7. Bölüm : Beni öptü

5.7K 675 170
                                    

  Günler geçmiş ve yine bir seans gününe gelmiştik. Seansa daha bir kaç saat varken bir kaç küçük şeyi ayarlıyordum. Bu seansta birlikte hayal kurmayı planlıyordum.

  Telefonumun çalmasıyla elimdeki listeyi bir kenara bırakarak aramayı cevapladım. "Alo hyung?"

  "Jisung?"

  Verdiği cevabın garipliğiyle kaşlarımı çattım. Genellikle konuşmaya aegyo yaparak girerdi. "Bir şey mi oldu hyung?"

  "Hayır... Evet! Çok kötü bir şey oldu!"

  Endişelenirken "Ne oldu hyung? Açık konuşasana!" Diye bağırdım.

  "Hyunjin beni öptü." Robot gibi konuşmasından sonra duraksadım. Her şey aklıma yavaş yavaş otururken "Ne?" Diye cırladım.

  "Baya dudaklarımız birbirine değdi. Oha! Lan ben Hyunjin'in dudaklarına dokundum!" Changbin hyungun heyecanlı konuşması kulaklarımda yankılanırken ne diyeceğimi bilememiştim. Bu gerçekten büyük bir şeydi ama şu an Hyunjin'in nasıl olduğu daha önemliydi.

  "Hyunjin nerede?"

  "Bilmiyorum. Öpüp kaçtı. Hiç rahatsız olmuşa da benzemiyordu. Ha bu arada, asıl şeyi söylemeyi unuttum ben sana!" Deli gibi bir bağırıp bir sönmesine sırıtırken ne diyeceğini bekledim. "Lee Minho hakkında bir kaç şey hatırlamış Hyunjin."

  "Yani?" Dedim heyecanla.

  "Ay şu an kafam hiç çalışmıyor. Kısaca Minho'nun psikolojik bir hastalığı varmış. Yani sen haklıymışsın." Gururla gülümsedim.

  "Ben her zaman haklıyım."

  Hülyalı bir şekilde konuşmaya başladığında kahkaha attım. "Ben de artık her zaman mutluyum!"

  "Hadi daha fazla oyalanma da Hyunjin'i bul. Her ihtimale karşı bir kontrol-" Konuşmam kapının alacaklı gibi çalması ve sertçe açılmasıyla kesilmişti. "Kontrol etmene gerek kalmadı. Sen keyfine bak en iyisi." Dedikten sonra suratına kapattım ve karşıma oturan Hyunjin'i inceledim.

  "Selam!" Dedim neşeli bir şekilde fakat o endişeli duruyordu.

  "Jisung ben her şeyi hatırladım." Neşemin yerini merak alırken telaşlı olması beni de endişelendirmişti.

  "Detaylı bir şekilde anlatabilir miyim bilmiyorum ama deneyeceğim. Eğer bir şey olursa da sen buradasın zaten." Ona destek verici bir şekilde kafamı salladığımda konuşmasını sürdürdü. "O zamanlar Lee Minho'ya bir takıntın vardı, hatırlıyorsundur eminim ki. Ben de eğer dediğin gibi onda bir şeyler varsa yardım edebiliriz diye yanına gitmiştim. Hikayenin bu kısmını biliyorsun zaten."

  Derin bir nefes alıp devam etti. "Buradan gerisi ise şimdi hatırladığım şeyler o yüzden iyi dinle. Ben de senin gibi onu takip ettim. Bahçeli büyük bir evin önünde durdu ve kapıyı çaldı. Kapıyı tahminimce annesi açtı. Minho'yu görünce bağırmaya başladı 'Katilsin sen, benim oğlum değilsin!' diye. Tabi ben ne olduğunu anlamamıştım. Bir süre bağırışmalar sürdü ve kapıyı sertçe kapattı. Minho öyle bir titriyordu ki anlatamam. Haklı olduğunu düşünüp yanına gittim ve ona sarıldım."

  "Bayıldı mı?" Diye sordum. Ben sarıldığımda bayılmıştı.

  "Hayır, itti. Titremesi de durmuş gibiydi. Onu takip etmemi söyledi. Ben de bir şey demeden takip ettim. Beni başka bir evin önüne götürdü ama ev biraz... Ürkütücüydü. Evden biraz uzakta bekliyorduk. İki tane adam baygın bir adamı taşıyarak çıkıyorlardı evden. Minho 'Onu ben öldürdüm fakat o ölmeseydi ben ölecektim.' diye mırıldandı. O zaman adama dikkatli baktığımda kalbine saplanmış kalemi gördüm zaten. Korktum. Çok korktum ve kaçmak istedim. Minho bakışlarımdan korkmuş olduğumu anladı sanırım. 'Onlar bana dokunuyordu. Her tarafım, her bir hücrem onların izleriydi fakat neden burada suçlu olan benim? Eğer ben başkasına dokunursam, suçlu olmayacak mıyım?' Bunları sesli bir şekilde bana söyledi.  Ona ne demek istediğini sorduğumda bileğimden tutup beni o eve sürüklemeye başladı. Beni de öldüreceğini düşünmüştüm açıkcası."

  Nefes alış verişleri sıklaşmaya başlamıştı. "Buradan sonrasında zorlanacaksan anlatma Hyunjin."

  "Daha oraya gelmedim. Evde bir odaya soktu beni. Kenarda bir askılık vardı, bir sürü kemer asılmıştı. Bir tane de yatak vardı. Yatağın başlığına takılmış kelepçeler vardı bir de. Duvarlar çok kirliydi ve kurumuş kan izleri vardı. 'Benim hayatım burasıydı.' dedi. 'Bu yatak benim herkesin rahatça girebileceği evimdi. İçeriye giren beni umursamadan her tarafıma dokunabiliyordu.' deyip biraz duraksadı ve bir süre bana baktı. 'Sanırım sıra bende.' dedi ve..."

  "Tamam, anladım!" Dedim devam etmemesi için.

  "Ama Jisung dediği gibi vücudunda bir sürü yara izi ve morluk vardı. Eğer o gün böyle yapmasaydı ona yardım edebilirdik. Hatta şimdi bile edebiliriz!" Umutlu bir şekilde bana bakarken bakışlarımı kaçırdım. Onu düşünmesi beni biraz mutlu etse de bir gerçek daha vardı...

  Dudaklarımı ısırırken konuşmaya başladım. "Hyunjin... Minho yok."

  Kaşlarını çattı. "Nasıl yani?"

  "O intihar etmiş. Ailesinin lafına ne kadar inanabilirim bilmiyorum ama çok aradım. Bulabildiğim tek sonuç buydu. Yine aramaya devam ediyorum ama çok umutlanma."

  Hemen inkar etmeye başladı. "Öylece ölmüş olamaz. Bunları yaşamasına rağmen yaşamak için bir adam öldürmüş. Ben öldüğüne inanmayacağım."

  Ne desem fikrini değiştiremeyeceğimi bildiğimden konuyu değiştirdim. "Changbin'i öpmüşsün. Hayırdır?"

  Ellerini yanaklarına yerleştirirken utançla konuşmaya başladı. "Ya yetiştirdi mi hemen!"

  Anında kaşlarım çatıldı. "Bana söylemeyecek de kime söyleyecek şapşal!"

  "Her neyse, senin seansın gelmiştir ben gideyim." Bu konu hakkında konuşmaktan kaçtığını her halinden belli ederken ayaklandı.

  "Hyunjin ne kadar her şeyi hatırlasan da tam düzelmiş değilsin. Kendini dokunuşlar için zorlama lütfen. Bir de ortadan kaybolurken bize haber ver."

  "Zorlamadım ki zaten. İçimden geldi... Neyse! Gideyim ben!" Deyip koşturarak odadan çıktı. Ben ise arkasından sırıtmakla yetindim.

~👨🏻‍⚕️~

~👨🏻‍⚕️~

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Psycho °Minsung° ✓Where stories live. Discover now