22. Bölüm : Hyung

4.2K 556 118
                                    

  Üstümdeki izlenmişlik hissi hala gitmemişti. Böylece bizi izleyenin Felix olmadığı konusunda emin olmuştum. Minho korkmasın diye odasından çıkmasına izin vermiyordum ama o da bir şeyleri sezmişti. Tek isteğim ikimizin de başına bir şey gelmeden o kişiyi bulmaktı.

  Polise gitmeyi düşünmüştüm fakat hiçbir polis içimdeki hisle hareket etmezdi. Bu yüzden bundan sadece Chan'a bahsetmiştim.  O da kameraları kontrol etmeyi teklif etmişti. Bugün de bunu yapmak için kayıtların olduğu bölüme gidecektim ama o yol biraz ıssızdı ve benim üstümde hala o his vardı.

  "Ağlayacağım şimdi." Diye mırıldandım sessizce. Çaktırmadan etrafa baksam da gözüme batan kimse yoktu. Elimden sadece kuruntu yaptığımı düşünmekten başka bir şey gelmiyordu.

  Biraz daha olduğum yerde bekledikten sonra korkunun ecele faydası olmayacağı konusunda kendimi ikna edip ilerlemeye başladım. Kimsenin olmadığı koridora girdiğimde ise bacaklarım çoktan titremeye başlamıştı.

  Tek başıma gidemeyeceğimi anladığımda telefonumu çıkartıp Chan'ı aradım. O yanımdayken bana bir şey yapamazlardı değil mi?

  Telefon bir kaç çalmadan sonra açılırken kulağıma götüremeden elimden alınmıştı. Gözlerimi büyütüp korkuyla elimi aşağıya indirdim. Arkama dönmek bile zor geliyordu şu an. Titreyen ellerimi sıkarak durdurmaya çalıştım ama olmuyordu.

  Benim dönmeyeceğimi anladığında önüme geçti kaç gündür beni strese sokan beden.

  "Bay Han."

  Duyduğum ses ile şaşkınca kafamı kaldırdım. "Minsoo?"

  "Korkuttuysam özür dilerim." Dedi mahçupça. Bu sırada telefonumu bana uzatmıştı.

  "Sen... Senin burada ne işin var?" İçimdeki korkunun öfkeye dönmesi ile saygı eklerini bir kenara atmıştım. Onlara açık açık buraya gelmemelerini söylemiştim oysaki.

  Ellerini saçlarına daldırıp "Kendimi tutamadım..." Dedi. "Yıllardır kardeşimi göremiyorum. En azından uzaktan da olsa-"

  Kendimi tutamayarak sesimi yükseltmiştim. "Uzaktan da olsa gelme dediysem gelmeyeceksiniz! Kaç gündür ne kadar endişelendiğimden haberiniz var mı? Madem böyle bir şey yapacaksınız bana niye haber vermiyorsunuz?"

  Kafasını aşağıya eğip "Ben... İzin vermezsiniz diye..." Diye mırıldandı.

  Kaşlarımı sinirle çattım ve azarlamaya devam ettim. "Elbette izin vermezdim. Minho sizi görmeye hazır değil lafından ne anlıyorsunuz?"

  Benim gibi o da dayanamamış olacak ki sinirle kafasını kaldırdı. "Ama o bizim bir aile üyemiz ve görmeye hakkımız var!"

  Dudaklarımı sertçe yallayıp "Teknik olarak reşit olduğu için sizinle bir bağı kalmıyor." Diye söylendim.

  "Jisung, iyi misin? Ne oluyor burada?" Chan'ın sesini duyduğumda arkama bir bakış atıp tekrar önüme döndüm.

  Gözbebeklerimde yer alan açık nefret ile konuştum. "Bu arkadaş dediklerimi yok sayarak Minho'yu izlemeye geliyor. Ayrıca da ikimizi strese sokuyor bir kaç gündür."

  Chan benden gözlerini alıp Minsoo'ya çevirdi. Benim aksime daha sakin ve temkinli konuşuyordu. "Siz kimsiniz beyefendi?"

  Minsoo da biraz olsun sakinleşerek konuştu. "Minsoo ben. Minho'nun abisiyim."

  Chan kafasını salladıktan sonra ellerini ceplerine sokup "Neden doktorun talimatlarını dinlemek yerine hastanın sağlığını tehlikeye sokuyorsunuz?" Dedi ve sakince cevabını beklemeye başladı.

Psycho °Minsung° ✓Where stories live. Discover now