harry ise... hâlâ gülüyordu.

"Harry, yeter artık, anladık komikti."

"Ama- sen- kızın ağzına- adımı inledin-" gülmekten cümleyi doğru düzgün kuramamıştı bile. Gözlerimi devirip bir şeyler söylemeye çalışan Harry'e döndüm.

"Bir de eşcinsel değilim diyordun. Sadece az önce yaşananla bile eşcinsel olduğunu kanıtlayabilirim."

"O değil de, sen benim eşcinsel olduğumu nereden anladın?"

"Öncelikle tarzıma hiçbir şey demedin yani homofobik değilsin, vücut şeklin kalıplaştırılmış erkek vücudunun dışında; belin çok ince, kalçan büyük, bakımlı ve parlayan bir yüzün var, şu gay bileği denen şeyi fark etmesen de sürekli yapıyorsun ki bence ünlü olsaydın 'Gay bileği' diye aratınca sadece sen çıkardın ayrıca olay mahalline gittiğimizde Gemma yanımıza geldi her girdiği ortamda dikkatleri üzerine çeken özellikle hetero erkeklerin süzerek baktığı biri olmasına rağmen sen bakmadın bile ama Niall ve Liam'la konuşurken her detaylarına dikkat ediyordun gerçi Liam'la şansın yok o çoktan Zayn'e abayı yakmıştır- her şeyi geç biz seviştik bu bile bir kanıt."

"Bir dakika... Yani sen de mi eşcinselsin?"

"Ben kendimi etiketlemem, Louis. Kimsenin bana yapmasını da istemem."

"Öyle olsun. Sahiden biz ne yapacağız şimdi Harry? O gece hiç yaşanmamış gibi mi davranacağız?"

"Bir şey hissettin mi?"

"Bilmiyorum."

"O zaman sen bu soruyu cevaplayana kadar yaşanmamış gibi davranacağız."

LIAM'S POV.

"Liam, bu otomat neden çalışmıyor? Nöbet günümde yemeksiz kalmak nasıl bir his biliyor musun sen?" Yemeksiz nefes bile almayan Niall'la aynı gün nöbet tutmak bana verilmiş en zor görevdi sanırım. Elindeki çeşit çeşit cipsler, soğuk içecekler, rengarenk paketli çikolatalar Niall'ın yemeksiz kalmış haliydi işte.

"Niall, otomatta yiyecek bir şey kalmadı, ondan çalışmıyor olabilir mi?"

Tam ikna olmuş görünmese de omuz silkip önümden yürüyerek uzun koridora çıktı. Elindeki yiyecek yığınından çıkardığı bir çikolatanın pakedini sıyırıp bir ısırık aldı. O karnını doyurmakla meşgulken ben birkaç adım önüne geçebilmiştim. Zayn'in de içinde olduğunu bildiğim nezarethane kapısının önünden geçerken ben adımlarımı hızlandırmıştım ama tam tersine Niall'ın adımlarının durduğunu duydum. Ne olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde kulağını nezaretin demir kapısına yasladığını gördüm.

"Napıyorsun?"

"İçeriden ağlama sesleri geliyor dostum, bir baksak mı?"

"Suçlulara acımayı çoktan bıraktım ben, daha önemli işlerim var."

"İçeride sadece Zayn var ama. Senin şu suçlulara acımama olayı kalp çalanlara işlemiyor sanki."

Zayn'in ağladığı düşüncesi kafama girer girmez diğer dediklerini dinlememiştim bile.  Kemerime asılı anahtar topluluğundan nezarete ait olanı çıkardım.

"Sen nöbet odasına git, bir bakıp geleceğim."

Niall kaşlarını birkaç kez kaldırıp indirse de imasını görmezden gelerek ağır demir kapıyı yavaşça ittirdim. Dizlerini karnına çekmiş, yüzü ellerine gömülü köşede oturuyordu. Botlarımın zeminde çıkardığı sesi duyunca hızlıca elleriyle ıslak gözlerini silip yüzüne çapkın denilebilecek bir gülüş yerleştirdi.

"Vay vay vay, Komiser Payne, hangi rüzgar attı seni buralara?"

Sesinde alay olduğunu duysam da çatallaşmış oluşunu saklayamamıştı. Hücresinin kilidini açıp çarşafları sararmış yatağa oturdum. Olduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Bir süre gözlerime baktı, buğulanmış ela gözleri ve ıslanmış kirpiklerini görünce elimi sırtına götürdüm. Biraz sırtını sıvazladıktan sonra iç çekişini duydum. Kollarını belime sarıp kafasını göğüsüme gömerek bana sarıldı. Hıçkırma seslerinden ve sarsılan omuzlarından tekrar ağlamaya başladığını anlamıştım. Üstümdeki formayı gözyaşlarıyla ıslatıyordu. Bütün Londra'nın aradığı bir suç çetesinin lideri olan ve bana tanıştığımız andan beri kirli şakalar yapan bir suçlunun bu kadar kırılgan çıkmasına şaşırmıştım.

"Canını sıkan ne?" fısıldamaya yakın bir sesle sordum.

"Şimdiye kadar çok tutuklandım Liam, sabıkam çok kabarık, ama Grimshaw'un isimini verince hepsi bizi geri bırakmıştı. İlk defa sizin amiriniz mahkeme istedi. Hapse girmekten korkuyorum, arkadaşlarımı, seni, sevdiklerimi bir daha görememekten. Sadece... korkuyorum işte"

Hıçkırıklar ve çatlamış sesiyle söylediği şeylerin benim aklımı uzun süre karıştıracağından emindim. Cebimden telefonumu çıkarıp o an yapabileceğim en iyi şeyi yaparak Harry'i aradım.

"Harry, dinle, biliyorum sen bu işlerin adamı değilsin ama bizim uyuşturucu davasının tanık listesine seni yazabilir miyim? Gerçekten önemli. Ne? Lütfen... Çok teşekkürler. Evet, görüşürüz."

Zayn, gözündeki umut parıltılarıyla bana bakıyordu. Kafamı salladım, Harry bizi bu bataktan çıkarabilecek tek kişiydi.

"Her şey yoluna girecek, Zayn. İyi olacağız..."

You & IWhere stories live. Discover now