Bir yandan da üçüncü parmağını ekleyince daha fazla dayanamayıp sırtına bastırdığım tırnaklarımı iyice etine gömerek, uyarı bile veremeden boşaldım.

"Louis!"

Adımı duymamla gözlerimi açtım. Çarşafta ve boxerımda hissettiğim ıslaklıkla korkarak üstümdeki yorganı kaldırdım. Evinde kaldığım adamla ilgili gördüğüm kirli rüya yetmezmiş gibi bir de gelmiş olarak uyandığımda inanamıyordum. Bana seslendiğini hatırlayınca odama girip beni bu halde görme ihtimali de gözümde canlandı. Hemen doğruldum. Daha yataktan çıkmaya bile yeltenmemişken bitmez bir enerjiyle odamın kapısını açıp içeri girdi. Üstündeki ananas desenli, beyaz transparan gömlek ve alakasız olsa da çok şık duran mavi-kırmızı karolu Gucci takım, az önce uyandığım rüyayı unutmama hiç yardımcı olmuyordu.

Rugan botlarının parkede çıkardığı seslerle yanıma kadar geldi. Yorganı iki yanından tutarak bel altıma bastırsam da Harry'den kaçmayacağını anlayıp kaderime yenik düşmüştüm bile. Ucundan yakaladığı yorganı hızlı bir hareketle üstümden attı.

"Günaydın Louis! Kalk hadi-"

Çarşaf ve boxerımın meniyle kaplı olduğunu görünce cümlesi yarıda kesildi. Küçük bir kıkırtı bırakarak "Hazırlan, kutlamaya gidiyoruz." dedi ve şaşkın ifademe aldırmadan odamdan çıktı.

Yataktan kalkıp hızlı bir duş aldım. Çarşafları ve boxerımı çamaşır sepetine atıp kendime temiz kıyafetler çıkardım. Üstümü giyinirken salondan gelen silah sesleriyle giyinmemi yarım bırakıp koşarak salona gittim. Üst bedenimin tamamen çıplak olması şu an en son umursadığım şeydi.

Harry, deri koltuğunda oturmuş, elindeki tabancayla duvardaki sarı gülücüğe arka arkaya atışlar yapıyordu. Odaklanmamıştı ama ona rağmen tam ortasına nişan alıyordu.

"Harry! Napıyorsun?"

Sinirli çıkan sesime aldırmadan bir kez daha atış yaptığı gülücüğü işaret etti. "Sıkıldım." Verdiği kısa cevaplardan bıktığımı anlamasını umarak seslice nefes verdim. Beni takmadan elindeki tabancayı tekrar gülücüğe yöneltti.

"Bana doğru düzgün cevap verecek misin? Sorduğum sorular hep havada kalıyor."

Sitem edişim umurunda olmamış olacak ki bana bakarak tekrar gücüğe sıktı. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Gülücüğün altındaki sehpada duran sarı sprey boyayı alarak gözleri yerine çarpı attım. Harry'den gelen ufak gülücük sesi, yaptığım şeyi beğendini gösteriyordu.

"Louis sana hazırlan demiştim. Kutlama yapacağız."

"Sabahın bu saatinde mi? Ne işimiz var bu saatte dışarıda?"

"Cinayetlerin çoğu gece işlenir Louis. Yani ben geceleri çalışıyorum. Şimdi üstünü giyin de çıkalım."

Sesindeki emir verici tondan çekindiğim için kafamı sallayarak odama geri döndüm. Üstüme hızlıca mavi bir kazak geçirdim ve tekrar Harry'nin yanına gittim. Kapıda beni bekliyordu. Hazır olduğumu belli edercesine kafamı salladım. Önden geçmem için kapıyı araladı. İkimiz de tek kelime etmeden arabaya kadar yürüdük. Kısa bir araba yolculuğundan sonra bizim eve en yakın bara vardık. İçerisi sabah olmasına rağmen doluydu. Dans pistinde dans eden terli bedenler, barın köşelerinde türlü türlü uyuşturucu satan satıcılar, bar önündeki motorlar ve arabalarda yiyişen çiftler, boşalan bardaklara sürekli alkol dolduran barmen...

İncelemem bitince gözlerimle Harry'i taradım, barmenin önündeki sandalyelerden birine oturmuş, ilk birasını içiyordu. Yanındaki uzun bar sandalyelerinden birine iliştim ve barmenden kendim için de bir bira istedim. Bu sırada Harry gözleriyle köşelere kurulmuş torbacıları süzüyordu. Geçenlerde kapının önünde alış-veriş yaptığını gördüğüm pembe saçlı adam -sanırım adı Zayn'di- bize doğru geldi.

"Ah, Zayn, tam sana gelecektim. Bugün neyin var?"

"Kokain ve nikotin bandı var, kaç strelin ödeyeceğine göre değişir."

Yanımda yaptığı uyuşturucu muhabbetine tanık olunca sonuna kadar açılmış gözlerimle ona baktım.

"Harry, ne nikotin bandı, ne kokaini, uyuşturucu almayacaksın değil mi?"

"Sana hayatıma karışmamanı söylemiştim Louis-" Zayn'e döndü, "kokain olsun. Geceye kadar idare etmesi lazım ama. Parayı dert etme." Zayn cebinden çıkardığı minik şeffaf paketteki beyaz tozu Harry'e uzattı. "Bunun için iki yüz sterlin yeterli."

Harry de hiçbir şey demeden iki yüz sterlini Zayn'in dövmeli ellerine bıraktı. Cinayet çözme işlerinden iyi bir para kazandığını anlayabiliyordum ama sadece uyuşturucu için bu paraları ve sağlığını heba etmesini izleyemezdim. Zayn uzaklaşınca paketteki tozlardan birazını önümüzdeki bar tezgahına döktü. Cüzdanından çıkardığı kredi kartıyla tozların üzerinden birkaç kez daha geçip burnundan çekebileceği kadar küçülttü. İşaret parmağıyla sağ burun deliğini kapatıp masaya doğru eğildiği sırada önündeki tozlara üfledim.

"Louis! Napıyorsun? Onlara para verdim ben!"

"Neden kullanıyorsun ki? Mantıklı bir açıklaman varsa söyle Harry. Bu alışkanlığın bağımlılığa kadar gidebileceğini biliyorsun değil mi? Ciddi bir şey bu!" Sakinleşmek istermiş gibi derin bir nefes alıp seslice geri verdi.

"Tamam. Peki, kafamı her gün gördüğüm cesetlerden ve pek de iç açıcı olmayan işimden uzaklaştırmak için başka ne önerirsin?"

"Seni sadece uyuşturucu mu rahatlatıyor? Başka bir rahatlama yolun olmalı Harry."

"Alkol, uyuşturucu ve seks. Kulağa iğrenç gelebilir ama bu üçü dışında her şey bana işimi hatırlatıyor."

"Bundan sonra alkol ve seksi kullan. Bugün sarhoş olup eve birini atmana izin verebilirim sanırım."

"O zaman içelim Louis." Elindeki bira bardağını kaldırıp benim bardağımla tokuşturdu, sonra da hepsini tek dikişte içti. Ağzını elinin tersiyle silip barmenden viski istedi. O ikinci içkisini ben de ilk içkimi içerken kapının önünden gelen polis sirenleriyle ikimiz de ayağı kalktık. Kapıdan giren 7 kişilik polis timinin en önündeki Liam, Harry'i görünce başıyla hafifçe selam verdi. Bara dönüp gözlerini masalardan birine oturmuş Zayn'e çevirdi.

"Zayn Malik, uyuşturucu ticareti yapma suçundan tutuklusun-" arkasındaki altı kişiye dönerek diğer köşeleri işaret etti. Adamlar diğer uyuşturucu satıcılarını tutuklarken kendisi Zayn'e doğru yürüyüp ellerini arkada çaprazladı. Kelepçeyi takarken devam etti, "sessiz kalma hakkına sahipsin, söyleyeceğin her şey mahkemede aleyhine kulanılabilir."

Sadece gülümseyen Zayn'le birlikte bardan çıktıklarında arkalarından bakmak dışında hiçbir şey yapamamıştık.

You & IWhere stories live. Discover now