"Balkon kapısı açıktı. Ne yapayım dostum gerçekten acil işim düştü. Zayn kayıp. Ot içmeye çıkmıştı ama kırk beş dakika boyunca dönmedi. Mahallede bakabileceğim her yere baktım. Telefonu çalmıyor ama sanırım kapalı değil. Konumunu bulmanı isteyecektim."

"Ne demek Zayn kayıp? Liam sen amirsin, karakola böyle vakalar gelince beni arayıp karakola çağırman ve işimizi öyle halletmemiz lazım. Çat kapı evime gelerek değil. Neyse, salonda bekle, üstümü giyinip geliyorum."

Amir olduğum yeni aklıma gelmiş olacaktı ki, ipleri elime almaya karar verdim. Önce Harry'i aradım.

"Selam. Nerede olduğun ya da ne yaptığın umurumda değil. Meşgulsen de değilsen de karakola gel. Zayn kayıp." Hattın diğer ucunda on saniyelik bir duraksama oldu.

"Peki. Geliyoruz." Resmiyet kokan bir ses tonuyla kurduğu mesafeli cümleye şaşırsam da her zamanki Harry diye düşündüm.

LOUIS' POV.

"Sıradan bir komiserin tekiyken daha tutarlıydı Liam. Durduk yere Zayn kayıp diye karakola çağırmak ne demek? İşimiz gücümüz var yani. Değil mi kızlar?" Harry iki dizine oturttuğu Phoebe ve Daisy'nin ona oje sürdüğü 'oyun' saatinin Liam yüzünden bölünmesine sahte bir sitem savurdu. Ona bir çocuk veremeyecek olsam da bu mümkün olsaydı harika bir baba olacağını düşündürtmüştü bu sevimli görüntü bana.

"Prenses Phoebe, Prenses Daisy, kölenizin çözmesi gereken bir dava var. İzninizle sizleri dizimden yavaşça yere bırakıyorum." İkisini de teker teker dizinden indirdi. Sonra bana göz kırparak boyalı tırnaklarına üfledi. Kuruyana kadar ellerini sallayıp tek tek tırnaklarına üfleyince, ikizler doğal olarak bu görüntüye gülmüştü.

Siyah takımının ceketini üstüne geçirdi. Yüzüklü parmaklarını saçlarından geçirip kızlara gülerek kapıyı çekti. Ben de hemen yanında hazırlanmış vaziyette bekliyordum. Kapıyı çekmesiyle yüzü tekrar eski sert ifadesini takındı. Arabayı hızla karakola sürüp Liam'ın arabasının yanına park etti. Karakolun kapısında ikimizi bekleyen Liam, bizi gördüğü gibi peşinden kendi ofisine sürükleyip hızlı hızlı konuşmaya başladı.

"Telefonda da söylediğim gibi, Zayn kayıp. Bulabileceğim her yeri aradım. Önce Niall'a gidip telefonunun konumunu buldurmamız lazım. Harry... Sevgilimi bulmama yardım et. Lütfen."

Harry alt dudağını baş ve işaret parmağı arasına alıp bir süre düşündü.

"Tamam. Yardım edeceğim." Yüzü parlayan Liam biz ne olduğunu anlayamadan Harry'nin boynuna sarıldı.

"Abartma. En sevmediğim şeydir şu hareket." Liam yavaşça Harry'den ayrıldı ama bu sefer Harry'e sarılan bendim. Harry bir şey demeden karşılık verince Liam bize bakarak göz devirdi.

"Iyy vıcık vıcık." İkisi bakışıp gülüşürken ne olduğunu anlayamayan ben Harry'i Liam'ın odasından dışarı sürükledim. Liam da gerekli dosyaları alıp peşimizden geldi ve dördümüz Niall'ın ofisine gittik. Ofise girer girmez Niall'a neredeyse hiç bakmayan Harry, yine şovunu yapmaya başlamıştı.

"Umarım Zoe de zevk almıştır. Şahsen ben yemek dışında hiçbir şey düşünmeyen bir sevgilim olsa, bırak yatmayı, öpüşmezdim bile. Neyse en azından küçük Niall'ın çalıştığını öğrendik." Ben dediklerini anlamaya çalışırken önce Niall'ın, sonra da Liam'ın yüzü kızardı. Artık bazı şeyleri sorgulamak yerine boş vermiştim. O yüzden hemen konuya girdim.

"Evet her neyse. Bulmamız gereken bir Zayn var."

Niall bunu yeni hatırlamış gibi, parmağını şıklatarak bilgisayarın başına oturdu.

You & ITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon