26. Bölüm : Dünyanın En Güzel İnsanı

3.9K 518 138
                                    

  "Bunu yaptığımıza hala inanamıyorum." Dedi Minho aynada saçlarını düzeltirken. Benim ona aldığım kıyafetlerin arasından beyaz bir tişört ve siyah bir pantolonu seçmişti. Üstüne de beyaz benekleri olan bebek mavisi bir hırka giymişti. Zaten yeterince yakışıklıydı şimdi de herkesin isteyeceği bir erkek arkadaş figürü gibi duruyordu.

  Sonunda aynadan dönüp bana baktı. "Nasıl görünüyor saçlarım?" Bunu sorarken hala saçlarını düzeltmeye çalışıyordu.

  Saçlarındaki ellerini durdurup aşağıya indirdim. "Mükemmeller sevgilim. Sanırım bugün seni fazlası ile kıskanacağım."

  Yandan bir şekilde sırıtırken "Neden kıskanasın ki?" Diye sordu.

  Arkasına geçip ona belinden sarıldıktan sonra onu aynaya geri çevirdim. Çenemi de omzuna yaslamıştım. "Çünkü çok güzelsin ve herkes sana düşecek. Belki bir kaç arsız kız önümüzü kesebilir." Bu düsünce ile kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Hyunjin bu konuda gerçekten çok çekiyordu ve bunun aynısını Minho'nun da yaşamasını istemiyordum.

  Yüzünde tatlı bir tebessüm oluşurken hiç beklemediğim anda benden tarafa döndü ve ellerini saç diplerime atıp oynamaya başladı. "Ama sonuç olarak ben seni seviyorum o hiçbirini tanımadığım insanları değil. Ne kadar güzel veya yakışıklı olsalar bile benim gözümdeki sen olamayacaklar."

  Kalbimin ritmi yine düzensizleşirken onun da hissedebildiğine emindim. Şahsen ben onunkileri hissedebiliyordum. "Kalbime hiç iyi gelmiyorsunuz Minmin bey."

  Bir anda elleri çıplak kollarıma gitti ve çok temas ettirmemeye çalışarak ittirdi. "Siz de şu an benim kalbime iyi gelmiyorsunuz Sungie bey. Lütfen üstünüze başka bir şey giyin."

  Ellerimi belime yerleştirirken sırıttım. "Ne varmış üstümdekinde?" Üstümde beyaz bir sıfır kollu vardı. Altıma da onunki gibi siyah bir pantolon geçirmiştim. Aslında üstüme ceket alacaktım ama şu anlık bunu bilmesine gerek yoktu.

  Gözleri kısılırken kaslı kollarıma bir bakış atmış sonra hemen geri çekmişti. "Cidden o kadar bol giyiniyorsun ki şu kollarını görmeden bedeninin çok cılız olduğunu düşünüyordum, ama yanılmışım."

  Sırıtmam daha çok büyürken "Sen benim bedenimi mi düşünüyorsun?" Diye sordum.

  Kaşlarını çatmıştı ama kulaklarının kızarıklığından anladığım kadarıyla da utanmıştı. "Ne, hayır!"

  Banyonun kapısına doğru ilerlerken sırıtmaya devam ediyordum. "Tamam, ben anlayacağımı anladım."

  "Ya!" Diye bağırdı. Tabi kafama havlu yemeyi hiç beklemiyordum. Ona döndüğümde "Git üstünü değiştir hadi!" Dedi.

  "Gidiyorum~" dedim tatlı bir şekilde. Bu sırada bilerek kaslarımın ortaya çıkmasını sağlıyordum.

  Bir anda eline diş fırçasına uzattığında gözlerimi korkuyla büyütüp koşarak banyodan çıktım. Minho'nun yatağının üstüne attığım ceketi alarak üstüme geçirdim ve karışmış olduğunu düşündüğüm saçlarımı son bir kez düzelttim. "Hazırım bebeğim!"

  Banyonun kapısından kafasını uzatıp elindeki fırçayı gösterdi. Kulaklaklarının yanı sıra yanakları da kızarıktı. "Bana bir kez daha bebeğim dersen bu fırçayı kafana gerçekten yersin."

  Kaşlarımı kaldırıp indirirken "Niye utanıyor musun yoksa?" Diye sordum.

  Gözlerini kısarak elini kaldırmış ve "Fırlatırım!" Diye tehdit etmişti.

  Küçük bir kahkaha attım. "Bebeğim! Oh- ıskaladın." Tam kulağımın yanından geçmişti aslında. Kafamı yana eğmeseydim belki de kafamı tam tutturmuş olacaktı.

Psycho °Minsung° ✓Where stories live. Discover now