18

315 21 8
                                    

Gecikme için kusura bakmayın🙃
İyi okumalar, sizi seviyoruz♡

LIAM'S POV.

Oldukça maceralı geçen bir günün ardından evime gidip Zayn'le takılmayı ve sakince uyumayı planlarken Niall'ın sorusu aklımı karıştırmıştı. Bunca yıldan sonra normalde olsa düşünmeden evet diyeceğim karakolun başına geçme fikri, benim için yeni olan duygular -bu kesinlikle aşk idi- dolayısıyla kafama pek yatmamıştı. Nedeni ise, açıkça, bir suçluya aşık olmamdı. Aşık olduğumdan tam emin bile değildim aslında ama güçlü duygular beslediğim kesindi.

Eve gitmek için hızlıca hareket edip arabama doğru yürüdüm. Yolda Zayn'in sevdiği bir Çin yemeği lokantasının önünde durup birkaç atıştırmalık aldım. Eve geldiğimde salonda telefonla konuşan Zayn'in sesi geliyordu. Yüksek sesle bağırmasa da kızgın olduğu belliydi.

"Ödeyeceğim diyorum, biraz bekleyemez misin yani?... Ne demek hayır şimdi lazım? Dalga mı geçiyorsun benimle?... Şu zamana kadar hiçbir zaman ödemeni aksatmadım bir kerelik oldu diye bana mal satmayı bırakamazsın Jeff... Para çıkışmadı işte... Hayır! Bekle, kapatma! Ha siktir! Sıçayım böyle işe." sinirle sıraladığı cümleleri bitirdi fakat arkasındaki en az sözleri kadar sinirli olan beni fark etmedi.

"Zayn?"

LOUIS' POV.

Yorucu ve gerilimli bir günden sonra şaşırtıcı derecede rahat bir uyku çekmiştim. Bunun nedenlerinden birinin Harry'le yaptığımız, onun duyguları hakkında olan konuşma olduğuna neredeyse emindim. Tabii bir de içimi kemiren Nick'in kaçışı olayı vardı ki sessiz bir kahvaltı sırasında bu konuda ne yapacağımızı Harry'e sorduğumda, bir planı olabileceğini, akşam 7.28'i beklememiz gerektiğini söyledi.

Sürekli tozlanan evi çekip çevirmek ve oyun oynamak dışında bir şey yapmadığım gün hızlıca geçerken beklediğimiz saat sonunda geldiğinde, tam da tahmin ettiğimiz gibi eve bir kargo gelmişti. Harry zarf gibi görünen paketi alıp salona, benim yanıma, geldi.

Paketi ve zarfı dikkatlice açtı. İçinden Bebe'nin çalıştığı hastanenin adresinin yazılı olduğu bir kağıt çıkmıştı.

"Hastane mi?"

"Her ne konuşmak istiyorsa, halka açık bir alanda olmayacaktır. Çatıyı kast ediyor olmalı."

"Hastanenin arkası olamaz mı? Orası da yeterince ürkütücü bir yer." söylediğimden sonra bana içten bir gülümsemeyle baktı ve "Düşünme yapın ilgi çekici, Louis. Hayır olamaz çünkü o insanların zayıf yönlerini bilmeyi seven bir psikopat ve benim hakkımda ne kadar çok şey öğrenirse o kadar mutlu olacaktır, bunu da beni tehdit etmeye çalışarak yapacak. Yerden bir hayli yüksek bir yer onun işine gelir yani." bana ettiği iltifata teşekkür etmeye imkan bile bulamadan beni kendine yine hayran bırakacak çıkarımlarından yaptı.

Yerinden kalkarken konuştu, "Şimdi, ben hastaneye gidiyorum sen de evde uslu uslu oturuyorsun."

"Harry, çocuk değilim kendim karar verebilirim. Seninle gelmek istiyorum."

"Tabii ki kendin karar verebilirsin Louis, sadece bu tehlikeli bir iş. Benim bile ne yapabileceğini kestiremediğim birinin yanına seni götüremem."

"Kendin de gitme o zaman, polis gönder."

"Sence o bunu düşünmemiş midir? Bir planı var ki benim gitmemi istiyor." derin bir nefes alıp verdi ve devam etti, "Evde dur Louis, lütfen." yine şefkatli gözlerle bana bakıyordu, ne yapacağımı bilemeyerek belli belirsiz kafa salladım.

"Teşekkürler. İşim biter bitmez dönücem." dedi ve hızlı adımlarla kapıya yürüdü.

Harry evden çıktıktan sonra camdan bakarak arabasına ilerlediğini gördüğüm anda ben de hızlıca evden çıktım. Hem Nick'in ne yapacağını merak ediyordum hem de Harry'nin güvende olduğundan emin olmak istiyordum, bu yüzden düşünmeden bir taksi çevirip onu takip ettim.

Hastaneye geldiğinde arabasından inip içeriye girdi, ardından da ben. Hız kaybetmeden çatıya doğru çıkmaya başladı, ben de aynı şekilde. Kapıyı açıp dışarı çıktığında aramızdaki mesafeyi azaltarak kapattığı kapıya yaklaştım. Nick gerçekten de çatıdaydı. Ne konuştuklarını duyamasam da ortamdaki gergin hava kendini belli ediyordu. Yaklaşık on dakika yarı bağırışmalı konuşmaları durulduğunda hiç beklemediğim bir şey oldu.

Nick, arkasından çıkardığı silahı ağzına dayayarak tetiği çekti.

Belli ki Harry de bunu beklemiyordu ki yüzündeki şaşkınlığı, gördüğüm dağılmış kafa ve kanlardan sonra geriye çekilmeme rağmen yakalayabilmiştim.

Harry, bunca zamandır orada dikildiğimi biliyormuşçasına doğrudan olduğum yere bakarak aynı zamanda da koşarak, bana doğru geldi.

"Louis? Sana gelme demiştim."

"Biliyorum Harry. Sadece- ah merak  ettim işte."

"Bunu yapacağını tahmin etmiştim," yerde yatan Nick'e işaret edip devam etti, "Ama onun bunu yapacağını değil. Aslında konuşmamız güzel ilerliyordu. Onı ikna ettiğimi sanmıştım, anlaşılan yanılmışım."

"Sen ve yanılmak, ha?"

"Ben de insanım, Louis. Bu arada Bebe'yi çağırsak iyi olacak, ona da bir iş çıktı."

"Adam gözünün önünde ağzına sıkarak intihar etti Harry, nasıl sakin kalabiliyorsun anlamıyorum." Beyni dağılmış, kandan yüzü tam seçilemeyen adama baktım. Şu son birkaç günde yaşadıklarım herkes için çok fazlaydı. Psikolojik bir hasarının kalacağına emin sayılırdım.

Beni takmadan çatıdan inmek için hamle yaptı. Kolumla bedenini hafif geriye ittirerek gözlerine baktım.

"Son zamanlarda olanları konuşmak istemiyor olabilirsin ama konuşmadan şuradan şuraya gitmem." Kafasını iki yana sallayıp tekrar kapıya yöneldi. Kapının önüne geçip tekrar şansımı denedim. "Çok şey yaşadık Harry. Bir açıklamayı hak ediyorum. Özellikle de şuradaki cesetle ilgili." İşaret parmağımla yerde öylece yatan Nick'i gösterdim.

"Bu çok büyük bir şeymiş gibi davranıyorsun Louis. Sadece başka bir vaka işte. Hem de düşmanımız. Bence sevinmelisin."

"Böyle geçiştiremezsin. Sen doğru düzgün şeyler söyleyene kadar buradayız."

Gözleri alayla parladı. Biraz eğilerek iki elini kalçamın altından geçirdi. Tek harekette beni havaya kaldırıp omzuna attı.

"Napıyorsun manyak herif! Bırak beni!" Bütün görüntüm alt üst olurken ellerimle sırtına vurmaya başladım.

"Öyle bir niyetim yok. Sen gelmiyorsun, ben seni götürüyorum işte. Teşekkür etmen gerekiyordu." Ayaklarımı mümkün olduğunca hızlı sallamaya başladım. Bir elini bacaklarıma indirip tutuşunu sıklaştırdı. Hareketlerim kısıtlanınca sırtını çimdikledim.

"Düzgün dur." Merdivenlerin sonuna yaklaştığımızda koridorda Bebe'yi görmesiyle bağırarak konuştu, "Çatıda ceset var. Silahla intihar, Nick Grimshaw. Londra polisine haber ver, cesedi gömün."

Beni yavaşça yere indirirken şokla ağzı açılmış Bebe merdivenlerden çıkarak çatıya gitti. Sitem etmeyi umarak Harry'e döndüm. Elini susmam için havada sallayıp araya girdi.

"Çok yorgunum, şu an tek istediğim eve gidip uyumak." Mecburen kafamı önüme eğerek arabaya giden Harry'i takip ettim. Önümüzdeki birkaç gün ikimiz için de yorucu olacaktı.

You & IWhere stories live. Discover now