16. Bölüm : Min ile Sung'u Birleştirdikten Sonra Ayıramazsın

4.9K 655 241
                                    

  Jeongin'i odadan çıkarken gördükten sonra ona küçük bir gülümseme bahşedip içeriye girdim. Ardımdan kapıyı kapattıktan sonra içeriye küçük bir göz attım. Minho'yu bana gergin bir şekilde gülümserken yakalayınca ilk kaşlarım çatılsa da çok takmadan yanına ilerledim.

  Yatakta yanına oturduktan sonra sorularımı sıralama zamanım gelmişti. "Nasıl geçti? Eğlendin mi?"

  "İlk başta gergindim, hatta bir ara kontrolümü kaybettiğimi hissettim. Sonra Jeongin'in yüzüne bakınca sanırım ne kadar masum biri olduğunu gördüm. İlk başta zorla gülümsüyordum ama sonradan gerçekten gülümsemeye başlarken buldum kendimi. Eğer Jeongin arkadaşım olursa gerçekten mutlu olurum." Utangaç bir şekilde sıraladığı cümlelere karşı gülümsememi büyüttüm.

  "Onu sevmen iyi bir şey. Artık bazı şeyleri aşmaya başlıyoruz. Bu gidişle senin dışarı çıkman çok yakın olacak gibi gözüküyor." Hala kafamın içinde onun için yapmak istediğim bir sürü şey vardı. Yüzleşmesi gereken bir kaç kişi daha. Dışarıya çıktığımızda diken üstünde yürümek istemiyordum. Tamamen iyileşmiş bir şekilde dışarıya çıkması daha doğru olurdu.

  Gözlerindeki parıltılar biraz sönmüş ve yüzünü bir üzüntü kaplamış bir ifade ile bana bakmaya başladı. "Eğer dışarıya çıkarsam benimle görüşmeyi kesecek misin? Sonuçta benimle işin bitmiş olacak. Daha görmen için bir sebep kalmayacak."

  Bu konuyu ben de çok düşünmüştüm açıkcası. Buradan çıktıktan sonra Minho daha benimle görüşmek istemezse ne kadar üzüleceğim tahmin edilmeyecek kadar fazlaydı. Aynı şeyleri düşünmemiz istemsizce beni gülümsetiyordu. "Seninle aramda normal bir doktor hasta ilişkisi olsa elbette böyle olurdu ama bizim aramızdaki ilişkinin farklı olduğunu sen de biliyorsun. Min ile Sung'u birleştirdikten sonra maalesef ki ayıramazsın. Sen istesen bile ben izin vermem."

Minho'nun yüzünde de benimki gibi bir gülümseme oluşurken bana sıkıca sarıldı. "İnan bana sensiz ne yaparım bilmiyorum. Sanki doğduğumdan beri yanımdaymışsın gibi hissediyorum."

  Ben de sarılmasına sıkıca karşılık verdim. "Aslında bu bir bakıma doğru. Sen küllerinden yeniden doğdun. Ölmüş Lee Minho'yu birlikte yeniden canlandırdık."

  "Lee Minho her şeye rağmen çok şanslı birisi. Lee know da öyle. İkisi de senin gibi birine sahip." Kalbim yine hızlanırken Minho'nun başının orada olmasına içimden küfrettim. Neden bir anda böyle iltifatlarda bulunuyordu ki?

  Sırıtarak geri çekilince kaşlarım havalansa da bir şey söylemek yerine konuyu değiştirmeye karar verdim. "Felix'le de böyle bir şey yapmak ister misin?"

  Yüzünü buruştururken "Biraz daha zaman versen olmaz mı?" Diye sordu. Gülümseyerek kafamı salladım. Bu haliyle gerçekten çok tatlı duruyordu.

  Uzun bir süre sessizlik olurken kafamda daha fazla ne sorabileceğimi düşünüyordum. Sonra aklıma bir anda takılan soruyu pat diye sormam ile kendime tokat atma isteğim çoğalmıştı. "Aşık olduğun kişiyle nasıl gidiyor?"

  O kişinin kim olduğunu bulmak için tahmin yürütmeme gerek yoktu. Bariz bir şekilde belliydi zaten. Fakat ikimiz de bu konuda korkak davranıyorduk. Yani daha doğrusu Minho'nun bana biraz daha alışmasını beklemem gerekiyordu sanırım. Onu sıkıntıya sokmak istemiyordum. Temas edemedikçe kendini suçlayacak olma ihtimali yüksekti.

  Omuzlarını silkerken gülümsedi. "İyi gidiyor gibi. Onun duygularından da emin olmaya çalışıyorum bu aralar."

  Kendimi sırıtmamak için zar zor tutarken çocuk kandırır gibi "Öyle mi? Ne hissediyor peki sana karşı?" Diye sordum.

Psycho °Minsung° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin