6. Bölüm : Umut

5.9K 706 421
                                    

  Lee Know ile geçirdiğim ilk gecenin üstünden bir hafta geçmişti. Ara sıra yanında uyumaya gidiyordum. Gece kriz geçiriyordu fakat ilk günkü gibi bir sorunumuz olmamıştı. Bir kaç dakika öylece bana bakıyor sonra geri uyumaya dönüyordu. Tabi bu bakışma süreci biraz korkutucu oluyordu ama alışmıştım. Onun dışında odama dönmek zorunda olduğum zamanlar oluyordu. Seanslarımız için küçük planlar yapmıştım ve Lee Know'un görmesini istemiyordum.

  O gün bahçede geçirdiğimiz zamandan sonra bana 'Hemşireler çok can sıkıcıydı fakat bugün gerçekten eğlendim. Teşekkür ederim Han~ah' demişti. O günden beridir bu sözcükler kafamda yankılanıyordu. Bir şeyler başarıyordum ve bu çok hoşuma gidiyordu.

  Yine gururlu gülümsemem yüzümde belirirken kapım çaldı ve asistanım içeriye girdi. "Sipariş ettiğiniz boyalar geldi efendim." Deyip bir kaç kutu boyayı bir kenara bıraktı.

  "Teşekkür ederim!" Dedikten sonra direkt boyalara ilerledim. Renk, renk boyalar sipariş etmiştim. Bugün Lee Know ile odasını boyamayı planlıyordum. Rahat boyayabilmesi için de Seungmin'den izin alıp kelepçelerini çıkarttırmıştım. Duvarı boyamamıza ilk başta karşı çıkmıştı fakat zar zor olsa da sonunda ikna etmiştim onu.

  Bana kalırsa resim yapmak insanın kendini en iyi ifade edebilme şekillerinden biriydi. Kullanılan renklere ve çizilen şekillere kadar her şeyin bir açıklamasını çıkartabilirdiniz.

  Saate bakıp ne kadar zaman kaldığını kontrol ettim. Bir kaç dakika sonra seans başlıyordu. Boyaları kucaklayıp Lee Know'un odasına doğru yol aldım. Kapıyı açtığımda Lee Know'un kelepçelerini çıkartan bir hemşire vardı. Lee Know'un yüz ifadelerine baktığımda çok gergin ve sinirli olduğunu gördüm. Yumruklarını olabildiğince sıkmış öylece bekliyordu.

  Hemşire geri çekildiğinde sıktığı yumruklarını gevşetti ve kapıda bekleyen beni fark etti. Ona gülümsediğimde gülümseyerek karşılık verdi.

  Hemşire daha önce Lee Know'un hiç gülümsediğini görmediğini yüz ifadesinden belli ederken "Bu yüzünü bize hiç göstermiyorsun Lee Know-yah!" Diye söylendi.

  Lee Know'un gülüşü anında solarken hemşireye kötü bir bakış attı. Hemşirenin yüz hatları gerilirken bir şey söylemeden odadan çıktı.

  Bana gülümseyip başka insanlara yüz göstermemesinin nedeni düşündüğüme göre bana olan güveninden kaynaklıydı. Kriz anını hep tek başına geçirdiğini düşünürsek o gece yanında olup onu sakinleştirmem aramızda güven duygusunu oluşturmuş olmalıydı.

  "Lino bak sana ne getirdim!" Boyaları ona gösterdiğimde anlamazca boyalara baktı. "Bugün birlikte duvarları boyayacağız." Diye açıkladım.

  Gözleri ışıldamaya başlarken "Gerçekten mi?" Diye sordu hayretle. Bazen onunla konuşurken karşımda küçük bir çocuk varmış gibi hissediyordum fakat yanımıza üçüncü bir kişi geldiğinde seri bir katile dönüşüyordu.

  Heyecanına ortak olarak kafa salladım. Hemen yanıma ulaşarak elimdeki boyaların bir kaçını eline aldı. "Sen de boyayacaksın değil mi?"

  Kaşlarım çatılırken "Elbette boyayacağım! Yoksa boyamamı istemiyor musun?" Diye sordum.

  Hemen ellerini iki yana sallarken "Hayır, öyle demek istemedim. Yani doktorumsun ve ben bir şeyler yaparken izlemen gerekiyor." Dedi.

  Küçük bir gülümseme bağış ederek konuşmaya başladım. "Seni yeterince gözlemliyorum merak etme. Hem bundan sonra burası ikimizin alanı. Benim de parmaklarım dokunmalı."

  Kafasını salladı. Elimdeki boyalarla boş duvarın önüne kurulurken fırçalarımızı hazırladım. "Ne çizeceğiz?" Diye sordu.

  Omuzlarımı silktim. "Bilmem. İçinden ne geliyorsa onu çizebilirsin. Bir konumuz olmasına gerek yok."

  Fırçanın bir tanesini elime aldım. Açıkcası ben de ne çizeceğimi bilmiyordum. İçimden ne geliyorsa onu yapmaya karar vermiştim. Fırçamı siyah boyaya daldırdım ve bembeyaz olan duvara küçük bir çizik attım. Sonrasında o çizikler büyüdü, bir silüete dönüştü. Özenle çizdiğim adamın yanında bir tane daha beden belirdi, ona sıkıca sarılan ergenliğini derinlerine kadar yaşayan bir beden. Küçük yıldızlar belirdi yanlarında fakat ay yoktu. Canlı çimenlerin içinden mavi çiçekler ortaya çıktı. Taç yaprakların bazıları uçuşuyordu etraflarında.

  Fırçam duraksadığında biraz geri çekilip şaheserime baktım. Hayır, resmim iyi değildi ama birbirine sarılan bedenlerin kim oldukları bariz belliydi. Sıkıca sarılan beden bendim, sarıldığım beden ise Lee Minho. Geçmişimin derinliklerinde bana hangi mesleği seçeceğim konusunda yardımcı olan, ayrıca da onu bulup iyileştirmek istediğim beden. Beyaz gömleği ve saçlarının arasındaki mavi taç yaprakları ile tam karşımda duruyordu şimdi. Belki de bencillik ediyordum. Arkadaşımın psikolojisini bozan biri için neden çabalıyordum ki?

  "Vay canına! Bizi mi çizdin?" Lee Know'un sesini duyduğumda düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm fakat o burada değildi.

  "Mi-Minho?"

  Gözleri hayretle büyürken endişe ile "Ne?" Diye sordu. Ve o zaman gerçekliğe döndüm. Minho ölmüştü. Karşımdaki ise Lee Know'du.

  Üzgün bakışlarımı ona yollayıp "Ben özür dilerim. Seni Minho'ya benzettim bir an." Dedim.

Gözlerindeki endişe yok olurken "Minho kim?" Diye sordu.

  "Sana anlatmıştım ya, mesleğimi seçmeme yardımcı olan kişi." Ona psikopatın teki demek hiç içimden gelmiyordu. Bir şeyler vardı yoksa böyle hissetmemin hiçbir açıklaması yoktu.

  "O zaman buraya Minho ile kendini mi çizdin?" Ona usulca kafamı salladım. Bu sırada onun çizdiği şeye bakmak aklıma geldi.

  Üç tane beden vardı karşımda. Bir beden tüm heybetiyle bir koruma gibi duruyordu. Onun arkasında gölgesine saklanan bir beden vardı. Bacaklarına sürtünen küçük bir kedi de hemen yanında yer alıyordu. Onun karşısında bir beden daha vardı. Ellerini sıkıca tutmuş öylece onu gözetliyordu. Saçlarının arasında küçük mavilikler yer alıyordu. Ellerini tuttuğu bedenin üstünde ise mor bir sweatshirt vardı. Onlar için gölge oluşturan beden ise tamamen simsiyahtı.

  Mavi umudu temsil ederdi, mor ise korku ve yanlızlığı. Siyah da güç ve hırsı temsil ederdi. "Sana umut veren biri mi var?" Diye sordum usulca.

  Kafasını salladı. "Sen de çok umutlu birine benziyorsun." Zekiydi. Her şeyi hemen kavrayabiliyordu. Eğer şu an burada olmasaydı eminim çok saygın biri olabilirdi.

  Bakışlarını bana döndürdüğünde ben de ona baktım. "Eğer bu seni rahatlatacaksa diye söylüyorum; bence Minho yaşıyor. Hatta belki de etrafında dolanıyordur. Karşına çıkmaya korkuyor olabilir. Sonuçta geri dönüşü olmayan bir hata yapmış."

  "Eğer karşıma çıkarsa ona kızmayacağım." Dediğime karşı gülümsediğinde ben de ona gülümsedim fakat ikimizin de gülüşünde hüzün vardı.

  Resimlere başımı geri döndürürken bağırdım. "Seni bulacağım Lee Minho!"

~👨🏻‍⚕️~

Saçlarının arasındaki maviliklerle Jisung ve beyaz gömleğiyle Minho

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Saçlarının arasındaki maviliklerle Jisung ve beyaz gömleğiyle Minho

Beyaz saflığı ve masumluğu ifade eder bu arada 🥺

Psycho °Minsung° ✓Where stories live. Discover now